24 Aralık 2024 Salı
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AP seçimlerinde Milliyetçi dalga

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine iki aydan az bir süre kaldı. 6-9 Haziran 2024 tarihleri arasında yapılacak seçimler için 27 Avrupa Birliği (AB) ülkesinin seçmenleri sandığa gidecek.

Ekonomik krizin, AB ve üye ülkeler düzleminin ötesinde Batı’nın; yani emperyalist ve kapitalist sistemin krizine dönüştüğü, Rusya’ya karşı savaş naralarının atıldığı, Ukrayna’da çıkmaza girdikleri, Batı Asya’da Filistinlilerin karşısında yenilen soykırımcı İsrail ile kader birliği yaptıkları şartlarda seçime gidiliyor. Avrupa açısından diğer önemli bir konu da ABD başkanlık seçimlerini Donald Trump’ın kazanması ihtimali. Trump’ın başkan olması durumunda sadece AB ile değil NATO ile de ilişkilerde zor bir dönemin başlayacağı düşünülüyor; Ukrayna'ya destek, Rusya'ya karşı caydırıcılık ve ticaret yöntemlerinin devre dışı kalma olasılığı AB ülkelerini bugünden telaşlandırmış görünüyor.

Dünya dengelerinin yeniden oluştuğu, yeni saflaşmaların yaşandığı ve bu safların giderek netleştiği bir dönem aynı zamanda. Bir tarafta yenilen, giderek zayıflayan dolayısıyla daha da saldırganlaşan ABD, diğer tarafta başını Çin ve Rusya’nın çektiği Asya. Bu iki kampın arasında sıkışan, bocalayan ve oluşmakta olan Yeni Dünya’da kendine yer arayan bir Avrupa var. Önümüzdeki dönemde AB’nin eğilimini belirlemesi açısından bu seçim sonuçları önemli.

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde merkez siyasi partilerin siyasi uçlardaki partilere karşı önemli ölçüde oy kaybetmesine kesin gözüyle bakılıyor. Euronews.com’un Türkçe servisinin haberine göre “Merkezi Brüksel’de bulunan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR), tarafından kaleme alınan rapora göre, 6-9 Haziran'da düzenlenecek Avrupa seçimlerinde Avusturya, Belçika, Fransa ve Hollanda'nın da aralarında bulunduğu dokuz üye ülkede AB karşıtı sağcı popülistlerin (Milliyetçilerin) sandıktan birinci parti olarak çıkması bekleniyor”.

SİSTEM PARTİLERİNE GÜVENMEYEN HALK SANDIĞA GİTMİYOR

Fransa 9 Haziran’da oylarını kullanarak 720 üyeli parlamentoya 81 milletvekili gönderecekler. Seçimlere her parti veya grup 81 adaydan oluşan listelerle katılacaklar. Koltuklar, oyların en az yüzde 5'ini alan listelerin aldığı oy sayısına göre orantılı olarak dağıtılacak. Siyasi partiler nihai listelerini 6-17 Mayıs tarihleri arasında İçişleri Bakanlığı'na teslim etmiş olacak. Resmi seçim kampanyası ise 27 Mayıs'ta başlayacak ve 7 Haziran'da sona erecek. Fransa’nın Strazburg kentinde bulunan Avrupa Parlamentosu’nda grup kurmak için en az 25 milletvekiline sahip olmak gerekiyor.

Hukuksal yaptırımı olmasa da siyasi kararlar alan, AB bütçesini oylayan ve AB'nin yürütme organları AB Konseyi ile Avrupa Komisyonu'nu kontrol yetkisine sahip olan AP seçimlerine Avrupalılar fazla ilgi göstermiyorlar.

1979 yılından bu yana 5 yılda bir yapılan AP seçimlerine katılım oranı çok düşük. 2014 yılında yüzde 42 olan katılım, 2019 yılında yüzde 50,66 olmuştu. Sistem partilerine güvenmeyen halk sandığa gitmiyor. Son seçimlerde sandığa gitme oranı milliyetçi seçmenlerde daha yüksek.

MİLLİYETÇİ PARTİLER ÖNDE GİDİYOR

Son yıllarda, Avrupa'da sistemin "ultra-milliyetçi/ultra-nationaliste", "aşırı sağ/extrême droite", "sağ popülist" diye nitelendirdiği milliyetçi partiler yükseliyor.

