Atatürk bizden doğru düşünmeyi istedi
Atatürk Latife hanıma 29 Eylül 1923 yılında şunları söylüyordu:
"Bak Latife!... Bu zaferi ben ve birkaç kumandan kazanmadık. Bir millet kazandı. On binlerce isimsiz kahraman toprağa düştü. Zafer onlarındır. Biz görevimizi yaptık. Çok pahalıya satın alınmış zaferden bu millet, sağlam ülkülere bağlanmış bir yurt çıkartmalı. İşte bütün mesele burada."
Atatürk bu tespiti yaptıktan sonra şunları belirtiyordu:
Bazı arkadaşların Padişah ve Saltanata taraftardılar. Ben değilim. Bazı arkadaşlar tekke ve zaviyelerden tüten uyuşturucu fikirlerle milletin yönetilmesinden yanadırlar. Ben değilim.
Bazı arkadaşların içkiyi yasak edip, kadını kafesin arkasına ittin mi, her işin kendiliğinden yoluna gireceğine inanırlar. Ben inanmam. Bazı arkadaşlarım "Kanun mı istiyorsun, işte Şeriat" derler. Ben ise hukuk derim...
Esas çatışma burada. Yunanı yenmek kolaydı. Yendik de. Ama bin yıldan beri üzerinde yaşadığımız bu toprakları vatan, yani mutlu insanlar ülkesi yapamadılar. İşte hala da yapamadık.
Sen Orta Asya'dan kop gel... Bin yıldır bu toprakların üstüne otur. Bir çivi bile çakma...Sonra "vatanım" de.. Bu durumu bizim bir iki budalamızdan başka kime inandırabilirsin?
Benim bazı arkadaşlarım, toprağını verimli işletmeyen çiftçiyi kınamasını biliyor da yurdunu şu kasvetli ve harap hale getirmiş yönetim biçimini öpüp başına koymak istiyor.
İşte mesele bu!... Var olmak, ya da yok olmak meselesi!...
Bu dünyada hiçbir devlet böyle beceriksiz, böyle kendi çıkarını bile hesaplamasını bilmeyen bir devleti, böyle bir kilit noktasında görmek ve tutmak istemez.
"Ya Yunanlılar savaş tazminatı verirler, ya da yine savaşa gireriz" diyorlar. Savaşla başarılacak bir iş olsa ben hiç durur muyum? Savaşmak benim hünerim.
Peki, neden barış istiyorum? Bu toprağı hak etmek için... Yoksa savaş yorgunu bu dünya içinde, ortalığı karışık etmek elbette mümkündür. Böyle davranan Napolyon'un eline ne geçmiş ki bizim elimize geçebilecek?
Yok Latife yok!... Bu işin üstesinden gelmeliyiz. Bu Meclis büyük işer başarmış, zafer getirmiştir ama, bir barış kuramaz. Ben de onlara katılırsam, hiçbir şey yapamayız.
Onların bana katılması gerekli. Benim gibi düşünmesi, benim gözümde şekillenen yurdu özlemesi gerekli. Meclis'ten yeni seçimlere gitme kararı isteyeceğim.
Nasıl başaracağımıza gelince: "Doğru düşünmesi biliyorsan ve doğru bir şey yapmak yolunda isen mutlaka başarırsın..."
Büyük Önder buydu...
Bugün ne durumdayız?
Kadının kahkahasını bile çok gören, hukuk yerine Şeriat getirmek isteyen, vatan yerine ümmet diyen, çağdaşlık yerine Araplaşmaya ve Ortaçağ'a imrenen, barış yerine taşeron savaşçılığına soyunan, bin yıl oturduğumuz toprakları tehlikeye atan bir zihniyet ahtapot gibi üstümüzde. Vatandaşım nedense tütsülenmiş bir şekilde bu zihniyeti kutsuyor.
Bin yıllık bu toprakları çağdışı anlayışların yönetimi ile kaybetmeyi göze alamayız. Doğru düşünce bu vatanı mutlu olanların ülkesi haline getirmek, Napolyon'a imrenmemek ve çağdaş toplum olmaktır. Bunu da Atatürk'ün çağdaş aklından ilham alacak gençler yapacaktır. Haydi gençler 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı milat kabul edin. Bu ülkeyi karanlıklar ülkesi olmaktan çıkarın... Gericilikte ilerici olanların bizi tütsülemelerine artık fırsat vermeyin... Yeni Türkiye'yi ilericilikte ileri yapın... Gerçek yeni budur. Bu da sizin ve torunlarımızın geleceğidir...
Kaynak: Hanri Benazus. ''Yaşamın İçinde Atatürk Anıları"