Artık Amerikan rüyasından bahsedilebilir mi?
Amerikan Rüyası, zaten uzun süredir bir karabasana doğru gitmekteydi. Öyle ya, yeryüzünde ve insanlık tarihinde bitmeyen rüya var mı ki? Tarihe bir bakın, Hitit İmparatorluğundan başlayıp Cengiz Han’ın iki okyanusa ulaşan dev imparatorluğuna, oradan Roma’nın ihtişamlı Akdeniz imparatorluğundan İngilizlerin “topraklarında güneş batmayan” imparatorluklarına kadar, hepsi zaman değişince tarih kitaplarının konusu olarak hatıralarda kaldılar.
Dolayısıyla ABD’nin yaklaşık yüz yıllık imparatorluğunun gün gelip çatırdayacağı ve dünya sahnesinden çekileceği, zaten 1930’larda, bu imparatorluğun en yükseklerde olduğu günlerde bile tartışılmıyor muydu? Büyük Amerikan tarihçisi ve felsefecisi Will Durant, dev eseri Medeniyet Tarihi kitaplarında, daha o yıllarda, “gelecek yüzyıl Çin yüzyılı olacaktır” hükmüne varırken, bir bakıma da ABD’nin imparatorluğunun sonunu işaret etmekteydi.
Aslına bakılırsa, 1990’lardaki Sovyetler Birliğinin yıkılması, ABD imparatorluğunun ömrünü uzatan bir “can suyu” olabilir diye düşünüldü. Ama ABD artık sınırlarının sonuna gelmiş ve adeta “denizi bitmişti” bile. O nedenle de beklenildiği gibi ABD imparatorluğu, ömrünü uzatma fırsatını bile düzgün kullanamadı.
‘CAN SUYU’ BİLE GERİLEMEYİ ÖNLEYEMEDİ
Onun yerine hem Avrasya birliğinin giderek güçlenmesi hem de Kovid-19 salgını, ABD’deki hem iç hem de dış çelişkileri son derecede keskinleştirdi. Yönetime Biden’i getiren Neo-Con savaşçılar, son bir gayretle Ukrayna’yı Rusya’nın üzerine sürerek Amerikan İmparatorluğunun son bir atılım yapıp, en azından elindekini korumasını sağlama maceracılığına soyundular. Ama kendi içinde çok önemli bölünmelerle uğraşan ve Vietnam savaşı günlerindeki gibi ülke çapında bir birlik sağlamaktan çok uzak olan ABD’nin, dışardaki maceralarına halk desteği bulması zaten bir hayaldi ve de öyle sonuçlandı. Gelin herkesin gözünün Ukrayna’da olduğu bugünlerde ABD içinde nasıl bir hareketlenmeler olduğuna bir göz atalım.
GREVLER, GÖSTERİLER, PROTESTOLAR VE SARI SENDİKALAR
Son zamanlarda, ABD’nin hemen her tarafında, artık tahammül edilemeyecek hale gelen sosyal şartlara ve gelir farklılıklarının en zirveye tırmanmasına karşı, görülmemiş yoğunlukta grevler ve protestolar şeklinde sosyal hareketlilik yaşanmakta. İşin el ilginç tarafı ise, bu protestoların ırk, renk, şehir-köy ve bölge farkı olmaksızın hemen her halk kesimine yansıyor olması.
Amerikan medyasında bile duyurulmayan protesto hareketlerinden bazılarını aşağıda gösterelim ki, Türk işçi sınıfı da ABD’deki sınıf dostlarının, uyumadığını ve sosyal ve ekonomik pastadan kendi haklarına düşeni almak için şiddetle mücadele ettiklerini görüp, kendilerine pay çıkarsınlar:
ABD’nin Wisconsin ve Iowa eyaletlerindeki inşaat ve tarım aletleri üreten CNH şirketindeki bin 200 işçi, ücretlerini yüzde 50 arttırmak için yaklaşık bir aydır grevdeler.
Adeta kendi başına bir devlet zenginliğinde olan Kaliforniya eyaletindeki, Richmond Chevron rafinerisinde, 500 işçi Mart’ın 21’inden bu yana grevdeler. Ülkenin en pahalı bölgesinde yaşamak zorunda olan işçiler, işe gelmek için arabalarına benzin bile alamadıklarını belirtip ücret artışında ısrar etmekteler.
