02 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Asrın iftirası Balyoz davası -(TAMAMI)

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Balyoz davası denen “asrın iftirası”ndan iki yıldır tutuklu bulunan ve 18 yıl ağır hapis cezasına çarptırılan Deniz Kurmay Albay Bora Serdar’dan bir mektup aldım.

Sütunum yeterli olsa burada tümünü yayınlardım. Ama kendisinden ve okuyucularımdan özür dileyerek özetleyerek yayınlayacağım.

Bora Albay, adaletsizliğe tepkisini çok güzel anlatmış.

“Vicdanların tarih boyunca sorgulayacağı “Asrın iftirası Balyoz davası”, soruşturma süresi dahil “3” yıldır tüm evrensel hukuk kurallarını ihlal ederek büyük bir insanlık dramına neden olmaktadır.

Dijital terörizm icadı 3 silah

2009 yılında düzenlendiği aşikar olan ancak 2003 yılında yapılmış süsü verilen sahte “Balyoz Harekat Planı”na istinaden açılan bu dava, Emniyet birimlerinin kaleme aldığı fezlekelerden yola çıkılarak hazırlanan temeli bozuk “3” iddianame üzerine inşa edilmiştir.

Üstelik, “3” yetkili kurumun, MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Genelkurmay Başkanlığının “Balyoz Harekat Planı kapsamında elde edilen herhangi bir bilgi ve belge mevcut değildir” cevabı, soruşturma savcısının elinde mevcut iken.

Bu iddianameler, ihbar üzerine yapılan aramalar veya bir takım taşeron vatanseverlerin katkılanyla “3” farklı yerde, “3” farklı zamanda ve “3” farklı şekilde (İstanbul bavulu, Gölcük çuvalı ve Eskişehir gömüsü), hukuka aykırı olarak elde edilen, düzmece “yalan dolan” dijital verilere istinaden tanzim edilmiştir.

Söz konusu sahte dijital veriler, dijital terörizmim icat ettiği en çirkin, hatta en şerefsiz “3” silahı (CD, hard disk ve flash disk) kullanılarak hizmete sunulmuştur.

‘Bavulu Pala’dan aldık’

Savcılığın hukuka aykırı olarak TÜBİTAK’dan ismen talep ettiği bir bilirkişi ile yemin ve görevlendirme yazısı olmayan (itirazımız üzerine yetkisi olmadığı halde mahkeme tarafından yemin ettirilmiştir) iki bilirkişi olmak üzere, “3” uzman tarafından imzalanan skandal TUBITAK-1 raporu, davanın “kalkanı” olarak kullanılmıştır.

Davanın seyrini değiştirebilecek “3” kritik kişinin, Aytaç Yalman, Hilmi Özkök ve Orhan Aykut’un “savunma tanığı olarak vereceği beyanların karara etkisi bulunmayacağı” gerekçesiyle reddedilmesi, adil yargılamayı engellemiştir.

Ancak, 16 Ocak tarihli Aydınlık Gazetesi’nde, “Bavulu Pala’dan aldık CD’leri Ankara’da ürettik” başlıklı haberde, Orhan Aykut’un ABD’li senatör, siyasetçi ve emniyet “3”lüsüne dayalı olarak vermiş olduğu beyanlar, anılan şahsın tanık olarak dinlenmesi talebimizin ne kadar haklı ve yerinde olduğunu ortaya koymuştur.

Hükme esas gerekçeli kararla; yetersiz ve tarafsızlıktan uzak bir yöntemle hazırlandığı savıyla lehimize olan 30’u aşkın bilirkişi raporuna itibar edilmezken “3” kurumun (TÜBİTAK, Emniyet Genel Müdürlüğü ve TSK) (Ahmet Erdoğan Raporu) bilirkişi/uzmanlarınca düzenlenen, çelişkili ve faraziyeye dayalı bilirkişi raporlarına itimat edilmesi, bilimin inkar edildiğinin resmen itirafı olmuştur.

Balyoz harekatından ve boyutundan haberdar olduğumuz ve görev aldığımız gerekçeli kararda ifade edilerek, “3” ayn kategoriye (lider, ikinci seviye lider ve diğerleri) bölünmemiz ve hiçbir somut olgu gösterilmeksizin “3” ayrı ağır ceza paketine (20, 18 ve 16 yıl) serpiştirilmemiz, hukukun adaletten yoksun kaldığının en büyük kanıtı olarak kayıtlara geçmiştir.

Bir insan için en ağır bedel bulamadığı adaleti aramak

“3” farklı gruba ayrılan delillerden; farklı yerlerden elde edilen sahte dijital verilerin, suç unsuru içermeyen gerçek ve taranmış dijital belgelerle aynı ortamda bulunması ve birbiri ile uyumlu olması doğruluklarının bir kanıtı olarak kabul edilmiş ve suçun işlendiğine kesin kanaat getirilerek hukukta yepyeni bir çığır açılmıştır!

Esir olarak tutulmamızın altında yatan tek gerçek, Cumhuriyet değerlerine gönülden bağlı ulusal çıkarları inatla savunan ve Atatürkçü kimlikleri ile öne çıkan subaylar üzerinden kin, nefret ve intikam duygulan ile başta Deniz Kuvvetleri olmak üzere TSK’nın tasfiye edilerek itibarsızlaştırılmasıdır. Gerisi lafügüzaftır..” diye bitirmiş.

Bir insan için en ağır bedel, bulamadığı adaleti arıyor olmaktır.

Ankara’da hakimler var diyeceğimiz günlere kavuşmak dileğiyle.