23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ankaragüçlüler, Gökçek’in bu lekesi çıkmaz!

Çetin Susan

Çetin Susan

Eski Yazar

A+ A-

İster La Paz’da yaşayın ister Bangkok’ta, ister Nairobi’de yaşayın ister Oslo’da bir kentlinin başına gelebilecek en büyük felâket nedir? Benim cevabım net; deprem falan değil, Melih! Depremin kentteki zararını telafi edebilirsiniz ama onun “zararı” için tahmin yürütmek bile zor. Bana göre; depremin yaralarını sarmak daha kolay ve ucuzdur. (Zaten, bunlar topyekûn gidince yapılacak hasar tespit çalışmasında, yitirdiklerimize inanamayacağımız bir bilançoyla karşılaşacağız.)

Her daim, plastikmiş gibi duran yüzünde, hiç değişmeyen, yapay bir sırıtış gördüğüm Melih, ne yazık ki 20 yıldır iş(!) başında. Evinizin bahçesini bile, bu kadar keyfinizce kullanamazsınız 20 yıl, aile bireyleri itiraz edebilir, komşulardan çekinirsiniz.

Ama kültürel birikimi eklektik bile olamayan bu adam sululuğu sevdiği için, her taraf “fışkiyeyle”, havuzla bezeniyor. Ne idüğü belirsiz kapılar dikiyor kentin girişlerine. Garip aksesuarlar, iğrenç süslerle donanıyor caddeler. Ağaçlara, yeşil ışıklar zerk ediyor. Kent merkezindeki bulvarları, otobana çeviriyor. Şehir plancıları, çevreciler, mimarlar, sosyologlar kimsenin bilgisine, aklına ihtiyacı yok! Çünkü, o da “Biz biliriz!” ekolünden.

Vahimdir ki, bu sentetik şahsı, destekleyen bir toplumsal taban var. Biraz Hasan Celâl, bi’tutam Şamil, azıcık Zeyid, azıcık Rasim, bolca Tayyip sentezi kişiliğin, yaşadığı kentte azımsanmayacak sosyo-kültürel karşılığı mevcut. Saltanatını sadece, 3K yani kömür-konser-koli üçgeninde açıklamak yanıltıcı olur.

Ya böyle olsaydı...

Aklı başında gençleri, birikimli, donanımlı insanları siyasetten soğutacak bir profil! Çeyrek asırdır yönettiği kenti borç batağına sokup; hâlâ, sorumluluğu Kral Midas dönemine yükleyebilecek bir pişkinlik abidesi! Her türlü manüplasyonda, fırıldakta ilk akla gelen isim! Çıkarları yönünde jet hızıyla değişebilen, yaptığını inkârda sınır tanımayan bir bukalemun! Fiili durum yaratıp; hukuku, yasayı dolanma uzmanı! Liderinin yağcısı, yalakası, bağımlı değişkeni! Çamur güreşinin başpehlivanı! Peşkeş, ulûfe, rant, hile ustası! Sanata pityalin bulaştıran bir lama!

Liseli genç kızları, kadınları teşhir etmekten, sanatçıların hapse atılması çağrısı yapmaktan, profesörleri hedef göstermekten utanmayan bir twitter yiğidi! Ustası gibi muhalifine tahammülsüz, demokrasiden nasipsiz bir politikacı! Gezi’deki gençleri, “Polisimizi, karşısında kitap okuyup tahrik ediyorlar” diye suçlayabilecek bir aciz! Komedi haberinin üstüne atlayıp, Gezi çadırlarında atom bombası planları bulunduğunu açıklayan bir sazan! Direnenleri, “aba altındaki belediye sopasıyla” terbiye etmeye kalkan bir şehremini!

Polis kurşununa kurban giden bir gencin ardından, başsağlığı dilemek yerine “iyi olmuş” mealinde yaklaşımlar sergileyen bir insanlık nasipsizi! Sırtını sağlama dayadığını düşünüp; sit-mit, ağaç-mağaç dinlemeyen bir tarih ve doğa katili!

