Arkadaşım Deniz Gezmiş*
Arkadaşım Deniz Gezmiş bir kahramandı.
Yıldırım gibi yaşadı.
Yıldırım gibi gitti.
51 yıl oldu.
Rüzgâr gibi değil, yıldırım gibi geçti Cumhuriyet tarihimizden.
Hititlerden bu yana binlerce yıllık imparatorluk ve devrim coğrafyasında, Deniz'in hayatı bir an gibidir.
Bu iklimde bir an gözüktü; şimşek gibi parladı. Ama unutulmaz bir ışık kaldı Ondan.
Bir cesaret ışığı, bir isyan ışığı, bir vicdan ışığı…
Toplumların hayatında bu ışık mirası çok önemlidir. Sislerin içinde kayboldu diye düşündüğünüz bir sırada, birden kara bulutun arkasından çıkar ve yüreğinizi ateşler.
Deniz Gezmiş, bir yürek ateşçisidir. Elbette bilinçten çıkan kıvılcımlardır o ateşi yakan.
Bilinçlidir ve erdemlidir.
Ateşleyiciler, toplumların tarihine saklanmışlardır. Toplumun belleğinde siperdedirler.
Aniden mevziden fırlar ve toplumun önüne düşerler.
Deniz, işte böyle bir adamdır.
Ateşiyle kendisini yakmış, ama o yanarak ürettiği ateşi, toplumun geleceğine bırakmıştır.
Ateşi 51 yıldır yanıyor.
Yüreklerdeki yangındır ve aydınlatıyor.
Deniz, aynı zamanda bir tecrübedir; bir derstir. Bıraktığı pratik, her yönüyle incelenmelidir. Aramızdan ayrılırken bizden bunu istemiştir.
Hem yakalandığı zaman Ulucanlar Cezaevi'nde yaptığımız 3,5 saatlik görüşmedeki, hem de idama giderken yazdığı mektuptaki bilim vurguları bir vasiyettir.
Bu kitap, Deniz'in geleceğimize bıraktığı cesaret ateşini ve erdemleri özetliyor. Aynı zamanda Deniz'in bizden istediği Doğru Eylem kılavuzunu genç kuşaklara sunuyor.
Günümüzün genç kuşakları, 68 Devrimciliğinin büyük tecrübelerinden dersler çıkartarak, dünyada nam salan "Genç Türk Devrimciliğini" 21. yüzyılın ufkuna taşıyacaklardır.
Bugün yükselen gençlik hareketi, görülecektir, 1968 Devrimci Gençlik hareketinin ötesine geçecektir. 2018 gençliği büyük bir devrimi yaşayacaktır.
Bu kuşak, Denizlerin özlemiyle ölüme gittikleri devrimi görecektir; devrimin mutluluğunu tadacaktır.
Deniz Gezmiş, gerçek bir arkadaştı.
Arkadaş tanımının bütün güzelliklerine sahipti. Gönül insanıydı; gönüldeşti. Onu tanımlayan iki kavram varsa, biri devrimciliktir ve ikincisi de arkadaşlıktır.
Kitapta okuyacaksınız, çok güzel devrimci arkadaşlığımız oldu. 1970 başlarında kitlelerden kopuk aceleci bir eylem çizgisine yönelmelerinden sonra da arkadaşlığımız devam etti.
Hatta belki de daha güvenilir, daha sağlam boyutlar kazanarak. Onlara her zaman açık yürekliliğimle ve özgüvenimle 1970 sonrasında içine girdikleri pratiğin yanlış olduğunu anlattım. Bana kızsalar da benim sorumluluğum bunu gerektiriyordu.
Deniz, zorluklarla karşılaştığı her durumda beni aramıştır. Ankara'da saklanacağı ev için, daha sonra Ankara'dan çıkışlarına yardım isteğiyle aramıştır. Yakalanınca, Ulucanlar Cezaevi'ne "Acele gel" diye yıldırım telgrafla çağırdığı arkadaşıyım, ağabeyiyim. Yakalanmalarından sonra kamuoyuna ilk açıklamalarını benim yapmamı istemişlerdir.
Ve o görüşmelerinde hep ileride birlik olacağımızı vurgulamışlardır. Hem Deniz, hem de
Hüseyin İnan.
Mahir Çayan'ın da, İngiliz teknisyenlerini kaçırma eyleminden önce Ankara'da beni aradığını evinde saklandığı devrimci arkadaşı Hulagü Bulguç anılarında anlattı. (1)
Mahir ile son yıl sert ve kırıcı tartışmalarımız olmuştu. Ama hepsi bilirler ki, zor durumların devrimcileri vardır. En önemlisi, onlara ihtiyaçları olan önerileri yapacak, onlara gerçekleri söyleyecek, onların yanlışlarını okşamayacak açık yürekli bir arkadaşları vardı.