Fransa’da son on yılda yapılan iki AP seçimlerinde Marine Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi, 2014’te yüzde 24,86, 2019’da yüzde 23,34 oy oranıyla yarışı birinci parti olarak bitirmişti. 2017’de Sosyalist Parti ve Sarkozy’nin Cumhuriyetçiler partisinin dibe vurmasıyla ortaya çıkan Macron’un Cumhuriyet için Yürüyüş Partisi 2019 AP seçimlerinde yüzde 22,42 ile ikinci olurken Fransa’nın en kökü geleneksel partileri Cumhuriyetçiler yüzde 8,48 oy alırken Sosyalistler yüzde 6,19 ile dibe vurmuşlardı.

2000’li yılların sonunda siyasi partiler manzarası tamamen değişti. Geleneksel partiler küçülürken sistem, siyasi arenaya Macron’u sürdü. Onun karşısında da sistem karşıtı çıkışlarıyla Marine Le Pen bulunuyordu. Aynı denklemi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de gördük. 2017 ve 2022 seçimlerinde Macron ve Marine Le Pen ikinci turda karşı karşıya geldi. Ulusal Birlik Partisi oy oranı itibariyle Fransa’nın birinci partisi olmasına rağmen, sistemin diğer partileri Sosyalistler, Komünistler ve Yeşiller sözüm ona “Aşırı sağcı/Faşist” diye nitelendirdikleri Le Pen’e karşı birleşerek Macron’a oy verdi ve her iki dönemde de Macron’un cumhurbaşkanı seçilmesini sağladılar.

KÜRESELLEŞMECİLERLE MİLLİYETÇİLER ARASINDA BİR SEÇİM

Bu durum bize hem ülke içinde hem de uluslararası düzlemdeki saflaşmayı ifade ediyor. Saflaşma ülke içinde neoliberal küreselleşmecilerle milliyetçiler, uluslararası alanda da Atlantik ve Avrasya arasında yaşanıyor. Neoliberal Batı sistemi iflas edince sadece Fransa’da değil tüm Avrupa’da seçmenler geleneksel partilerden koparak sağ ve sol uçtaki sistem dışı partilere yöneldiler.

Küreselleşme karşıtlığı doğal olarak milliyetçi akımların ortaya çıkmasına ve var olanların büyümesine yol açtı. Bu partiler, aşırı sağ söylemlere sahip (yabancı düşmanlığı) olmakla birlikte ulusal egemenliği, ulusal kimliği ve ekonomide AB dayatmalarına karşı korumacılığı savunuyorlar. Son on yılda yapılan seçimlere baktığımızda işçinin, çiftçinin ve esnafın en çok oy verdiği partinin Ulusal Birlik olduğunu görüyoruz. Dış politikada müdahaleciliğe karşı çıkarak ülkelerinin çıkarları doğrultusunda Rusya gibi, Çin gibi jeostratejik ve ekonomik devlerle işbirliğini savunuyorlar. Önceleri AB'den ayrılmayı savunurken, artık giderek büyüyen bir güç olmalarıyla birlikte Birlik içinde kalmayı ve ülkelerinin ulusal çıkarlarına saygılı bir Avrupa Birliği için mücadele etmeyi yeğliyorlar.

SON ANKETLER

Fransız partilerinin çoğu şimdiden listelerini oluşturdu ve liste başlarını belirledi. Fransa’da 24 liste yarışacak. Ancak anket sonuçları bize 6 listenin milletvekili çıkarabileceği gösteriyor. Ulusal Birlik Partisinin liste başı Jordan Bardella'nın Macron’un partisinin (Renaissance) liste başı Valérie Hayer’den 14 puan önde olduğu görünüyor. Bu anketlere göre Jordan Bardella yüzde 31, Valérie Hayer’in de yüzde 17 civarında oy alacağı tahmin ediliyor.

Anketlerde diğer partilerin oy oranları şöyle: üçüncü sırada ise yüzde 12 ile Sosyal Demokratların adayı Raphaël Glucksmann yer alıyor. Dördüncü sırada yüzde 7 ile Cumhuriyetçiler’in (Les Républicains) adayı François-Xavier Bellamy, beşinci ve altıncı sırada yüzde 6,5-7 ile Yeşillerin (EELV) adayı Marie Toussaint ve Boyun Eğmeyen Fransa’nın (LFI) adayı Manon Aubry ve yedinci sırada ise yüzde 6 ile Yeniden Fetih Partisinin (Reconquête) adayı Marion Maréchal bulunuyor.

Avrupa Parlamentosu (AP) Avrupa Birliği Rusya Ukrayna