Şimdi soruyorum: Bilimin ışık tutup, incelemesini gerektirecek bunca özelliği, bünyesinde barındıran bir “insan” olabilir mi? Böyle birisi olsa, buna “insan” denebilir mi? Neyse ki, yok böyle birisi... Ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek için yazıyorum bunları. “Ya Melih böyle birisi olsaydı?..” diye düşünüp, fazla mızırdanmadan halimize şükretmemiz için...

Hülle utanç vericidir!

Değerli okurlar, sizin de anladığınız üzere, buraya kadar yazılanlar tamamen kurguydu. Şimdi, sanalı bırakıp, gerçeğe dönelim. Ankara Belediye Reisi Gökçek, yeni bir elma şekeri çıkardı heybesinden. 1.Lig’deki Ankaraspor, Süper Lig’e çıkarsa; hülleyle “Ankaragücü” yapılıp, öyle mücadele edecekmiş! Neresinden tutsan elinde kalan bir açıklama...

Önce, sen kim oluyorsun da, bu kulüplerde hiçbir resmi sıfatın olmadan, Ankaragücü ve Ankaraspor adına bu açıklamayı yapıyorsun? Belediye başkanlarının, kulüplerde görev alması yasal olarak mümkün değil zaten. “Ben bu kulüpleri kontrol ediyorum” diyorsan, -ki anlaşılan o- açıkça söyle yüreğin yetiyorsa! Etrafında dolaşma, darda kalınca kıvırma, “Temennimdi sadece” diye. Açıklaması, aslında yargıya kendini ihbar niteliğinde; ne var ki, yargı kendi derdine düşmüş halde. Anlaşılıyor ki; bu kulüplerin avucunun içinde olduğundan emin!

İyi de... Sen değil misin, “perde arkasında” Ankaragücü’nü, önce oğluna “hobi-statü-tatmin” aracı yapıp, sonra borca batırıp, uçuruma sürükleyen? Her şeye vakıf olduğunu ele veren, “Amatör kümeye kadar düşer” öngörüsünde bulunan? Pabucun pahalı olduğunu anlayınca çark eden?

Açıkça tapuyu istiyor!

Ankaragüçlüler! Adam bu “hülle” karşılığında, kulübün tapusunu istiyor açıkça, uyanın! Yapıştığı yerden sökebilmek zordur bunları, özellikle de bunu, unutmayın! Elinizi kaptırırsanız, kolunuzu alamazsınız! Yönetsin diye seçtiğiniz insanlar, nasıl babasının malı zannediyorsa ülkenizi, şehrinizi; kulübünüz de öyle elden gider! Bakakalırsınız... Benim kongreden de, yönetimden de ümidim yok, bu çağrım doğrudan taraftarlara...

Bu takım 49 yıl Süper Lig’de oynadı. Alt liglerde de aynı şekilde onuruyla mücadele etti, ilk kez yaşamıyor bunu. 3 kez düştüğü gibi, 2 kez çıkmasını da bildi şaibeye bulaşmadan, tarihine leke sürmeden. Ama 3.çıkışı, “Kenan Evren’in kıyağı” olarak yazıldı tarihe... Değer miydi; 2.Lig’deyken Türkiye Kupası’nı söke söke alan takım, zaten 1.Lig’e de bileğiyle çıkardı.

Aynı durum, bugün de gündemde... Aceleniz ne? 2 yıl sonra Süper Lig’de olun, adınız “hülleci”ye çıkacağına... Bakın bugün hülle deyince herkes, Kayserispor-Erciyesspor, Göztepe-Aliağa isimlerini anımsıyor, tarih boyunca da öyle anılacaklar. Değdi mi peki? İlk ikisi Süper Lig’den düştü düşecek, diğeri Ankaragücü ile aynı ligde. E, neye yaradı hülle?

Bu kulüp, Türkiye Cumhuriyeti yokken bile vardı. Osmanlı’nın İmalat-ı Harbiye’sinin takımıydı Sanatkârangücü. I.Dünya Savaşı’nda da vardı, Kuvayi Milliye’de de... İşçilerin, emekçilerin kurduğu, oynadığı takımdı. Ankaragüçlüler! İş; yönetimde değil, kongre üyelerinde bitiyor, yanılmayın! Başta Makine Kimya Endüstrisi(MKE) olmak üzere, hepiniz ama hepiniz sahip çıkın tarihinize, takımınıza, onurunuza... Kurda kuşa yem etmeyin!