Antik Anadolu Coğrafyasında Zorluklara Direnen Bir Aşk: Bir Efes Masalı
“Kıskanç ıstıraplar ve bitmek bilmez çileler görüyorum! İkisi de deliliğe bulanmış halde denize doğru uçacak, Deniz adamlarının yanında prangalarını yorgunlukla taşıyacak, Gerdek odaları her ikisine de bir mezar ve cehennem ateşi olacak!”
1. Giriş
Bu incelemede Antik Yunan döneminde kaleme alınmış olan Bir Efes Masalı adlı kitabın incelemesine ek olarak, dönemin edebiyat geleneğine, yazarın hayatına, esin kaynaklarına ve işlediği temalara dair bilgilere de yer verilmiştir. Merak ettiğiniz başlıklara yönelebilirsiniz. Vakit ayıracak olanlara şimdiden teşekkür ederim.
2. Efesli Ksenophon Kimdir?
Genelde Atinalı filozof Ksenophon’la karıştırılan Efesli Ksenophon, adının önündeki takıdan da anlaşıldığı üzere Efeslidir. Bugün ülkemiz sınırları içindeki İzmir şehrinde yer alan ve Antikçağ’ın en önemli şehirlerinden biri olan Efes’te doğup büyüdüğü rivayet edilir. Yaşamı hakkında elimizdeki veriler sınırlı olmakla birlikte, isminin de bir takma ad olduğu düşünülür.
M.S. 2. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen Efesli Ksenophon’dan geriye yalnızca “Bir Efes Masalı Habrokomes ve Anthia” adlı bu kitap kalmıştır. “Ephesiaka” orijinal adıyla Yunan dünyasında bilinen bu anlatının günümüze bir özet şeklinde ulaştığını söyleyenlere ek olarak, tam metin şeklinde okuduğumuzu ifade edenler de vardır.
Antik Yunan adlı kitapta Tommaso Braccini’nin kaleme aldığı makalede öykünün özet olarak günümüzde varlığını sürdürdüğü ifade edilir. Kaderin birbirinden ayırdığı evli çiftin pek çok olumsuzlukla karşılaşmasının ardından yeniden bir araya gelmeleri ve mutlu sona ulaşmaları öykünü ana gövdesini oluşturur. Fakat Bir Efes Masalı bundan çok daha fazlasıdır.
3. Antik Yunan Romanı Var mıdır?:
Antik Yunan medeniyetinde filizlenen destan, tragedya, komedya, mimos gibi edebi eserlerden sonra sıra elbette düzyazıya gelecektir. Kimi yazarların eserleri nesir olarak adlandırılır. Elbette o dönemde “roman” gibi bir tabir yoktur. Günümüzde bu eserleri sınıflandırmış olsak da, o dönemde yaşayanlar ve birkaç yüzyıl sonra o eserleri inceleyen eleştirmenlere göre muğlak bir kategoriye aittiler. “İskender'in Romanı” olarak bilinen romana dek dek kaleme alınan eserlere çeşitli isimlendirmeler takılır. İmparator Iulianos “plasmatadan” yani “icatlar” derken, 9. yüzyılda yaşamış Doğu Roma (Bizans) patriği Photios ise “dramata” terimi kullanır. “Anlatımsal olaylar dizisi” olarak ifade edilebilecek bu kavram içine dahil edilen eserlerin “gerçeklerden kaçış” olduğu söylenir.
