19 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Asıl hedef Çin

Hüseyin Vodinalı

Hüseyin Vodinalı

Eski Yazar

A+ A-

Herkes nefesini tutmuş 3. Dünya savaşını bekliyor.

Öyle ya, ABD Başkanı Trump, avukatının bürosundaki baskından sonra Amerikan milli marşını tersten söylemeye başladı.

Twit ile 3. Dünya savaşı çıkaracak ilk Amerikan Başkanı olma şansını da yakaladı.

Ancak bu kez karşısında ordusu çökmüş bir Saddam değil, Rusya ve İran’ı yanına almış bir Esad var.

Trump da mahalleden Binyamin, Macron, Teresa ve Selman’ı çağırdı: koşun kavga var!

Teresa ablayı Kraliçe düğüne çağırmamış, ona canı sıkkın, atıp tutuyor.

Selman desen, İsrail aşkıyla kafayı yedi, yakında kipaya geçecek korkarım!

Fransa’nın tarihinde görüp göreceği en zavallı başkan Macron, Suriye’yi Libya ile karıştırıyor.

Bush’un Irak tecavüzünde yancısı İngiliz başbakan Blair’e, Amerikan finosu yakıştırması yapaılırdı ya.

Bugün Blair’in yerinde Macron var.

Almanya lideri Merkel’den ise beklediğim açıklama geldi: Biz bu işte yokuz dedi.

Almanya’nın Avrasya’ya yaklaştığını söylerken haklıymışız.

Neyse çok uzatmayayım, mevzuya geleyim.

Burada savaş çıkmaz ama Suriye’deki Avrasya birliği zedelenebilir.

Bu son krizin ilk kurbanı Türkiye oldu.

Esad’ı vurun gazına gelen AKP, Rusya ve İran’ın güvensizliğini daha da arttırdı.

Oysa Ruble, Lira ve İran Riyali, ekonomik saldırının ortak kurbanı oldu.

ÇİN NE YAPACAK?

Herkesin bir gözü de Çin’de aslında.

Eğer ABD ve Rusya çatışmaya girerse Çin ne yapacak?

Soru bu.

Çin, tarafsız takılıp sıranın kendisine gelmesini mi bekleyecek?

Oysa Trump, sadece Rusya’ya değil, Çin’e de savaş açtı.

Bu füze savaşı değil fakat ticaret savaşı.

Zaten ABD’nin yeni savunma doktrini asıl düşman olarak Çin Halk Cumhuriyeti’ni gösteriyor.

Çünkü ABD’nin en büyük silahı “Dolar”ı ortadan kaldırma potansiyeline sahip asıl rakip o.

1973’ten beri karşılıksız dolar basan ABD, dünyanın haracını yedi.

Yedikçe şişti, tembelleşti.

İtiraz eden oldu mu, kafamı kızdırmayın silahımı çeker vururum dedi.

Çin bunu farketti.

Sen sermayeyi getir ben çalışırım dedi.

Tembel ve şişko Amerikalı, fabrikaları söktü Çin’e taşıdı.

İlelebet 1 dolara mukavva kutuda yatırıp adam çalıştırmayı becerebileceğini sandı.

Ne de olsa Çin’i zamanında (Afyon savaşları) tepe tepe sömürge olarak kullanmışlardı.

Bu arada dünyayı yaktı yıktı.

Çin binlerce yıllık medeniyet kültürüyle sabırlıydı.

Tarihler 2013’ü gösterdiğinde, işler biraz karışmaya başladı.

O zaman Dünya Bankası Başkanı olan Robert Zoellick, “2030 Çin” başlıklı bir doküman hazırladı.

Buna göre Çin’in radikal serbest piyasa reformları yapacak, özel sektörü büyümesinde başat güç olarak kabul edecekti.

Yani Batı sermayesi Çin’e nüfuz edip, bir nevi uysal Japonya’ya dönüştürecekti.

Bu belgeye 2013’te Çin Maliye Bakanlığı ve Devlet Konseyi, Dünya Bankası ile birlikte imza attı.

Şi Cinping’in ilk dönemindeki bu belge, daha sonra Çin tarafından “Çin 2025: Made in China” belgesiyle değiştirildi.

İşte kıyamet ondan sonra kopmaya başladı.

“Çin 2025: Made in China” belgesindeki sürpriz ABD’yi çok kızdırdı.

