24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Andımız’daki demokrasi

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Okullarda Andımız’ın okutulması günümüzün bir ihtiyacıdır. Çünkü küreselleşme diye tarif edilen olay, yani dünyanın ABD’nin merkezinde olduğu bir ekonomik sistemle bütünleştirilmesi süreci, milletleşme sürecindeki toplumlar açısından, özgün kültürel varlıklarını sürdüremeyerek sömürgeleşmeleri anlamına geliyor. Ulus-devletlerin egemenliklerini koruma iradeleri bu sürecin önündeki en büyük engel durumunda. Bu nedenle bağımsızlık ve egemenlik iradesinin kırılması dünyayı küreselleştiren güçler açısından en önemli meseledir. Bunun için iki yol izleniyor.
Bir taraftan üretimden koparma, borçlandırma, milli ekonomi sektörlerinin tasfiyesi, kamu ekonomisinin küçülmeye zorlanması gibi ekonomik baskılar devreye sokulurken, diğer taraftan ikili ve çoklu anlaşmalar, askeri tehdit ve saldırılar gibi siyasi baskılara başvuruluyor. Bunlar ulus-devletin erozyonuna yönelik “yukarıdan” müdahaleler olarak adlandırılabilir. Bir de “aşağıdan” müdahaleler var. Ulus-devletin dayandığı beşeri güç bakımından altı oyuluyor. Toplumu millet olarak örgütlenmekten uzaklaştırmaya, böylece milli hassasiyetleri önemsizleştirmeye yönelik adımlar destekleniyor. Andımız tartışması bu baskıyı göğüsleme bağlamında anlam kazanmaktadır.
Ulus-devlet, tarım toplumları çağının feodal devletinden farklı bir yapı. Eskinin geleneksel devleti, ezici çoğunluğu tarımla iştigal eden halkları siyasal katılımın dışında tutar, onları farklı ve eşitsiz bir hukuk sistemi içinde örgütlerdi. Bu sayede hukuki olduğu kadar sosyo-kültürel olarak da karışmalarını, kaynaşmalarını zorlaştırırdı. Toplumu hiyerarşik bir kompartıman düzeni içinde tutardı. Modern çağların ulus-devleti ise siyasal katılım hakkı kazanmış, siyasal bir özne haline dönüşmüş, karışmış ve kaynaşmış bir toplumun siyasi temsilcisi olduğu iddiasındadır. Bu nedenle egemen olduğu coğrafyada yaşayan farklı etnik grupları, din ve mezhep gruplarını, yerel ve kapalı kültürleri yurttaşlık bağıyla bağlamak zorundadır. Bu ortak bağın siyasi adı millettir.
Millet olarak örgütlenmemiş, farklı sosyo-kültürel grupları yurttaşlık bağıyla birbirine bağlamayı başaramamış toplumlarda siyasal katılım genişleyemez, karışma ve kaynaşma olmaz. Kültürel önyargılar sürer. Bu nedenle milletleşme süreci, feodal toplumun parçalanmışlığı karşısında, insanlık ailesine doğru giden yolda daha ileri ve demokratik bir adımı temsil ediyor.
Toplumu millet olarak örgütlemek ulus-devletin görevi. Bu görev, bir defada yapılıp tamamlanan bir iş değil, çünkü milletleşme birkaç yılda tamamlanan bir olay değil. Endüstri toplumlarının milletleşmeleri iki yüzyıl sürdü. Üstelik onların deneyimlerinden farklı olarak, batı-dışı toplumlar kendilerini feodal parçalanmışlık içinde tutmaya çalışan emperyalizmin olumsuz tazyiki altında kaldılar. Bu nedenle sadece bizim değil, bizimki gibi bütün toplumların milletleşmesi milli bağımsızlık koşuluna sıkı sıkıya bağlıdır ve daha fazla siyasi irade gerektirmektedir.
Andımız’a olan ihtiyaç, Atatürk’e, milli bayrağa, marşa ve bunun gibi birleştirici milli simgelere olan ihtiyaçla aynı kaynaktan besleniyor. Milletleşme sürecimizin irade beyanıdır: Türk olacağız, doğru ve çalışkan olacağız. Birbirimizle saygı, sevgi ve dayanışma ilişkileri içinde yaşayacağız. Atatürk’e bağlı kalacak, milletimizi kalkındıracağız.
Toplumun din, mezhep, etnik kimlik, hemşerilik, cinsel kimlik vb. temelinde konfederatif yapılara bölünmesini gündeme getiren yeni ortaçağ güçleri, küreselleştirmeci güçlerin tamamlayıcısı olarak milletleşme süreçlerine “aşağıdan” taarruz ediyor. Bu nedenle Andımız’da simgelenen milletleşme iradesi, çağımızda sömürgeleşmeye direnerek insanlığın kültürel çeşitliliğinin sürmesi yönündeki en demokratik konumlanmalardan birini temsil ediyor. Türk milletinin bağımsız ve egemen yaşama, milli varlığını ve kültürel özgünlüğünü sürdürme hakkı demokratiktir.
Andımız okullarda yeniden okutulmaya başlanmalıdır. Erdoğan, bu yıl 29 Ekim’de Anıtkabir Özel Defteri’ne Türk milletini temsil ettiklerini yazdı. Türk milleti hükümetten ve Milli Eğitim Bakanlığı’ndan sorumluluğunu yerine getirmesini beklemektedir.