01 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Atatürk'ü doğru anlamak-1

Ahmet Yavuz

Ahmet Yavuz

Eski Yazar

A+ A-

Bir önceki yazımda, Atatürk'ü doğru anlamanın gerekliliği üzerinde durmuş, bunu başarabilirsek önümüzdeki sorunları çözebilme gücümüzün artacağı vurgusu yapmıştım. Amacım, Atatürk'te birleşmenin kapsamını ve temellerini doğru belirlemeye katkı sağlamaktı.

O'nu övme gibi bir arayış içinde değilim. Kendisinin övülmeye ihtiyacı da yok. Hatta O'nu övme gayretindeki abartıların doğru anlaşılmasını da engellediğini düşünüyorum. Kendisini çok sevmemiz, anladığımız anlamına gelmiyor. Bazen anlamadan da sever insan. Ama kıymetini bilemez. Elbette seviliyor olması önemlidir ama esas olan anlamaktır. Sevgimiz anlamayı getirdiği gibi bizim gibi inanç merkezli olarak yaşamı algılayan toplumlarda anlamayı engelleyebilir de.

Bu nedenledir ki, evimizin, işyerimizin duvarları, şehirlerimizin meydanları resimler, posterler, heykellerle süslenir; nutuklarda bütün vurgular ve alıntılar kendi sözlerine yapılır. Ötesi yok.

Atatürk'ü seven kitlenin varlığı ve büyüklüğü çok önemli. Yaşanan sarmaldan çıkışın anahtarı da bu kitlenin elinde. Fakat büyük bir dağınıklık sergileniyor.

Oysa O'nun yarattıklarını ve emanetlerini ortadan kaldırmaya çalışanlar örgütlü ve hemen hemen tek cephede toplanmış durumdalar. Yukarda belirttiğim dağınıklık çılgınca atılımlarına, gün geçtikçe küstahlıklarını artırmalarına yol açıyor. Umutsuzluk buradan doğuyor. Karamsarlıkla daha da büyüyor.

Buraya kadar yazdıklarımın bilineni tekrardan ibaret olduğunun farkındayım. Soru şu: Bu kitle nasıl bir araya getirilebilir? Herhalde bunu yapmaya yetkin olanlar, O'nu anlayanlardır. Rehberlik edebilecekler ile rehberliğe ihtiyacı olanları buluşturmak. Mevcut sorunları aşabilmek için ortada başka bir sosyal taban mevcut değil. Kurtuluşu kendimizde aramak ve bulmak zorundayız.

ŞİMDİ ADIM ADIM GİDELİM

İsterseniz olmayana ergi metodunu kullanarak önce, "neler yaparak bir araya gelmeyi engelleriz" sorusuna yanıt arayalım. Cevabı hepimiz biliyoruz: En iyi ben bilirim demek, birbirimizi dinlememek, anlamamak, öğrenmemek, saygıyı ve sevgiyi ortadan kaldırmak, dayatmak, tepeden bakmak, umursamamak, liyakati bir kenara itmek, üstüne düşeni zamanında yapmamak, işler kötüye gittiğinde dışımızda sorumlu aramak, sorumluluk üstlenmekten kaçınmak, bölünmek, daha çok bölünmek ve atı alanın Üsküdar'ı geçip gitmesini seyretmek... Kaderini başkasının eline bırakmak ve tembellik etmek...

Aynı şeyleri yaparak farklı bir sonuca ulaşıldığı görülmemiştir. O halde bu tavırlardan uzak durmak, yapılması gereken ilk iş olmalı. Yani öncülüğe soyunanlar masanın etrafına oturmalı, masanın üstüne de yapılacak işi koymalı. Masaya oturanların birbirine sırtını döndüklerini söylemeye bilmem gerek var mı?

Bilgiçlik olsun istemem ama yapılması gereken ikinci husus çok basit: teşkilatlanmak.

Bir bilge şöyle diyor: "Hayatta her şey basittir ama basit olan her şey zordur." Basit olması kolaylığı işaret etmiyor. Teşkilatlanma meselesinde konumuzla ilgisi açısından Tugay Şen'in "Atatürk ve Teşkilatlanma" (Kaynak Yayınları,2013) adlı yapıtı yol gösterici birçok unsuru içeriyor. Ancak mesele o gün yapılanlarla bugün yapılabilecekleri doğru tartmaktan geçiyor.

Bu teşkilatlanmanın hayata geçirilmesi tam da bu noktada önem kazanıyor. Çünkü Atatürk'ü anlamanın önemi burada kendini gösteriyor. O'nun yaşam felsefesini ve örgütlenme stratejisi önümüzü aydınlatıyor. Yazının yarınki bölümünde önce O'nun felsefesinin ipuçlarını yakalamayı, daha sonra sorunların çözümünde oluşturduğu stratejiye temas edeceğim.