Andımız’dan korkan CHP!
Andımız çok gayrı müsait koşullarda kaldırıldı. 2013 yılının o karanlık günlerini hatırlayalım. ABD, AB, FETÖ, HDPKK ve bütün emperyalistler güçler Türkiye ve TSK’ya karşı birlikte hareket ediyordu. Vatansever asker ve aydınlar sahte belgelerle içeri atılmıştı.
ANDIMIZ HANGİ KOŞULLARDA GİTTİ!
Yüksek Askeri Şura (YAŞ) blok halinde tuzağa düşürülen askerleri emekli ediyor, 15 Temmuz’da gün yüzüne çıkan FETÖ’cüleri terfi ettiriyordu. Valiler, TSK’nın PKK’ya yönelik operasyon taleplerini sümenaltı ediyordu. İmralı adı verilen Teröristbaşının mesajları Diyarbakır’daki mitinglerde okunuyordu. İşte bu ahval ve şerait içinde AKP, HDPKK ve AB-D’nin de hedefinde olan Andımız’ı kaldırdı. Danıştay’ın 8 yıl sonra verdiği iptal kararı sonrasında Andımız, AKP yöneticileri ve HDPKK’yi yeniden aynı cephede buluşturdu. HDPKK Eş Başkanı Sezai Temelli Danıştay kararını, tıpkı AKP yöneticileri gibi sert şekilde eleştirdi; AKP’yi masaya davet etti. AKP’nin yurtsever kitlesinin de bu gelişmelerden memnun olmadığını biliyoruz.
ANORMAL OLAN NE?
Buraya kadar her şey normal! AKP ileri gelenleri ve yöneticilerini hepimiz yakından tanıyoruz. Onlardan başka bir hareket tarzı beklenemezdi! HDPKK’nın itiraz etmesi eşyanın tabiatına uygundur. Adında bile “halkların” teması olan şoven bir partinin etnikçilik yapması hayatın olağan akışı ile uyumludur. Burada anormal olan CHP’nin “Andımız” tartışmasından kaçmasıdır. Başta Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP yönetimi de “Andımız” konusunda Danıştay ile aynı fikirde değildir. Bu karar CHP yöneticilerinde soğuk duş etkisi yaratmıştır. Kazanılan bir mevziinin kaybedilmesi kaygısı yaratmıştır.
KÖKLÜ MİRASIN REDDİ!
Ancak CHP’nin vatansever seçmeninden çekinen Kılıçdaroğlu ve yakın çevresi sessiz kalmayı tercih etmiştir. Böylece bu partide Cumhuriyet’in kurucu değerlerini savunma azim ve iradesinin bulunmadığı bir kez daha tespit ve tescil edilmiştir. CHP, bu sessizliği ile kendi mirasını da reddetmiştir. Rahatsızlık nedeni bellidir: “Varlığım Türk varlığına armağan olsun! Ey Büyük Atatürk!” Çünkü bu partiyi ele geçirenler Türklük ve Atatürk mirasına karşı örtülü bir savaş başlatmıştır.
Uyumaya meyilli seçmen kitlesini istismar etmek için dolaylı yöntemler kullanılmaktadır. Ağızlardan “Atatürk” eksik edilmezken, uygulanan politikalarla ulus devletin kuyusu kazılmaktadır. Tunceli-Dersim kavgasının esas hedefi Atatürk’tür. Kurultay kararı olan ve seçim bildirisine de konulan “eşit vatandaşlık” aslında “Ne mutlu Türk’üm diyene!” özdeyişine karşı verilen bir meydan muharebesidir. Ve maalesef CHP, bütün delegelerinin oy birliği ile “eşit vatandaşlık” cephesinde sipere girmiştir.
TRİBÜNLERE OYNAYANLAR
Halk TV’de iki ünlü CHP’linin “Andımız” için yeri göğü inlettiğine tanık oldum. Birisi bugünlerde gazetecilik de yapıyor. İnsan düşünmeden edemiyor. CHP’nin ünlü 36’ıncı olağan kurultayında “eşit vatandaşlık” kararı alındı. Siz o dönemde milletvekili değil miydiniz? Hiç itirazınız oldu mu? Olmadı, çünkü o dönemdeki siyasi ikbaliniz için ya desteklemeyi ya da susmayı yeğlediniz! Eşit vatandaşlık ile Andımız yan yana gelir mi? Ama şimdi koşullar değişti. Esip gürlüyorsunuz!
Şaşkına çevirdiğiniz CHP seçmenini kişisel çıkarlarınız için istismar etmeye devam ediyorsunuz. Yarın koşullar değiştiğinde yine başka bir yöne savrulacaksınız! İnsan biraz tutarlı olur! Kılıçdaroğlu, en azından tutarlı davranıyor; “eşit vatandaşlık” bayrağını taşıdığı için “Andımızı” ağzına almıyor. Kendi yolunda devam ediyor. Sizi kullanıp attı, şimdi başkalarının sırtına aynı küfeyi koyuyor. Ölünceye kadar yedi sülalenizi garantiye alan yağlı, ballı, börekli milletvekilliğinin karşılığını istiyor! Hem kıyaktan payımızı alalım hem Atatürkçülük oynayarak popüler olalım hem de Atatürkçülüğün köküne dinamit koyan kararlar alınırken arazi olalım! Hem en ön sıra hem cam kenarı!
CHP ARTIK BAŞKA BİR PARTİDİR
Büyük siyasi riskler alarak belki de AKP ile ortaklığı dağıtma pahasına MHP Andımıza sonuna kadar sahip çıkarken, Andımızı yaratan partinin meydanı terk etmesi yeteri kadar uyarıcıdır. CHP köklerinden kopmuş neoliberal bir partidir. Uluslararası güçlere sığınarak yaşam alanı aramaktadır. Üniter yapının hassas noktalarına ince vuruşlar yapmaktadır.
Türkiye’de iktidar ve ana muhalefetin yönetim kademesi sık sık “yerli ve milli” tartışması yapıyor. Ama yerlilik ve millilik bu topraklara dayanmayı gerektirir. AB-D izinde, neoliberal politikalar uygulayarak, ümmetçilik gibi sınır aşan temalara sarılarak yerli ve milli olunmaz! Yerlilik ve millilik ulusal çıkar alanlarında sağlam ve sarsılmaz bir irade ile kendini gösterir. Sözde değil özde “yerli ve milli” iktidar ve ana muhalefet partisine kavuştuğu an Türkiye’yi kimse tutamaz!