Antalya’da Dil Bayramı’nı kutladık
Farkında mısınız, yavaş yavaş unutulan, unutturulan bayramlar arasına giriyor Dil Bayramı.
Bu bayramı unutmayan, unutturmayan kuruluşlar da var. Cumhuriyet Kadınları Derneği Konyaaltı Şubesi Dil Bayramı’nı sessiz geçiştirmedi. Antalya’da seçkin bir toplulukla Yazı ve Dil devrimini konuştuk. Türkçe konusunda Antalya’nın duyarlı bir kent, duyarlı bir kesim var burada.
Yazı Devrimi ve onu izleyen Dil Devrimi Cumhuriyet devrimleri içinde en önemlisidir.
Bin yılda bir yapılabilecek bir devrimdir, her lider göze alamazdı bunu.
Yazı Devrimi’ni Atatürk Büyük Taarruzla eşleştirir, o kadar önemlidir onun gözünde. Büyük taarruza karar verdiğinde İsmet Paşa’ya şunu söylemiştir:
“Göreceksiniz neler olacak!”
Sonra sıra cehaletle savaşa geldi. Bu savaş ancak yeni Türk harfleriyle kazanılabilirdi, bunu bilir, buna inanır Atatürk. Harf devrimine karar verdiğinde, Büyük Taarruz’dan önce İsmet Paşa’ya söylediği o sözü bir kez daha söyler:
“Göreceksiniz neler olacak!”
Bu kısa tümceyi önce Büyük Taarruz’u başlattığında, daha sonra da Yazı Devrimi’ne karar verdiğinde söyler Atatürk.
1920’li yıllarda Türkiye’de okuryazar oranı % 6-7’dir. Zordu Osmanlı yazısı, Türkçeye uymuyordu. Ünlüleri bol bir dildir Türkçe, dilimizdeki sekiz ünlüye karşılık Arap yazısında üç ünlü harf vardır. Türkçedeki a, e, ı, i, o, ö, u, ü gibi ünlü sesleri karşılayan harfleri iki üç ay okula giden bir çocuk yazar, ancak yıllarını Osmanlıcaya vermiş biri bu harfleri eskiyazıyla yazamaz. Bunu bir daha söyleyeyim: Yukarıda sıraladığım ünlüleri eskiyazıyla yazamazsınız. Bilenlerle konuşun. Size bir sürü açıklama yaparlar, ama yazamazlar. Eskiyazıda olmak, utanmak, atmak, itibar, ötmek, usanmak, etkilenmek gibi binlerce sözcüğün hepsi aynı harfle (elif) başlar. Bu sözcüklerin ilk harflerine bakın, ne kadar farklı, ama Osmanlıcada aynı harfle yazmak zorundasınız. “Sulu” sözcüğünde iki “u” vardır, ama bunlar ayrı harflerle yazılır. “Uç” yazarsınız, üç, öç diye de okursunuz. Uzatmayalım böyle yüzlerce zorluk var eskiyazıda. 1920’li yıllara gelindiğinde aydınlar “Türk” sözcüğünün bile nasıl yazılacağı konusunda anlaşamıyorlardı. Şiirlere konu olmuş bir tartışmadır bu. Fazıl Ahmet Aykaç’ın şu dizeleri bu tartışmayı anlatır: “Ateş hiç yanar mı kavsız/ Türk’ü sen yazma vavsız...” Aydınlar “vavlı Türkler”-”vasız Türkler” diye ikiye ayrıldılar o yıllarda. Yazı sorunu 1860’lardan beri yoğun tartışmalara konu oldu. Daha sonra Milli Eğitim Nazırı olan Münif Paşa, 1860’larda verdiği bir konferansta Osmanlı yazısının zorluğundan, Latin yazısının kolaylığından söz eder. Saray baskısına karşın bu tartışmaların sonu gelmez, yıllarca sürer, sonunda Atatürk’ün o büyük devrimiyle kökten çözüme ulaşır.
Türkçe bazı özellikleriyle dünyanın en talihli dilidir aslında, ama biz gerçek anlamda bu gün bile sahiplenmedik bu dili. Hiçbir ileri ülkede olmayan yabancı dille eğitim rezaleti buna sadece bir örnek. Antalya Konyaaltı Cumhuriyet Kadınları Derneği Başkanı Hikmet Özkaya ve arkadaşlarının çabalarıyla gerçekleşen etkinlikte Türkçenin çok önemli bulduğum güncel sorunlarını konuştuk. Benim yerel dile ayrı bir ilgim vardır. Sayın Başkan Antalya yöresinin diliyle ilgili bir de kitabını imzaladı bana.
12 Temmuz 1932 yılında kurulan TDK’nin ilk kurultayını yaptığı tarihtir 26 Eylül...
Çocuklarımızın “müsellesi mütesaviyül adla” demekten kurtulduğu tarihtir.