Asıl savaşın mağlupları cephede tek tek ölüyor!
Terör örgütüyle mücadelenin yeniden başladığı Haziran ayından bu yana verdiğimiz şehitlerin sayısı 400’e merdiven dayadı!
Eskiden erlerimiz şehit olurdu; canımız yanardı...
Şimdi şehitlerimizin yarısı rütbeli asker, 36’sı er, kalanı polis...
Acı haber dün de Nusaybin’den geldi; bir binbaşımız ve iki polisimiz şehit düştü.
***
Gidin şehit evlerine; bir acı gerçekle bir kez daha karşı karşıya geleceksiniz:
İş bulamadıkları için profesyonel askerliği seçen uzman onbaşıları, çavuşları, yani yoksul ailelerin çocuklarını bir kenara bırakıyorum; şehit düşen albaylarımız, binbaşılarımız bile yoksul çocukları...
Polisler, komiserler, emniyet müdürleri de...
Onları “şehitlik” mertebesinde buluşturan tek ortak payda, hepsinin yoksul ailelerden gelmesi...
***
Lafa gelince bu vatan hepimizin...
Lafa gelince, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez!”
Lafa gelince, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz...”
İyi de rakılı-yemekli toplantılarda “Ne olacak bu memleketin hali?” diye kaygılanmakla, nutuk atmakla kurtulmuyor vatan...
Vatanın kurtulması için...
Keskin nişancı tüfeklerinden çıkar mermilere kafa atmak...
Hendeklerin üzerinde seksek...
Gecenin kör karanlığında saklambaç oynamak gerekiyor...
Vatanı parçalatmamak için parça parça olmayı göze almak gerekiyor kısacası...
Ve bu görev hep yoksul çocuklara düşüyor!
Onların analarının ciğerlerinden kopan feryatlar ağıta dönüşüp yoksul evlerin duvarlarında patlarken, bizim elimizden gelen tek şey, sunduğumuz haber programının başında (bu da bana) “İzmir Marşı”nı çalmaktan ibaret kalıyor...
İlkokul, ortaokul, lise terk, harp okulu mezunu fark etmiyor...
Ülkedeki örtülü sınıf savaşının mağlubu çocuklar hain kurşunlarla can verirken, galipler sefa sürüyor!
Bu da bizim ayıbımız...
Sistem yoksul çocuklarını kurban ediyor...
Kızan kızsın; kral çıplak!
Hadi; şık beyler, güzel hanımlar... Şerefe!
MÜLKİYE!
Mülkiye yani Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel direğidir.
Devleti yöneten on binlerce önemli kişi bu okulun mezunudur.
Dün bu okuldan gelen bir haberle sarsıldık:
Dekan Prof. Dr. Serpil Sancar ve Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Burcu Yıldız istifa etti.
İstifa dilekçelerinde “gerekçe” belirtilmiyor ama onları bu karara götüren neden, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş’in fakülte içerisinde, polisin öğrencilere uyguladığı şiddete izin vermesi...
Öğrencilerinin yanında duran bu iki onurlu bilim insanını ayakta alkışlıyorum!
GÜNÜN SORUSU
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini kast ederek söylediği “siyasi sapık” sözlerine yanıt vermiş ve “Asıl sapıklık, ‘Dolmabahçe’de oturup Kadıköy’den gelen vapurlardaki kadınlara kızlara bakıyorum’ demek değil midir? Söyleyen, bizzat itirafı yapan Sayın Erdoğan” demiş... İlk sorum Kılıçdaroğlu’na:
Hem “sayın” hem “sapık” diyorsunuz... Bundan sonra biz de tüm sapıklara sayın mı demeliyiz?
İkinci sorum size:
Tecavüzcü Coşkun’la, gazozlara ilaç katan Nuri Alço’nun da siyasete girme zamanı gelmedi mi?
Bakanın ‘ganimet’ telaşı!
Tam 46,6 milyon vatandaşın nüfus kayıtları ve adresleri internete düştü. Ceza Hukuku’nda suçluyu bulmak için sorulan Latince bir soru vardır:
“Cui bono?”
Yani, “Kime yarar?”
***
Uzmanların verdiği bilgiye göre ilk olarak hırsızlara yarar:
Birileri ismimize sahte kimlik düzenleyebilir; üzerimize telefon hattı satın alabilir, sahte kimlik kartlarıyla daha önce hesabımız bulunmayan bir bankada işlem yapabilir, hatta kredi kullanabilir.
İkinci olarak, terör örgütlerine yarar... Kritik görevde olan ve adresleri gizli tutulan bürokrat, komutan, siyasetçi, emniyet müdürü gibi kişilerin adresleri ortaya döküldü; bu da büyük bir güvenlik açığına neden oldu.
Üçüncü olarak... AKP iktidarına yarar... Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bu bilgilerin sızdırılmasında sanki kendilerinin hiçbir suçu yokmuş gibi tüm sorumluluğu Yüksek Seçim Kurulu’na atmış... Bir de “ganimet kapma” telaşıyla, bundan sonraki seçimlerde YSK’nın, vatandaşların kimlik bilgilerini partilerle paylaşmasını engelleyeceğini söylemiş!
***
Oh; ne güzel...
Seçmen bilgilerini bir tek YSK ve doğal olarak iktidar partisi bilecek; diğer partiler bu bilgilerin doğruluğunu bile sorgulayamayacak...
Böyle olunca da seçimler, her türlü şaibeye açık hale gelecek!
Ayrıca, dün Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun da söylediği gibi, seçmen bilgilerini kiminle paylaşıp paylaşmayacağı YSK’nın inisiyatifindedir. Adalet Bakanı böyle bir konuda talimat veremez!
***
Şimdi size soruyorum:
Cui bono?
156+281!
Abdullah Gül ‘e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası KKTC’den Sonnur Bayrakçı’da... Sizin de Abdullah Gül’e söyleyecekleriniz varsa [email protected] adresine gönderebilirsiniz:
“Abdullah Bey ...
Babamın küçük bir tarlası vardır. Size bağışlamak isterim. Satıp bu kumpanyayı bitirmeniz için... Açık adresimi Mustafa Mutlu’ya gönderiyorum. Bana onun aracılığıyla ulaşabilirsiniz...”
GÜNÜN İSYANI
Memur-Sen’in araştırmasına göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı bin 520 lira olmuş... Yani; ülkemizdeki her beş aileden biri açlık sınırında... İsyanım Suriyeli 3 milyon göçmen kardeşlere:
Hangi ülkeye sığındığınızın farkında mısınız?