SALGININ FATURASI: 1 MİLYON ÖLÜ, YOKSULLAŞAN HALK
Yine Kaliforniya’nın dünyaca meşhur Stanford Üniversitesi hastanesinde, yaklaşık 5 bin sağlık görevlisi mayıs başında greve gitti ve ücret artışı ile çalışma şartlarında iyileştirme talep ettiler. Aynı şekilde, Kaliforniya’nın diğer bölgelerinde de binlerce hastane çalışanı ücret artışı ve şartlarında iyileştirme talebi ile gösteriler yapmışlardı.
Iowa, Indiana, New York ve Tennessee eyaletlerinde fabrikaları olan, Arconic alüminyum işletmelerindeki 3 bin 500 işçi, şirketin yaptığı muazzam kârlardan kendilerine hiçbir pay verilmediğini belirtip, ücret artışı için geçen hafta greve gitme kararı aldılar.
ABD kapitalizminin merkezi sayılan, otomobil üretiminin en önemli yeri Detroit’te ise, bin 300 işçi geçen hafta, kendilerine gelecek 6 yıl için zorlanan yüzde 8 ücret artışını reddettiler. Çünkü eğer yıllık enflasyon bugünkü gibi devam ederse, 6 yıl içinde enflasyon toplamı yüzde 45 olacaktı.
Minnesota eyaletinde çalışan 15 bin sağlık çalışanının kontratları gelecek ay içinde sona erecek. Ve sağlık çalışanları, mevcut ekonomik durumda, kendilerine önemli ücret artışı verilmesi talebi ile 1 Haziran’da gösteri yaptılar.
ABD’nin başkenti Washington D.C.’de ise, yaklaşık 10 bin sağlık çalışanı, Mayıs ayı başlarında, hem çalışma şartlarını, hem düşük ücretlerini, hem de kar amaçlı sağlık sistemini protesto ettiler.
ABD işçi sınıfı, bu grev ve protestolarda, hem şirketlere hem de kendi haklarını savunması gereken sendikalara karşı mücadele etmek zorunda kalmaktalar. Hemen her grev yerinde, sendikalar işçiler yerine şirketlerin taleplerini takip etmekteler.
Mesela, ABD’nin en etkili sendikalarından olan Birleşik Çelik İşçileri Sendikası başkanı Tom Conway, Biden ile anlaşıp, sendikanın ücret artışlarını yıllık enflasyondan daha aşağı tutacağına dair söz vermiştir. Aynı şekilde, sağlık sendikaları, öğretmen sendikaları da Biden yönetiminin istediği şekilde ücret artışlarını mümkün olduğunca düşük tutmaya çalışmaktalar. Hatta Amazon’da çalışan binlerce işçi için, Biden yönetimi kendilerine uygun bir “uyumlu” sendika kurulması için çalışmaktalar.
‘BİZ YOKSULLUK ÇEKERKEN, 40 MİLYAR DOLAR NEREYE?’
Kredi kartı borçlanmasının anayurdu olan ABD’de, araba ve ev kredilerindeki ödenmeyen kredilerin oranının, şubat ayında ABD tarihindeki en yüksek oranlara ulaştığını belirtiliyor.
Devletin sağladığı yiyecek programına olan başvuruların en yüksek seviyelere çıktığı belirtilen yerlerde, artık orta sınıftan ailelerin de yiyecek yardımı için, ilk defa olarak, başvurduğu görülmekte.
Böyle bir atmosferde, ABD’deki iki partinin de bir araya gelip Ukrayna’ya yaptığı 40 milyar dolarlık yardım da çok eleştirilmekte ve bu paranın ABD içindeki sosyal ve ekonomik zorluklar içinde olan insanlara harcanması gerektiği belirtilmekte.
Kısacası, ABD imparatorluğu, 200 senelik varlığının en zor günlerini geçirmekte gibi görünmektedir. Ve yukarda bahsettiğimiz halk hareketleri, giderek daha yoğunlaşıp daha da radikalleşeceğe benzemektedir. Ve bunun sonucu olarak ta, Kasım ayındaki seçimlerde, geniş halk kesimleri bu şikayetlerini oya çevirip, mevcut yönetimi uzaklaştırmak için çok uygun bir ortam bulacaktır. Bunu Biden’in kendi çevresi ve Demokrat Partinin birçok yetkilisi bile kabul etmekte, ama sadece 5 ay kalan seçimlerin sonucunu etkileyecek herhangi bir strateji de üretememektedirler.
- Nereye gidiyorsun? Hristiyanlık öğretisine göre bu terim Roma kentini terk etmekte olan Aziz Petrus tarafından Appian Yolunda dirilmiş olan İsa ile karşılaşması üzerine söylenmiştir.