02 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Artık geçti’ deme!

Ece Ataer

Ece Ataer

Gazete Yazarı

A+ A-

30 Aralık’tayız. Yarın akşam yılbaşını karşılayacağız. Yılbaşı yemekleri ailemizle, dostlarımızla birlikte olmak için bir bahane. Çoğumuz, yılın son gecesini, hayatımız boyunca bir daha o yiyecekleri tadamayacakmışız gibi büyük bir iştahla tıkınarak geçireceğiz. Dostlarımızla belki şarkılar söyleyeceğiz! Saatler 00.00’ı gösterdiğinde de tipik yılbaşı klişeleriyle yeni yılı karşılayacağız.

En azından 1 Ocak’ı dertsiz tasasız geçirmek ister insan… Erken kalkmayı becerebilmişseniz sabahın ilk saatlerinde atın kendinizi sokaklara... Hele İstanbul, hiç olmadığı kadar sessizdir. Caddeler, evler sadece sizin için yaratılmış gibi yürüyün… Doğada yaşıyorsanız keyfiniz katlanır. Yeni okudum bir yerlerde. “Aslında herkes kendi yarattığı tanrıya inanır!” Yürürken kendinizle ya da onunla uzun uzun konuşun. Fark etmez! İkisi de aynı zaten. Her söylediğinize katılmasa da sizi dinleyecektir.

Bir süre sonra bir aydan beri rengârenk, ışıklarla donatılmış sokakların yerini sıkıcı, renksiz sokaklar alacak. Vitrinler, evler kıpkırmızı kokinalarla güzeldi. Yaşlıysanız “Bir daha önümüzdeki yılı görebilecek miyim?” diye endişe edeceksiniz. Gençseniz bir dahaki yılı belki dünyanın başka bir kentinde karşılamak isteyeceksiniz. Belki! Farz edin, kendi kendime mırıldanıyorum şu an… Hepsini dikkate almak zorunda değilsiniz!

‘Artık geçti’ deme! - Resim : 1

Bu Dünyaya Dayanmak İçin Tevekkül Lazım!

Her yılın sonunda, elimizde olsa da doğduğumuz sokaktan, gittiğimiz okulun önünden, eski iş yerimizden, ilk aşkımızla buluştuğumuz yerden geçebilsek keşke. İşte evler, sokaklar, binalar bunun için yaşamalı.

Anneannem, babaannem, dedelerim artık yaşamıyor. Ailemizin belleği zayıfladı. Doğduğunuz ev, çocukluğunuzun geçtiği sokak, ilkokulunuz yoksa sizin belleğiniz de yok oluyor. “Her yeni yıl geçmişi yok ediyorsa niye gelsin?” diye düşünmeden edemiyor insan.

Biliyorum, bu yıl yapmak istediğiniz şeyler vardı. Yapmadınız ya da yapamadınız! Belki vicdan azabı çekmemek için yaptıklarınız önceliğiniz oldu. Yılın sonunda bazı şeyleri hatırlamak insanı biraz rahatlatır, aynı zaman da kederlendirir de.

Her şeye rağmen bilinci açık tutmak da iyi bir şey. Zihninizdekileri süzün. Tortuları atın. Tabii yerlerine yenilerini biriktirmek için. “Hatırlamak, bir yandan da hesaplaşmak” insana, insan olduğunu unutturmaz.

Cemal Süreya, “Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem/ Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı!” der. Yeni yılın ilk sabahında ailenizle ya da sevdiğinizle yapacağınız güzel bir kahvaltıya kim engel olabilir ki? Üzerine okkalı bir kahve. İlk kahveyi içtiği rivayet edilen Şeyh Şazili gibi belki sabırlı bir derviş olursunuz. İnsanı yukarıdakinin takdirine güvenmekten başka bir çare bırakmıyorlar! Tevekkül lazım!

‘Artık geçti’ deme! - Resim : 2

Çoğumuz İçin Ekonomi Temel Sorun!

Aklımıza geliverecek “Piyango biletime bir şey çıkmış mıdır acaba? Bir bakayım!” Dünyanın parayla döndüğü kesin. Düşünmeden edemeyeceksiniz. Charles Dickens’ın “Bir Noel Hikâyesi”ndeki Scrooge gibi yaşayanlar aklınıza geliverecek. Yüreği katılaşmış, cimri, yoksulluğu, sevgiyi bilmeyenler. Belki dün gece onları geçmişlerini, şimdiyi, geleceklerini sorgulatan ucube hayaletler ziyaret etmiştir. Yaşamlarındaki hiçliği anlatmıştır.

Kötülere karşılık size O’Henry’nin Della ile Jim’in fedakârlığını anlatan “Yılbaşı Hediyesi” hikâyesini öneririm. Birbirleri için en değerli şeylerini feda eden iki sevgilinin trajik hikâyesidir bu! Della, kocasının babadan kalma saatine zincir almak için upuzun saçlarını kestirerek satar.

Jim de Della’nın altın sarısı saçlarına mücevherlerle süslü bir tarak almak için saatini… Birbirlerine hediyelerini verdiklerinde ne saatleri ne de saçları kalmıştır! Ama aşkları…. Scrooge gibilerin bu aşkı anlaması zor!

‘Artık geçti’ deme! - Resim : 3

Günün Geri Kalanında Kitaplar Karıştırılabilir…

Boş verin sosyal medyadaki “Ölmeden Önce Okumanız Gereken 10 Kitap” ıvır zıvırını… Denemeciler iyidir sanki. Onlar birer bilge ya da filozof. Her zamana dair söylenecek sözleri vardır. Aralık ayı dergilerini okumak da fena fikir değil! Geçen yılın izdüşümleri.

“Magazin mi?” dediğinizi duyar gibiyim! Olsun, bazen saçmalıklar iyi gelir insana. Ama müziksiz olmaz. Ben eskiciyim. Severim plakları. Fonda Zeki Müren, Sadeddin Kaynak’ın hicaz şarkısını söylüyor. “Elâ gözlerine kurban olduğum/Yüzüne bakmaya kıyamadım ben…”

Ben de Zeki Müren'in bir şarkısını mırıldanıyorum. “Bir demet yasemen, aşkımın tek hatırası/ Bitmiyor ayrılık, dinmiyor gönlümün, hicran yarası…” Bir yandan sesi kısık televizyonda alâkasız görüntüler.

Bir hayvan belgeseli belki. Bu acaibü’l mahlûkat- Şimdi bu Osmanlıca tamlama da can sıkacak! - insanlardan daha gerçek gibi!

Zaman ilerledikçe sanırım kişisel kanılar, devlete ya da dünyaya dair sezişler, davranışlar, düşünceler değişiyor. “Ben değişmedim!” diyenleri hiç anlamam! Bu acaba olgunlaşmak mı? Bu süreçte yaşamın tadına varmak önemli. Yazgı da bu olmalı bence….

Zamanım ne kadar kaldı bilmem! Algım daha açık, özgürüm… Uzun süredir daha iyi görüyorum, duyuyorum. Yazıyorum… En çok da yitirdiğimi sandıklarımı… Daha dingin, üretken bir yaşam beni bekliyor. Nermi Uygur’un dediği gibi: “Artık geçti, deme. /Vazgeçme yok! /Arınmak gerek/Yeniden doğmak için/Gencecik/Yeter ki iste…”

İçinizden “Bu kadın ne sayıklıyor Allah aşkına!” diyenler olabilir. Ben onlara hiç bulaşmam ancak “Mutlu Seneler” diyebilirim.

Yılbaşı ekonomi Cemal Süreya Zeki Müren