25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Anadolu’nun ‘âşık’larından Bengal’in ‘Baul’larına

Latif Bolat

Latif Bolat

Gazete Yazarı

A+ A-

Neşet Ertaş ile Hindistan’ın gezici “baul”ları arasında herhangi bir ilişki olduğunu düşünmek bile, insana bir garip geliyor aslında ama, işte bugünkü yazımızın konusu tam da bu. Çünkü Neşet Ertaş ne kadar Anadolu’nun bağrından çıkan ve sürekli gezerek insanlığın ve kendisinin problemlerini yansıtmaya çalışan bir âşık idiyse, Bengal bölgesinin aynı işi yapan “baul”ları da, Hindistan kültürünün bağrından çıkan birer Neşet Ertaş idiler.

Parvaty Baul on seneden fazladır tanıdığımız iyi bir arkadaşımız. Londra’dan Singapur’a, Dubai’den İstanbul’a birçok festivalde birlikte çalışma imkânımız olan bir dostumuz. Ama hâlâ gerçek soyadının ne olduğunu bilemiyoruz. Çünkü aynen Anadolu’nun âşıkları gibi, yani Âşık Daimi, Âşık Garip ya da Âşık Gevheri gibi, Bengal’in Baulları da yaptıkları işi bir isim gibi kullanmaktalar. Ondan dolayı da, Parvaty’ye soyadının ne olduğunu sormak aklımıza bir türlü gelmedi onca senedir. Sadece Parvaty Baul diyebildik.

ERKEK ÂŞIKLAR DENİZİNDE BİR KADIN BAUL: PARVATY

Parvaty, erkeklerin hemen her konuda Türkiye’den bile daha egemen olduğu Hindistan’daki, çok ender rastlanan kadın baullardan. Bir kadın için köy köy, mahalle mahalle dolaşıp şarkı söyleyerek insanları ruhani konularda aydınlatmaya çalışmak, Âşık Garip’in sazını omuzuna vurup memleketin dört bir yanındaki kahvelerde efsaneler anlatmasına benzemiyor elbette. Buna rağmen, Parvaty yaklaşık otuz senedir, Hindistan’ın dört bir yanında, Baul müziğini ve mesajını yaydığı gibi, dünyanın dört köşesinde de bu kaybolan kültürü temsil etmekte. Anadolu’nun Âşık kültürünün akıbeti ile Hindistan’ın Baul müziğinin kaderi, aynen başlangıçları gibi aynı olmakta denebilir.

O zaman, gelin kısaca bizim Türk âşık müziği geleneğimizin, Hindistan gibi Türkiye’ye çok uzak, ama Türklerin ana vatanı olan Orta Asya’ya çok yakın olan bir ülkede, nasıl olup da kök salabildiğini anlatalım. Aslında, atalarımızın en güzel sözlerinden olan “Kızım sana söyleyeyim, gelinim sen anla” cinsinden bir yaklaşımla, Anadolu’daki Âşık geleneğinin giderek kaybolmasına da ışık tutmuş olalım.

Anadolu’nun ‘âşık’larından Bengal’in ‘Baul’larına - Resim : 1

ESKİMİŞ ŞAMANLAR ÂŞIK OLARAK GERİ DÖNER

Türkler İslamı kabul edince, o zamanki inançları olan şamanizmin temel taşı şamanlar, işsiz güçsüz kalmış oldular elbette. Çünkü İslam dininde şamanlar gibi ilahi otorite ile halk arasında aracı görevi yapan birilerine gerek olmayacaktı. Fakat o zamana kadar Türk topluluklarında çok önemli bir sosyal ve kültürel pozisyona sahip olan şamanlar, öyle kolayca ortalıktan da kaybolmaya razı gelmeyeceklerdi. Ve kısa zaman içinde, gelenekten ve tarihten gelen bilgilerini ve sanatlarını kullanarak Türk kültürü içinde yeniden çok önemli bir yer edinivereceklerdi. Onlar, bizim hâlâ gurur duyduğumuz “âşık” geleneğimizin temel taşlarından biri olup, gelecek yüzyıllar boyunca da vazgeçilmez bir varlık sahibi olacaklardı. Şamanken çaldıkları davullar, kopuzlar, sazlar, dutarlar onların bu yeni “âşık” pozisyonlarındaki en önemli müzikal araçları olacaktı. Böyle bir süreç sonucunda, Orta Asya bozkırlarından Anadolu’ya büyük bir “âşık” akımı olacaktı, gelen genel nüfus ile. Ve yüzyıllar içinde Ahmet Yesevi’den başlayıp, Yunus Emre’ye, Aşık Kerem’den Aşık Gevheri’ye, Karacaoğlan’dan Aşık Sümmanı’ye halk kültürümüzün temel taşları üst üste koyulup, bugünkü halimize gelebilmiş olduk.