4. Antik Romanlardan Örnekler:
Günümüzden geriye baktığımızda bu türün ilk ortaya çıkışının M.Ö. 1. yüzyıla uzandığını görürüz. Fakat net olarak bildiğimiz ilk örnek M.S. 1. yüzyılda Aphrodisiaslı Khariton’un (kent, günümüzde Aydın ilimizin sınırları içinde kalır) yazdığı “Khaireas ile Kallirrhoe’nin Maceraları” adlı eserdir. Öykü, türün belli başlı özelliklerini içinde barındırır. İskenderiye kökenli Akhilleus Tatios’un yazdığı “Leukippe ile Kleitophon’un Maceraları” da bizleri M.S. 2. yüzyıldan selamlar. Günümüze tam metin şeklinde ulaşan ve yine öncü olan eserlerden bir diğeri ise Longos tarafından yazılan “Daphnis ile Khloe'nin Aşkı”dır. Bu 3 anlatının ortak yönü ise birbirini seven bir kadın ve bir erkeğin başından geçenlerin anlatılması. Aksiliklerin ardı arkası kesilmez ve işin içine bazen tanrılar, bazen kötü niyetli kişiler, bazen kader bazen de kehanetler girer.
Günümüze ulaşan romanların sonuncusunun yazarı ise Emesalı Heliodoros’dur. Etiyopya Öyküleri adlı eserde Theagenes ile Kharikleia'nın hikâyesi anlatılır. Pek çok özgün unsurun bulunduğu bu esere ek olarak bir de günümüze ulaşmamış birkaç roman örneği bulunur. Bunlardan biri geriye yalnızca birkaç fragmanı ve Bizanslı (Doğu Roma) patrik Phoitos tarafından yazılmış bir özeti kalmış olan Thule’nin Ötesindeki Hatıralar adlı eserdir. Yazarı ise M.S. 2. yüzyılda yaşamış Antonios Diogenes’tir. Samsatlı Lukianos’un “Hakiki Hikayeler”i yazarken ilham kaynağı olduğu söylenen bir anlatıdır.
Kimi kaynaklarda tarihçi Kallisthenes’e atfedilen “İskender’in Romanı” da kaybolmuş eserlerden biridir. Bu eserde Büyük İskender’in yolculuğunu abartılı şekilde anlatan Kallisthenes, pek çok efsanenin doğmasına yol açmış ve sonraki çağlarda “Düzmece Kallisthenes” adıyla anılmıştır.
5. Efes Nerededir?
"Efes’te bir zamanlar bize ait olduğunu düşündüğümüz mutluluk nerede?" Bugün İzmir ilimizin sınırları içinde kalan Efes, binlerce yıllık geçmişe sahip bir kenttir. Helen döneminde Ephesos, Roma döneminde ise Ephesus isimleriyle anılmıştır. Günümüzde ülkemizin en önemli turizm destinasyonlarından biri haline gelen Efes Antik Kenti geçmişte de her daim çok önemli bir yerleşim merkezi olmuş ve pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Pek çok dönemde ihtişamını korumuş olan kette günümüzde de kazılar devam etmektedir. Başta Helenistik Çağ ve Roma Dönemi olmak üzere birçok eser ortaya çıkarılmış ve pek çoğu bugün müzelerimizde de sergilenmektedir.
6. Bir Efes Masalı Ne Anlatıyor?
Kısaca, Efes şehrinde yaşayan bir kadın ve bir erkeğin öyküsüdür. Elbette bu kişiler sıradan değillerdir. Habrokomes de Anthia tanrılar tarafından kendilerine sunulan eşsiz yakışıklılığa ve güzelliğe sahiptir. Bakanın bir daha bakacağı, gözleri kamaştıran güzellikle dolup taşmaktadırlar. Her ikisi de sırayla betimlenerek başlar öykü ve bir okur olarak bizler elbette kaderlerinin kesişeceğini hissederiz. Zira onları yakından gören herkesin düşündüğü ilk şey de bu olur: Anthia ve Habrokomes’in evliliği.
Birbirlerini ilk gördükleri anda âşık olan ve arzulayan çiftimizin birlikte olmalarının önünde pek de bir engel kalmayacaktır. Ailelerin de onayıyla evlilik yoluna giren ikilinin kaderleri birleşir birleşmesine fakat tanrıların böylesi güzel bir kadın ve erkek için söyleyecek sözleri henüz bitmemiştir.
