18 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Anılar, düşler, düşünceler

Kemal Ateş

Kemal Ateş

Gazete Yazarı

A+ A-

Carl Gustav Jung, psikiyatrinin çok önemli bilginlerinden biri. 1875 yılında İsviçre’nin Kesswil kentinde dünyaya geldi, 1961 yılında Küsnacht kentinde öldü. Filoloji uzmanı bir papazın oğluydu. Eugen Bleuler’in yönettiği Burghölzli Akıl Hastanesindeki araştırmaları Jung’a psikiyatri alanında uluslararası bir ün sağladı.

Yazar olarak bizi edebiyattan, edebiyatçılardan sonra en çok besleyecek olan bilim dalının psikiyatri olduğunu hiç kuşku duymadan söyleyebilirim. Anılar, Düşler, Düşünceler (Can Yayınevi, 2024) kitabını okuyunca bu düşüncem daha da pekişti. DTCF’de Psikoloji Bölümü bizim edebiyat bölümünün bir kat üstündeydi. Kendi bölümlerini bir kale gibi, bir sit alanı gibi korumaya almış hocalarımız yüzünden çok istediğimiz halde bize yararlı olacak bu bölümlerden dersler alamazdık. Hâlâ öyle mi bilemiyorum?

Aniella Jaffe’nin Jung’la birlikte hazırladığı Anılar, Düşler, Düşünceler yalnız Jung’u anlamamda değil, Freud’u da daha iyi anlamamda bana yardımcı oldu. Daha da önemlisi insanı anlamamda yardımcı oldu.

“Sonuçta insan kendini yargılayamayan bir olgudur ve başkalarının iyi ya da kötü yargılarına bırakılmıştır.” diyor ve şöyle devam ediyor Jung:

“Kendime uzaktan bakıp kaderimi gerçekten nesnel bir biçimde gözlemlemeyi istemiyorum. İstesem bile bunu yapabilecek yeteneğim yok.”

Jung bile kendini doğru yargılayamazsa, sıradan insanın bunu yapabilmesi olası mı? Bırakalım sıradan insanı, kitleleri peşinden koşturmuş liderlerde de bu yeteneği bulmak çok zor, hatta onlarda daha da zor.

İnsan ruhsal bir süreçtir Jung’a göre, denetleyemediğimiz, yalnızca bir bölümünü yönlendirdiğimiz bir süreciz. Uykumuzu denetleyemediğimiz gibi, kişiliğimizde denetleyemediğimiz neler neler var.

Freud bilim dünyasında uzun süre linç edilmiş. Adını ananların vay haline!.. Çevresindeki bu olumsuzluğu Freud “kara çamur seli” diye anlatır. Diğer meslektaşlarının tersine Jung ondan yararlanır, ondan söz etmekten çekinmez, ancak Freud’un abartılı bulduğu düşünceleri vardır. Cinselliğin bastırılmasından doğan nevrozları ilkin Freud ortaya koymuştur. Jung da kabul eder bunu.

Ancak cinselliğin dışında etkenler de vardır:

“Mesleki deneyimlerim bana nevrozda cinselliğin ikincil bir rol oynadığını; örneğin, topluma uyum sağlama, yaşamın acı gerçeklerinin verdiği baskı ve prestij gibi öğelerin daha ön planda olduklarını göstermişti. Daha sonra Freud’a bu tür vakalar sundum ama o cinsellikten başka bir etken kabul etmiyordu. Bu da bana yetmiyordu.” (s. 158)

Jung, “Freud önemli bir gerçeği keşfetti ama onun kurbanı olarak kaldı” diyor ve libidoyu “enerji” olarak ele alıyor, libidonun yerine “enerji”yi koyuyor o.

Psikanalizde, hastasının ruh halini anlamak isteyen hekimin en büyük yardımcısının kendi iç dünyası, kendi psikolojisi olduğunu söylüyor ki, eğer doğru anladıysam, bu durum yazarların yaptığına çok benziyor. Kahramanlarımızı anlamada kendimiz, kendi iç dünyamız, kendi psikolojimiz, davranışlarımız bizim için çok önemli. Kendimizi gözlemleyerek elde ettiğimiz bilgilerin önemine Montaigne de değinir. Jung hastaları kadar kendi rüyalarından da yararlanıyor. Tanrı onun işini kolaylaştırmak istiyor sanki, ne de çok rüya görüyor.

Jung kitapta Afrika’dan Hindistan’a değin yaptığı yolculuklarını da anlatıyor, farklı kültürlere, farklı ırklara bir psikiyatr gözüyle bakarak bizimle ilginç gözlemlerini paylaşıyor.

Günümüz için şunu söylüyor: “Günümüz ruhu çağdaş olduğunu savunsa da, insanın ne Ortaçağ’la ne Antik Çağ’la ne de ilkellikle işi bitmiştir.” (s. 246)

Jung, pozitivistlerin eleştirdiği, varoluşçuların ilgi gösterdiği bir düşünürdü.

Kitap önerisi:

1) Ernest Hemingway, Nehrin Ötesine, Ağaçların İçine, Bilgi Yayınevi, Ankara 2024.

2) Paul Auster, Kış Günlüğü, Can Yayınları İstanbul 2023

Carl Gustav Jung Edebiyat İsviçre Kitap Hindistan