Atı alan Üsküdar’ı geçmişse...-(TAMAMI)
Tarık Günersel 1 Haziran 2012 tarihli Aydınlık’ta, bizim “Sokrates”, “Sofekles” diye yazdığımız özel adların Yunancada “Sofeklis” , “Sokratis” olarak söylenip yazıldığını, dolayısıyla bizim de böyle söyleyip yazmamızı öneriyor. Bu tür öneriler konuyu daha da karışık bir hale getirmekten başka bir işe yaramaz bana göre, bir kere Yunan alfabesi diğer Batılı ülkelerden epey farklıdır, ayrıca Latince kökenli bu sözcükleri Yunanlılar gibi söyleme zorunluluğumuz da yoktur. Kılavuzlar Latin yazısı kullanılan dillerden geçen özel adları özgün biçimlerine göre yazmamızı ister, böyle bir kural vardır, ancak aynı kılavuzlarda Münih, Londra gibi sözcüklerin öteden beri dilimize yerleştikleri biçimde yazılmaları kuralı da vardır. Bizde kullanımı yüzlerce yıl eskiye giden Latince özel adları Yunancaya göre ayarlamak yanlış olur, öteden beri dilimize nasıl yerleşmişlerse, öyle sürmesi en doğru olanıdır, çünkü atı alan Üsküdar’ı geçmiş, bu böyle gider. Tarık Günersel’in söyledikleri doğru olsa bile, bir dilde yüzlerce yıldan beri yerleşmiş bir sözcüğün yeniden alsına dönmesi olanağı yoktur, sadece gereksiz bir kargaşa yaratmış oluruz. Ayrıca bir dilden başka bir dile geçen sözcükler o dilin ses özelliklerinden etkilenerek değişirler, bizim dilimizde de bunun yüzlerce örneği vardır.
Sözcüklerin geldikleri yer ya da kökenbilimsel açıklamaları ne olursa olsun, hangi kökten gelirlerse gelsin, asıl dilde kullanıldıkça geldiği yer, kazandığı anlam ve aldığı biçim önemlidir, o sözcüğü kullananların algısı ve söyleyişi önemlidir. Söylenişte farklılıklar ve aykırılıklar yoksa, uğraşmak gereksizdir. Bırakın taşların yerini bulması gibi, sözcükler de bizim gereksinmelerimize göre dilde yerlerini bulsunlar. “Bayan” sözcüğünün etimolojik olarak “bay” kökünden geldiğini ileri sürerek yok etmeye çalışan feministleri de doğrusu anlamıyorum, kimi fakültelerde “bayan” diyen öğrenciler dışarı atılıyorlarmış, inanamadım doğrusu. Vatan kurtaran Şabanlık, yerini bu kafayla kadın kurtaran Şabanlığa bırakır. Sözcükleri yok etmeye çalışmak hayırlı bir iş değildir. Bizler elimizde etimolojik sözlüklerle konuşmayız, önemli olan “bayan” sözcüğünün geldiği yer değil, içini nasıl doldurduğunuzdur.
İmlada Osmanlının herhalde tek başarısı yabancı özel adların yazımındadır; yabancı özel adların Türkçede söylendiği gibi yazılması bir gelenek olmuştur, “Şekspir” diye okuyup yazmakta ben bu gün de hiçbir sakınca görmüyorum. Keşke Latin yazısı filan ayrımı gözetmeden bütün özel adlara bu kuralı uygulayabilsek... Cins adlarda bu sorun aşıldı, öyle görünüyor. Çekap, şov gibi sözcükleri yazarken,Türkçe söylenişlerine uyuyoruz, ancak kılavuzların bize yol göstermekten adeta kaçındığı sözcükler de var; “smaç” sözcüğü bunlardan biri, söylendiği gibi “sımaç” diye yazmamız bana göre daha doğru olur, tabii ki “küt vurmak” diye Türkçeleştirildiğini de unutmuyoruz. Gerçi “tren”, “program” sözcüklerinin yazımına benzeterek, “smaç” yazılmasını da (yazılışı zor değil çünkü) önemli bir sorun olarak görmüyorum, ayrıca kılavuzların böyle bir sözcüğü neden dizinlerine almadıklarını da anlamıyorum. Belli ki kararsızları var.
Biz şu Vaşington’u yeniden özgün söylenişine ve yazılışına çevirmesek ne iyi olur!
Kılavuz yazarları çözemeyeceklerini anladıkları sorunlardan kaçıyorlar, en iyisi görmemek, diye düşünüyorlar. “Hak” sözcüğü ek alınca Hakk’a olur, “hat” sözcüğü “hatta” diye yazılır, sondaki ünsüzler ikizleşir. “Hakk’a” diye yazdım ama, doğru mu yazdım, kesmeyi doğru yere mi koydum, kılavuzlarda bir bilgi yok. Yalnız öteden beri yazarların böyle yazdıklarını biliyorum, ben de bu geleneğe uyuyorum. Ancak “Aktif Hat” , “Kırmızı Hat” gibi televizyon programlarının yazımında (ünlü aldıklarında) durum ne olur? Kılavuzlar sessiz... Çözemeyecekleri sorunları, görmemeyi yeğliyorlar. [email protected]