Tanrıların kehanetleri gerçekleşecek midir? Bu kehanetler yaşanırken yolları ayrılan, ülkeden ülkeye savrulan, başlarına gelmedik talihsizlik kalmayan çiftimiz günün birinde birbirlerine yeniden kavuşabilecekler midir? Ayrı kaldıkları uzun zaman dilimlerinde birçok konuda sınanan Habrokomes ve Anthia’nın birbirlerine bağlılıkları devam mı edecektir yoksa başkalarıyla birlikte olacaklar mıdır? Aşkın kutsallığı sadık olmakla mı ölçülür sorusunu da pek çok kez sorduruyor bizlere Ksenophon ve aşkın taraflarını sayısız kez sınavdan geçiriyor.
7. Esin Kaynakları ve İşlenen Temalar:
Dönemin ibadet geleneklerine ek olarak, topluma eklemlenmiş kimi klasikleşmiş unsurları da tartışmaya açıyor. İnsanların kutsallarını sorgulamaktan imtina etmeyecek bir öykü kaleme alarak eleştirel bir tavır sergiliyor. Takdir edersiniz ki Ksenophon bunu yaptığında önünde örnek alabileceği az, çok az örnek bulunuyordu. Kutsal addedilen metinlere ek olarak kimi edebi eserlerden etkilense de, kimi noktalardan özgün bir bakış açısı yakaladığını ifade etmek yanlış olmayacaktır.
Ksenophon’un işlediği noktalardan biri ise elbette insanın kibridir. Kibrin insana verebileceği zararları bazı örneklerle önümüze koyarak sorgulanması gerektiğini ifade ediyor. Anlattığı sahnelerle bunu destekleyen yazar aynı zamanda aşkın insan hayatındaki yerine de odaklanıyor. Aşkı kutsallaştıran ve yükseğe konumlandıran bir bakış açısıyla ele alıyor ve “seven sevdiğine sadık kalır” cümlesini zihnimize yerleştiriyor.
Tanrıların karşılarına çıkardıkları tüm badirelere göğüs gerek iki gencin hayatını okurken dönemin din ve ibadet geleneklerinden enstantaneler sunuyor Ksenophon. Tanrıların kehanetlerinin gerçekleştiği ve insanların bu kehanetlere verdiği önemi gözlemleme fırsatı bulmamıza ek olarak, tanrı ve insan ilişkisine dair de pek çok noktada güçlü örneklerle karşılaşıyoruz. Tapınaklara, dua etme geleneklerine, tanrılara kurban sunma adetlerine ve daha birçok kutsal ana tanıklık ediyoruz. İnançların insan hayatındaki yerinin ne kadar fazla olduğunu da bu şekilde anlamış oluyoruz.
8. Anadolu’da Din ve İnançların Egemenliği:
"Eğer iradene hâkim olabilirsen, onun aşkına yenik düşmezsin. Bu dediklerimi bir gözden geçir. İşte o vakit Eros seni alt edemeyecek!"
Anadolu binlerce yıllık tarihiyle dünyanın en önemli coğrafyalarından biridir. Sayısız medeniyetin yaşayıp yok olduğu bu topraklarda elbette tanrılar ve din de büyük öneme sahiptir. Anadolu'nun Ana Tanrıçası Kybele ile başladığına inandığımız bu süreç aslında çok daha eskilere uzanıyor olabilir. Göbeklitepe ve Karahantepe gibi kazı alanlarındaki çalışmalarla daha eskilere uzanan bilim insanları hem Anadolu tarihini hem de dünya tarihini baştan yazıyorlar.
Babil, Asur, Akad, Mısır gibi büyük uygarlıklara yakın olması ve Hititler, Frigler, Likyalılar, Lidyalılar, İyonyalılar, Karialılar, Pisidialılar gibi pek çok uygarlığın yaşamlarını bu topraklarda sürdürmüş olmaları Anadolu'yu bir tanrılar yurdu haline getirmiştir. Ardından gelen Yunan ve Roma tanrıları ile daha da zenginleşmiş ve hemen ardından da Yahudilik, Hristiyanlık, Müslümanlık gibi pek çok semavi dine de ev sahipliği yapmıştır.
