24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Atatürkçü milli eğitim sistemi-3

İhsan Sefa

İhsan Sefa

Site Yazarı

A+ A-

Yeni Türk toplumunu oluşturmaya yönelik eğitim modelinin çağdaş, ihtiyaçlara cevap verebilecek ve modern hayata uyabilecek niteliklere sahip olması gerektiğine inanan Atatürk, uygulanacak eğitim-öğretim programlarının özellikleri hakkındaki görüşlerini yine 1922’de Bursa’da öğretmenler yaptığı konuşmasında görüyoruz:
"Bence bu programın önemli noktaları ikidir. Birincisi, toplumsal hayatımızın ihtiyaçlarını karşılaması, ikincisi ise modern hayata uygun olmasıdır."
Atatürk, eğitimin disiplinli olması konusunda 1 Kasım 1925’te TBMM’yi açış konuşmasında şöyle der:
"Hayatın her çalışma alanında olduğu gibi, özellikle eğitim ve öğretimde disiplin, başarının temelidir. Müdürler ve öğretmenler, disiplini sağlamak, öğrenciler de disipline uymak zorundadırlar."
Hayatın her alanında olduğu gibi özellikle eğitim ve öğretim alanında da toplumun ihtiyacının karşılanması ve modern ve disiplinli olunmalıdır. Modern eğitimden amaç; çocuğun her istediğini yapabilecek kadar serbest bir ortamda bırakılması değil; aksine ona kontrollü ve disiplinli bir serbestlik içerisinde öz güven aşılanarak belli davranışların kazandırılmasıdır.

FIRSAT EŞİTLİĞİ SAĞLANMALIDIR
Eğitimde fırsat eşitliği sağlayarak toplumun her kesimini eğitim hizmetlerinden yararlandırmak, demokratik rejimlerin temel hedeflerinden biri olmuştur. Büyük Önderimiz bu konudaki görüşlerini1 Mart 1933’de TBMM’nin açılış konuşmasında şöyle dile getirmiştir.
"Memleketimizi şimdilik üç büyük kültür bölgesi halinde düşünerek batı bölgesi için İstanbul Üniversitesi’nde başlamış olan düzenleme programını daha köklü bir biçimde uygulayarak Cumhuriyet’e gerçekten modern bir üniversite kazandırmak. Merkez bölgesi için Ankara Üniversitesi’ni az zamanda kurmak gereklidir. Doğu bölgesi için Van Gölü sahillerinin en güzel bir yerinde her şubeden ilkokullarıyla ve üniversitesiyle modern bir kültür şehri oluşturmak yolunda şimdiden girişimlerde bulunulmalıdır."

HALK EĞİTİMİ ÖNCELİKLİ
Atatürk büyük davasına başlarken halkın desteklemediği ve benimsemediği bir hareketin başarıya ulaşamayacağı bilincinden hareketle her yeniliği halka dayandırmaya çalışmıştır. Onun halkçılık ilkesinin temeli budur. Halkın bilinçli olarak toplum sorunlarına sahip çıkabilmesi için eğitim ve öğretim düzeyinin yükseltilmesi gerekmekteydi. 1 Mart1922’de TBMM açılış konuşmasında şöyle diyordu;
"Bizim izleyeceğimiz milli eğitim politikasının temeli, önce içinde bulunduğumuz bilgisizliği gidermektir. Ayrıntılarına girmekten kaçınarak bu düşüncemi birkaç sözcükle açıklamak için diyebilirimki, genel olarak bütün köylüye okumayı yazmayıve dört işlemiöğretmek vatanını, milletini, dinini ve dünyasını tanıtacak kadar coğrafya, tarih, din ve ahlak bilgisi vermek milli eğitim programımızın ilk hedefidir"
Yeni Türk harflerinin kabulü ve uygulamaya konulmasıyla halk eğitimi konusundaki çalışmalar bütün Türkiye’ye yayılmış, ülke adeta büyük bir okula dönmüştü. 1923’de % 9 olan okuma yazma oranı 5 yıl sonra %21;6 ya yükselmişti.

SONUÇ
Büyük önder Atatürk’ün eğitim mücadelesinde kazandığı bu zafer ve Türk Milli Eğitimi’ne getirdiği bu temel ilkeler onun aramızdan ayrılışından sonra da zamanın hükumetleri tarafından devam ettirilmeye çalışılmıştır.
Bugün Milli Eğitim Sistemimiz Cumhuriyetin ilk yılları ile kıyaslanamayacak bir seviyeye gelmiş ise de özellikle son yıllarda din ağırlıklı eğitimin,sisteme sokulma çabaları ile bazı yaralar almıştır. Ancak bunlar milli hükumetlerin görev almasıyla kısa zamanda tedavi edilebilecektir. Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim sistemimize getirmiş olduğu temel ilkeler, Türk Milli Eğitimi’nin sarsılmaz kolonları olmuştur. Bu temel kolonları hiçbir deprem yıkamaz, hiç bir yanlış akım sarsamaz, sarsmasına da milletimiz müsaadeetmez, etmeyecektir.