Anadolu’nun ‘âşık’larından Bengal’in ‘Baul’larına - Resim : 2

ORTA ASYA’DAN BİR KOL ANADOLU’YA, BİR KOL DA HİNDİSTAN’A İNER

Her kültür, kendi “âşık” geleneğini  yaratıyor elbette. Avrupa’daki minstreller, bardlar, trubadourlar da, onların halk kültürünün birer ifadesi olarak var oldular. Hindistan halkı da, aynı yoldan gezgin âşıklarını yarattı, hem de bizimkinden çok uzun süreler önce. Ama bizim şamanlar “âşık” haline gelip Anadolu’ya doğru harekete geçtiklerinde, bazıları Himalaya’ların geçit verdiği ender bölgeler olan Hayber ve Gazne’den güneye geçecek ve Hint âşıklarının varlıklarına büyük bir katkıda bulunacaklardı. Ellerinde getirdikleri “dutar”, boyutu küçülerek gezmeye uygun hale gelecek ve adına “dutara” diyeceklerdi. Bugün, özellikle de Batı Bengal’in hemen her yerinde, elinde ya dutara ya da ektara adı verilen çalgılarıyla yollarda, trenlerde, otobüslerde özellikle de ruhani şarkılar söyleyip, topladıkları para ile hayatlarını sürdüren “Baul”lara rastlayabilirsiniz. Onların fonksiyonları ile bizde artık yok olan âşıkların toplumsal ve kültürel fonksiyonları birebir örtüşmekte aslında.

Biz de bunu tecrübe etmek için, yıllardır tanıdığımız Bengal’li Parvaty Baul’un Bengal ovalarının en uzak köşelerinden birinde oluşturduğu Baul Ashramına, yani Âşık Tekkesine geldik bir haftalığına. Biz, Türk âşıklarının geleneklerini çaldık anlattık, Parvaty Hindistan’ın mahalli kültüründen şarkılar söyleyip felsefesini anlattı. Genellikle Avrupa’dan gelen dinleyiciler de, Avrupa’nın kendisinde artık olmayan “âşık yani bard” geleneğinin Doğu’daki kalıntılarını öğrenip, kendi geçmişlerine Doğu’dan bir ayna ile bir göz atma imkanı buldular.

Anadolu’nun ‘âşık’larından Bengal’in ‘Baul’larına - Resim : 3

İPEK YOLU ÜZERİNDEKİ TARİHİ SENTEZ HÂLÂ DEVAM EDEBİLİR

Hintli Baullar, aslında bizim âşıkların yüzyıllar önceki hallerini taptaze korumaktalar bir bakıma. Onlar hala köylerden köylere gezip durmaktalar, ellerinde “keşgülleri” yiyecek toplayıp hikâyeler anlatmaktalar dinleyenlere. Köylere yaklaştıklarında ellerindeki deniz kabuğundan yapılmış borazanlarını öttürerek geldiklerini haber vermekteler. Tüm bu gelenekler, şaşırtıcı bir şekilde bizim âşıkların da içlerinde yer aldığı Kalenderiler denilen eski gezgin dervişlerimizi çok andırmakta. Bu benzerliğe arkadaşımız Parvaty Baul da çok hayret etmiş olmalı ki, günlerce aşık-baul karşılaştırması yapıp Türk ve Hint kültürlerinin ne denli benzeştiğini tartışacaktı bizimle.

Şimdi elimizde sazımız, Parvaty Baul’u Bengal’in uzak ovalarındaki tekkesinde bırakıp, memlekete dönerken, Türk ve Hint kültürlerindeki bu muazzam benzerliği keşfetmiş olmanın mutluluğu ve bu konuda daha da derinlikli çalışmalar yapmanın niyeti ile, âşık-baul atalarımıza minnet borcu taşıdığımızı düşünmekteyiz.