Nereyi kazsak bir tanrı/tanrıça heykeliyle karşılaştığımız Anadolu ayrıca Hristiyanlık inancının kutsal kitabı İncil'in son halinin oluşumuna ev sahipliği yapan topraklara sahiptir. İstanbul ve İznik konsilleri bu anlamda önemlidir. Pek çok ünlü Aziz de yine Anadolu kökenlidir. Aziz Pavlus'un 7 Kilise'ye yazdığı mektuplar da Anadolu'daki kiliselere yazılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu ile birlikte İslam dininin sancaktarlığı da yine yüzyıllarca burada üstlenilmiştir. Ve bu örnekler giderek çoğaltılabilir.
Bir Efes Masalı ile ilgili olan kısmı ise yukarıda da yazdığım üzere, öykü boyunca karşımıza sayısız kez çıkan din ve tanrı ile ilgili kısımlardır. Tanrıların çok fazla müdahil olduğu bir öykü okuyoruz ve gerek Anadolu halklarının gerekse de Suriye, Mısır, Libya uygarlıklarının tanrılarına, dualarına, kurban törenlerine, tapınaklarına ve dini ritüellerine tanıklık ediyoruz. Bu coğrafyalarda geçen bir öykü için elbette karşılaştığımız hiçbir sahne şaşırtıcı değil. Dönemin inanış biçimlerine göre şekillenen öykü, hem o zamanın atmosferini yansıtması açısından hem de birinci ağızdan verdiği bilgilerle yaşananları tarihsel bir zemine oturtmamızı sağlamamız açısından değerli ve önemlidir.
9. Uzun Bir Yolculukta Aşka Sadık Kalmak:
Efes’ten başlayan öykü Doğu Akdeniz’in kıyısının bulunduğu birçok ülkede devam eder. Mısır, Suriye, Sicilya, İtalya, Etiyopya, Kıbrıs, Girit gibi yerlerde uzun bir yolculuğa çıkarız. Türkiye’nin antik dönemdeki bölge isimleri olan Likya, Kapadokya, Kilikya gibi yerlere de misafir oluruz ve her birinde de türlü maceralara tanıklık ederiz. Kimisinde Habrokomes’in kimisinde ise Anthia’nın yaşadığı talihsizlikleri görürüz ve birbirlerine olan sadakatleri sınanırken verdikleri tepkileri, alacakları kararları, hayalleri, duyguları, inançları ve isteklerine şahitlik ederiz.
Engeller, tehditler, kehanetler ve ayrılıklar birbirine aşık olan çifti yıldıracak mıdır? Birbirlerine sadık kalma sözü veren çift her türlü olumsuzluğu aşacak mıdır?
10. Son Söz:
Antik dönemde yazılan hikayeler ve tragedyalar okumaktan hoşlananlar için Bir Efes Masalı ideal bir tercih olacaktır. Destan, mitoloji gibi alanlara hakim olmak da hiç şüphesiz kitaptan alınan verimi artıracaktır. Fakat bu türleri okumayanlar, günümüze yakın ve günümüz edebiyatını tercih edenlerin ekseriyetle sıkılacaklarını ve hatta öyküyü başarısız bulacaklarını da belirtmem gerekir. Dönem odaklı okunmalı ve buna göre değerlendirilmelidir. Keyifli okumalar dilerim.
“Kıskanç ıstıraplar ve bitmek bilmez çileler görüyorum! İkisi de deliliğe bulanmış halde denize doğru uçacak, Deniz adamlarının yanında prangalarını yorgunlukla taşıyacak, Gerdek odaları her ikisine de bir mezar ve cehennem ateşi olacak!”