29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Askerin vesayeti, dinin vesayeti (3) -(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Bu yazıların ana fikrine girmeden önce, çevresinde dolaşıyorum. Bunu yapmak zorundayım. Çünkü: “Askerin Vesayeti, Dinin Vesayeti” yazı dizimi bir tür vasiyetim sayıyorum

İlkin, “Tarih Cehenneminde Irkçılık” (06.02.13) ve “Dünyanın Dört Bir Tarafı ve M.E. Bozkurt” (08.02.13) yazılarında, belki, eksik bıraktığım bir yere döneceğim:

Mahmut Esat Bozkurt

İlkin, M.E. Bozkurt’un ne mel’un ırkçı olduğunu kanıtlama vesiyesi yaptıkları “Türk’ün en kötüsü, Türk olmayanın en iyisinden iyidir” cümlesini ele alacağız. Bozkurt’un bu cümlesinin yer aldığı metin, sözü geçen Türk ırkçısının (!) Kaynak Yayınları tarafından yayınlanan Atatürk İhtilali, I-II. Adlı kitabının 134. Sayfasında yer almaktadır. Okuyalım:

“Kendi hesabıma son sözüm şudur: Bir ihtilal hangi millet hesabına yapılırsa, mutlaka o milletin öz evlatlarının eliyle yapılmalı ve onun elinde kalmalıdır.

Mesela:

Türk ihtilali öz Türklerin elinde kalmalıdır. Hem de kayıtsız şartsız.

Yabancıların yardımıyla başarılan ihtilaller yabancılara borçlu kalırlar.

Bu borç ödenmez.

Ancak, Türk’ün en kötüsü, Türk olmayanın en iyisinden iyidir. Geçmişte Osmanlı İmparatorluğu’nun bahtsızlığı, çoğunlukla, kaderini Türklerden başkasının idare etmiş olmasıdır.”

***

M.E. Bozkurt “Öz Türk” deyişini, Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı bulunan azınlıklara ya da Türk etnisitesinden olmayanlara karşı kullanmamaktadır. Emperyalist yabancılara (İngilizlere, Fransızlara, Almanlara, İtalyanlara...) karşı kullanmaktadır.

“Öz” sözcüğü, Türkçenin sadeleştirilmesi döneminde kullanılan tuhaf örneklerden biridir. Tuhaflık sadece bu sözcükte kalmamakta, M.E.Bozkurt “kaytak” (dönek, mürteci) gibi günümüzde pek az kimsenin bileceği sözcük de kullanmaktadır.

Ancak yazıda, kötü niyetli münafıkların kötüye kullanabileceği bir başka deyiş var: “Türk olmayanın.” Münafıklar bunu “Türk etnisitesinden, ırkından olmayanlar” anlamında yorumluyor. Oysa adam, “İngilizler, Fransızlar, Almanlar, falanlar ve filanlar” anlamında kullanmaktadır.

Bu bölümü bitirmeden önce, Televizyon programlarına katılan cumhuriyetçilere bir sözüm var: Karşınıza bir “kaytak” münafık çıkıp da M.E. Bozkurt’a bu cümle ve benzeri cümlelerle iftira ettikleri zaman susacaksanız, televizyonlara çıkarak insanlara kötülük yapmayın. O cümlenin nerede kullanıldığını, kitabın ya da gazetenin adını, tarihini ve sayfasını sorun. Cevap veremeyeceklerdir. O zaman, kanıt getirmeleri için ısrar edin. Yoksa, Cumhuriyet ve devrimlerine, devrimcilerine kara çalınmasına katkıda bulunmuş olursunuz.

Altan Tan

Altan Tan konuşmayı seven bir adam. Tam anlamıyla bir laf ebesi. Dünkü yazımda “Laik ve demokratik Cumhuriyetin ekolojik ortamında ‘İslamcı’ olmak her vatandaşın hakkıdır. Bu hakkı kullanmanın anayasal ve yasal yolları vardır ya da yoktur.

Aynı ortamda Kürt Milliyetçisi olmak herkesin hakkıdır. Silaha davranmamak koşuluyla, cumhuriyetin üniter devletine karşı olmak, özerklikçi, federasyoncu ve ayrı devletçi olmak da herkesin hakkıdır “ diye yazmıştım. Muhterem milletvekili bir gün sonra (08.02.13) Aydınlık gazetesinden Cansu Yiğit’e demeç vermiş. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kaldırılması için verdiği teklifin ideolojik olmadığını ileri sürüyor. Dün dediğim gibi arkadan dolanıyor. Önerisi ideolojik. Savunması demagojik ve illojik (mantık dışı).

Muhterem milletvekili, Kemalizm’e karşıymış, tasfiye olmalıymış. Şahıs olarak laik değilmiş. Bir Müslüman olarak İslam şeriatına inanıyormuş. Olabilir. Bu kafa ile de demokratik ve laik bir cumhuriyette yaşayabilir. Ama bu düzenin temel direği olan yasanın kaldırılması için önerge verirse iş değişir. O zaman, ahlak sahibi ise, öneriyi, dinin vesayetini restore etmek için yaptığını itiraf etmesi gerekir.

Demagojik ve illojik konuşuyor: Heybeliada Ruhban Okulu Tevhit-i Tedrisat Kanunu yüzünden kapatılmadı, 1971 yılında, Türkiye’deki özel yüksekokulların devlet denetimine girmesi ile ilgili kararı kabul etmeyen Fener Rum Patrikhanesi tarafından 1971-1972 yılında kapatıldı.

Çoğulculuk bataklığı

Dünkü yazımda, Nilgün Cerrahoğlu’nun 7 Şubat 2013 günü Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazısını tavsiye etmiştim. Yazının adı: “Düşünür Fernando Savater: Özerklikle Milliyetçilik Yumuşamadı, bilendi.”

Gene demagojik ve illojik Altan Tan, bir gün önce, Tevdit-i Tedrisat Kanunu’nun çoğulculuğa, çoğulcu kültüre engel olduğunu savunuyordu. Dün de yazdığım gibi, postmodern çağın devam ettiğini sanıyor. Millet postpostmodern dönemi bile geride bıraktı. Bunun en taze örneğini, İspanya’nın en önemli filozofu Fernando Saveter’le konuşan Nilgün Cerrahoğlu veriyor. Ayrılıkçılık, bölgecilik ve bölgesel milliyetçilik olgularını “fırsatçı bir hastalık” olarak tanımlayan ve bu hastalığın “zayıflayan organizmalara saldırdığını” ileri süren Fernando Savater şöyle konuşuyor:

“Özerklikler her şeyden önce milliyetçilik ateşini söndürmedi. Bir ‘özerklikler devleti’ oluşacağına, ortaya bir ‘milliyetçilikler devleti’ çıktı [...] Bugün İspanya’nın 17 özerk bölgesinde 17 tedrisat var. Her bölgenin tedrisatı ayrı. Bazı bölgelerde resmi dil İspanyolca ile eğitim yapılamıyor. Avrupa’da başka böyle ülke yok. [...] Katalonya’da yapılamıyor. Bask’ta, Galisya’da, Balear’da zorlukla yapılıyor. [...] Özerk bölgeler, devletin ademi merkeziyetçilikle daha iyi çalışması için kurulmamış mıydı? Bu neticeye ulaşılmadığına göre mantıklı olan eğitim gibi bazı yetkilerin geri alınması...”

***

Zor geri alınır! Kendi düşen ağlamaz, demişler. Özgürlük var, herkes dilediği gibi intihar edebilir!