Mahir'in o intihar eyleminden önce beni niçin aradığını THKP/C'nin önderlerinden Kâmil Dede arkadaşımla çok konuştuk. İkimizin de kanısı şudur: Mahir, o koşullarda, "Yapacağın eylem bir intihardır. Başarıya yönelen devrimcilikte bu eylemin yeri yoktur" diye onu omuzundan tutup sarsacak arkadaşı arıyordu. Çünkü çevresindekiler, kendi anlatımlarına göre, o yanlış eyleme "yanlış" demekten korkuyorlardı. Mahir ise, "Bu yapacağımız eylemin Marksizm'de yeri yoktur" diyordu, anılardan bunu öğreniyoruz.
Bir çıkmaza girmişlerdi ve çıkış arıyorlardı. Kendilerine "korktular" denmesinden korkuyorlardı. Ve biliyorlardı ki, benim o tür korkularım yoktur.
Mahir, beni bulamadı. Çünkü o sırada Milas-Söke arasında Beşparmak dağlarındaydım.
Bulsaydı, kesinlikle onu ikna ederdim. O da zaten ikna edilmek istiyordu. Çevresinde ona doğru eylem çizgisini hatırlatacak bir arkadaşı yoktu.
Görüşemedik. Ama şimdi binlerce Deniz, binlerce Mahir, binlerce Sinan Cemgil, binlerce Bora Gözen, binlerce İbrahim var. 1968 gençlik hareketi 29 Nisan 1968 günü Ankara'daki büyük miting, yürüyüş ve mücadeleyle başladı; Haziran ayında "Demokratik Üniversite" işgalleriyle doruğa ulaştı ve zaferle sonuçlandı. Eylemler, Çin'den Amerika'ya kadar yedi iklimin medyasında yankılandı. 68 Hareketi, Avrupa'dan önce Türkiye'de başladı.
Türkiye tarihinin en büyük ve en etkili gençlik hareketi döneminde, o eylemlere önderlik eden Devrimci Gençlik örgütünün, FKF/Dev-Genç'in Genel Başkanıydım. O gençlik hareketinin başarısı, doğru programın, doğru eylem çizgisinin, cesaretin ve fedaî ruhunun ürünüydü.
En eski kuşağın bilimsel sosyalisti Dr. Hikmet Kıvılcımlı, 1971 yılında yayımlanan Halk Savaşının Planları adlı kitabında en genç kuşağın bilimsel sosyalistlerini "Doğu Perinçek ile Vahap Erdoğdu'nun temsil ettiğini" belirtmişti. Bu kitapla Arkadaşım Deniz Gezmiş'in kişiliğinde 1968 tecrübesini genç devrimci kuşaklara bir rapor olarak sunmuş oluyorum. Bu raporu genç kuşaklara, hem 1968 gençlik hareketini yöneten örgütün Genel Başkanı olma sorumluluğuyla, hem de eski kuşak devrimcilerin bizden beklediklerini yerine getirme mutluluğuyla sunuyorum.
Bu rapor, 1968'e emek veren bütün gençlik önderlerinin ortak raporudur. Ortak tecrübe birikimimizin ürünüdür.
Bu çalışmaya emeği geçen arkadaşlarım Ercan Dolapçı'ya, Kurtuluş Güran'a ve Ebru Cengiz'e yürekten teşekkürler. Ercan Dolapçı, "Deniz Gezmiş ve Olaylar Zamandizini"ni hazırlayarak, gençlik mücadelesini araştıranlar için önemli bir kaynak üretmiştir. Kitabın sonunda bulacaksınız. 68 kuşağının bütün devrimcilerine bu kitabı sevgi ve özlemle armağan ediyorum.
Ve o devrimci çizgiyi bugün 50 yılın deneyimiyle izleyen Türkiye Gençlik Birliği (TGB)'ne duyduğum güven ve umutla bugünün devrimci gençliğini selamlıyorum.
Doğu Perinçek
31 Mart 2012
Silivri 1 Nolu L Tipi Cezaevi
F/6 - Alt Hücreler
(1) 1 Turhan Feyizoğlu, Mahir, Gökkuşağı Basım Yayın, 1. Basım, İstanbul, Şubat 1996, s.516-517.
*Bu yazı Kaynak Yayınları'ndan çıkan Arkadaşım Deniz Gezmiş kitabının önsözü olarak yayımlanmıştır.
Kitaba ulaşmak için tıklayın