Bu, Çin’in devasa Bir Kuşak Bir Yol inisiyatifiydi.

Bu trilyonlarca dolarlık altyapı, ulaşım, enerji ve teknoloji yatırımlarını içeren proje, 65 ülkeyi yani bin anlamda dünyanın ABD’den geri kalanını birbirine bağlayacaktı.

En önemlisi de Çin, dünyanın ucuz eşya çöplüğü değil, ileri teknoloji merkezi olacaktı.

Apple’ın tahtını Huawei sarsmaya başlayınca Amerika’nın beti benzi attı, Çin’i kuşatma politikasına başladı.

Kuantum bilgisayarlar, yapay zeka gibi dijital teknolojileri Almanya’yı örnek ve ortak alarak geliştiren Çin, Kuşak ve Yol ile de önce Avrasya’ya ardından tüm dünyaya entegre olma hedefini koydu.

Hem bu hedef, öyle sömürüye dayalı değil, karşılıklı kalkınma ve ticarete dayalı olacaktı.

Suriye’de iç savaş çıkmadan önce de İran-Irak-Suriye üzerinden enerji nakil hatlarının kurulması planlanıyordu. Bunun bir ucu Çin’e diğer ucu ise Avrupa ve Atlantik’e ulaşacaktı.

Tabii ki bu olamadan, Suriye yangın yerine çevrildi.

ABD, bu hattın geçeceği bölgeleri Kürt bölgesi yapmayı tasarladı.

Falan filan.

Yaşananlar ve gelinen nokta ortada.

Amerikan saldırısı 8 yılın sonunda püskürtüldü ve Kuşak ve Yol projeleri yeniden canlanmaya yüz tuttu.

Çin, doların tahtını sallayacak BRICS milli paralarla ticaret, Petro-Yuan ve alternatif SWIFT projeleri geliştirdi.

Bir anda kimyasal tezgah çıktı.

Çin, bu esnada önce ticaret savaşına sert yanıt verdi.

Pekin’de düzenlenen uluslararası konferansta, geri adım atılmayacağını, gerekirse Stalingrad savaşı gibi göğüs göğüse çarpışacakları mesajı verildi.

3 Nisan’da Beijing Global Times’ta çıkan yazıda Çin’in kesinlikle “Çin 2030” Dünya Bankası programına dönmeyeceği ilan edildi.

Şimdi gelelim Çin’in Rusya ve ABD arasındaki restleşmede nerede ve nasıl bir tutum alacağına.

Buna bir ipucu da South China Morning Post gazetesinden geldi.

Gazete 11 nisan tarihli haberinde, Trump’ın taze ulusal güvenlik danışmanı John Bolton’a mercek tuttu ve Bolton’un Çin’e karşı savaş çıkartma peşinde olduğunu yazdı.

Bolton’u, “En Tehlikeli Amerikalı” ve “Şeytanın vücut bulmuş hali” olarak tanımlayan SCMP, 2 eski üst düzey Amerikalı yetkiliye dayandırdığı haberinde, Bolton’un Çin’e karşı bir askeri müdahale için elinden geleni yapmaya niyetli olduğunu vurguladı.

Esi ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın müsteşarı Lawrence Wilkerson, Bolton’un Trump’ı etkilemesi halinde tüm dünyanın başının belada olacağını söyledi.

Wilkerson, Bolton için “En Tehlikeli Amerikalı” tanımlamasını da yaptı.

SCMP gazetesi, ABD Savunma Bakanı “Kuduz Köpek” lakaplı eski general James Mattis’in bile Bolton’un yanında masum kalabileceğini belirtirken bir anektoda yer verdi.

Mattis ve Bolton mart ayı sonlarında Pentagon’da karşılaştıklarında, Mattis’in Bolton’a yaklaşıp yarı şaka yarı ciddi, “Duyduğuma göre şeytanın vücut bulmuş hali imişsin” dediği anlatılıyor.

Mattis bile Bolton’dan çekiniyorsa, Çin veya tüm geri kalan dünyanın bir savaştan çekinmemesi için bir sebep yok.

Yani kısacası Çin, öyle ya da böyle Rusya’nın yanında sıkı durmak zorunda.

Çünkü asıl ve nihai hedef bizzat kendisi.

KAYNAKLAR:

“Trump China Trade War Has Deeper Agenda” – F. William Engdahl

“US security head John Bolton would risk military conflict with China to achieve goals, former US officials say” South China Morning Post