26 Kasım 2024 Salı
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Atatürk’ten Suriye dersleri-(TAMAMI)

Semih Koray

Semih Koray

Gazete Yazarı

A+ A-

Atatürk’ün aşağıdaki sözleri, 21-22 Aralık 1937’de “Suriye Başvekili Cemil Mardam ve Adil Arslan ile Karpiç Lokantası’nda Görüşme”den (*) alınmıştır. Konuşmanın gerçekleştiği yıllarda Suriye henüz Fransız mandası altındadır.

Adam etmek isteyenler önce kendileri adam olsun

Bugün Suriye’yi “adam etme” iddiasında olanlara karşı verilecek yanıt, Atatürk’ün bu konuşmasında mevcuttur: “Fransızlar Suriyelileri adam yapmak istiyorlarmış, fakat evvela kendileri adam olsunlar. Suriyeliler zeki, modern ve nazik insanlardır. Fransızların terbiyesine ihtiyaçları yoktur.”

ABD ve Batı’nın, Afganistan, Irak ve Libya’da yaptıklarını, ülkemizdeki BOP Eşbaşkanlığı eliyle Suriye’ye taşıma planları da Atatürk’ten cevabını alıyor: “Bir Fransız generali gelsin bütün bir millete hükmetsin. Suriyeliler henüz olgun değilmişler. Fransızlar acaba ne zaman olgun olmuşlardır? Tarih maalesef yanlış anlaşılmıştır. Suriyeliler mükemmelen medeni iken acaba Fransızlar ne vaziyette idi?“

Eşbaşkan Erdoğan, Suriye’ye müdahaleyi meşru gösterme çabasıyla “Suriye bizim içişimizdir” derken, Atatürk şunları söylüyor: “Türkiye Cumhuriyeti’nin arzu ettiği şey, Suriye’nin bağımsız bir İslam devleti olmasıdır. İsterlerse Suriyeliler bizimle dost olurlar veyahut olmazlar. Bu onların bileceği bir şeydir.”

‘Yeni Osmanlıcılık’ taslayanların dikkatine

Atatürk’ün şu değerlendirmesi, günümüzde “Yeni Osmanlıcılık” taslayanların dikkatine sunulur: “Bütün kabahat Osmanlı İmparatorluğu’ndadır. Balkan Harbi sonunda Gelibolu’da idim. Ben Talat Paşa’ya teklif ettim. ‘Suriye’ye, Irak’a bağımsızlık veriniz’ dedim. Talat Paşa ‘Bunu başkasına söyleme, seni asarlar’ dedi. Fakat yapılacak şey bu idi. Eğer yapılsa idi bugün Türkiye, Suriye ve Irak, ki zaten kardeştirler, bugün daha samimi kardeş olacaklardı.”

Atatürk aynı konuşmada, Başvekil Cemil Mardam’a, Suriye’nin Fransa’ya karşı mücadelesine ilişkin şu önerilerde bulunmaktadır: “Suriye’yi terk etmek istemiyorlar. Fakat terk edeceklerdir. Bir kere tutununuz, ordu yapınız. Korkmayınız. Bir şey yapamazlar. Kuvvet kullanmaz iseniz her şeyi yaparlar. Bundan emin olunuz.”

Kuvvet gerekiyorsa emperyalizme karşı kullanılır

Atatürk’ün Hatay sorununu ele alış biçimi, mazlum ülkeler arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiği konusunda son derece öğreticidir: “Hatay nedir? Küçük bir şey. (...) ‘Bize verin’ demiyorum. İhtiyacımız yoktur. Mesele, benim için bir namus meselesidir. (...) Mesele Suriye ile aramızda kalınca binbir dostluk yolları ile uyuşuruz. Hatta Suriye Başvekili ile benim aramda kalsa daha çabuk olur. (...) (Ama Hatay’ı) Fransızlara veremem.”

Kuvvet, ille de gerekiyorsa, emperyalizme karşı kullanılacaktır: “(...) ben ve hükümetim sizin tam bağımsızlığınızı istiyoruz. Eğer Fransızlar mani olursa Fransızlara da söyleyecek sözümüz vardır. Ona da kefilim. Suriyelilerin ordusu yoktur. Fakat bizim ordumuz kafi. Söz veriyorum: İcap ederse girerim ve sonra yine çıkarım. Temenni ederim ki buna mecbur olmayalım.”

ABD, Kemalist devrimin yerine, “ılımlı İslam”ı geçirmeye çalışmasın da ne yapsın?

(*) Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt 30, 119-123, Kaynak Yayınları