Atıktan hammaddeye, tüketimden üretime
Elektronik cihazlar hayatımızı kolaylaştıran teknolojilere sahiptir. Günlük yaşamsal düzenimiz içinde üretimin her alanında elektronik cihazlar kullanıyoruz. Elektronik teknolojisinin gelişim hızı bazı cihazların kullanım sıklığını düşürüyor ya da neredeyse hiç kullanılmayan bir eşya durumuna getiriyor.
Benim kuşak iyi bilir; biz radyo, kaset çalar ile müzik dinlerdik. Sonra CD oynatıcılar, harici bellekler gibi fiziki cihazlar popüler oldu. Günümüzde ise dijital ortamlara yüklenen kayıtlara dijital üyelikle ulaşabiliyoruz.
Ev telefonlarımıza şimdilerde sabit hat diyoruz çünkü sabit olmayan hatlar var artık. Sabitlik hat ve cihazla ilgili. Taşınabilir telefonlar hayatımıza girdi ve gerçekten bilişimde bir devrimsel dönüşüm yaşandı. Bilişim, bilgi ve iletişim kelimelerinden oluşuyor. 20 yıl öncesi taşınabilir telefonlarımız ya da bilinen ismiyle cep telefonlarımızla sabit ev telefonlarına ihtiyaç duymadan olduğumuz her yerden telefon araması yapma kolaylığına kavuştuk. Çağrı cihazlarının denendiği bir ara dönem de oldu ancak cep telefonu çağrı cihazı kullanımını hızla sona erdirdi. Cep telefonlarının ilk sürümleri kısıtlı ekran yeteneklerine sahipti. En fazla melodi üretir, yılan oyunu oynanırdı. Sonrasında renkli ekranlar geldi.
Dokunmatik ekranlı telefonlar piyasaya sunulduğunda ise cep telefonu teknolojisi ikinci önemli dönüşümünü yaşadı. Bu dönüşüm hızla kabul gördü ve belki de yayılım hızı en yüksek teknolojilerden biri olarak tarihe geçti. Öncesinde masa üstü bilgisayarlardan dizüstü denilen taşınabilir bilgisayarlara geçişin de nitelikli bir etkisi olduğu bilinmektedir.
Görülüyor ki, insan bilgiye erişmek için pratik, taşınabilir cihazlar kullanmak istiyor. Bu talebe uygun ürünler geliştirmek için ArGe (Araştırma ve Geliştirme) ve ÜrGe (Ürün Geliştirme) çalışmaları durmaksızın devam ediyor.
Taşınabilir teknoloji, insan gittiği yere uygun destek altyapısı (internet, elektrik vs.) varsa cihazını götürebilme olanağını sağladı. Yakın geçmişte bu teknolojik yaklaşımın etkilerini yaşayarak gözlemledik. Şimdi sırada, ilk aşamada giyilebilir teknolojinin bazı ürünlerinin kullanıma sunulmasını göreceğiz. Akıllı saatler, akıllı gözlükler yaygın kullanılmaya başlandı bile.
Vücut içinde çalışan yapay zekâ ve çip teknolojisinin en üst seviye örneklerinin kullanıldığı biyoteknoloji cihazları için ise önemli çalışmalar yürütülüyor. Felçli insanların beyin fonksiyonları ile başka bir cihazı yönlendirmesi için ilk başarılı deneylerin yapıldığına yönelik haber duyuruldu.
Şuraya doğru gidiliyor; hayatlarımızda yer alan tüm cihazların kullanımı için yapay zekâ destekli, insanın talimatlarını anlayan, birbirlerini veri ile besleyen cihazlar topluluğundan oluşan sistemler.
İnsanın sürekli izlendiği, kişisel verilerinin, hareketlerinin, duygularının, zevklerinin, meraklarının, öğrenme sürecinin, mutfak harcamalarının, sosyal çevresinin ve insana ait tüm hareketlerin kayıt altına alındığı bir sistem içinde insanın özgürlüğü kısıtlanır mı? Otokontrol yani kendi kendini denetleme anlayışı paranoyayı tetikler mi? Kişisel verilerimiz art niyetle kullanılır mı? Evet bu sorular haklı ve gerçekten bir kötümser ihtimalin sonucunu ortaya koymaktadır.
Kötümser ihtimallerin emperyalist kapitalist sistem içinde bulunmamız nedeniyle bilincimizi ele geçirmesi oldukça normal.
İyimserler kim?
İyimserler, devrimciler. Emperyalizme, mafyokrasiye, kapitalizme karşı yeni bir insanlık sistemi için mücadele eden büyük insanlığın fedaileri iyimserlerdir. Neden iyimserler? Çünkü insanın insana kulluğunu ortadan kaldıracak bir felsefeyi, bilimi, ekonomiyi, uluslararası dayanışmayı öne çıkarıyorlar.
Devlet iyimserlerin en önemli dayanağıdır. Türk milletinin iyimserleri güçlü devlet aracılığıyla insanımızı koruyacak önlemleri alacak. Teknolojinin gelişim seyrini insanlığın ortak faydası, iyilik odaklı, insan odaklı bir çerçeveye oturtacaktır. Tüm insanlığın bu ortak hedeflerde birleşmesi için öncü seviyelerde faaliyetler yürütecektir.
İyimserlerin yukarıda bahsettiğim hedefleri BRICS ve ŞİÖ önceliğinde ete kemiğe bürünüyor.
Türkiye” Asya Çağında, Yeni Dünyada” yerini alıyor.
Şimdi işin bam teline geldik!
Başlıkta dikkat çektiğim elektronik atık konusunu bu soruna neden olan kapitalizm ile çözemeyiz.
Kapitalist tüketim toplumlarının dünyayı obur bir canavar gibi yiyip bitirmesine dur diyecek kuvvet ortaya çıkıyor. Batı merkezlerinde “sürdürülebilirlik” kavramı altında bütün suçu ve yükü insana yükleyen, ezilen dünyayı üretimden koparan hatta üretmeyi suç sayan yaklaşımlardan kurtulmak için Afrika’yı ayağa kaldıracağız. Asya’yı ayağa kaldıracağız. Ezilen dünyayı ayağa kaldıracağız.
Afrika’yı Batı’nın nükleer atık deposu olmaktan kurtaracağız.
Asya’yı Batı’nın emperyalist yayılma hedeflerinden çıkaracağız.
Çıkış yolu buradan geçiyor.
İnsanlığın önünde paylaşımcı, doğa ile uyumlu, saygılı, ulusların ortak faydasını gözeten, eşitlikçi bir dönemin kapıları aralandı. Amerika’nın başını çektiği beyaz ırkçısı, siyonist, dini aşırılığı körükleyen dünya düzeni sarsıldı.
İyimserlerin, devrimcilerin üretim anlayışında geri dönüşüm büyük bir önem taşıyor.
Üretim gücü Asya’da. Çin başta olmak üzere Hindistan’dan Türkiye’ye kadar insanlık için değer üreten büyük ekonomiler 2030 yılı içinde dünyanın en büyük ekonomileri olacaklar.
Geri dönüşümde insanlık için büyük fırsatlar var.
2022'de küresel ekonomi 62 milyon metrik ton e-atık üretti. Tüm değerli mineraller, metaller ve yeniden kullanılabilir bileşenler atık akışından anında geri kazanılabilseydi, yüksek değerli hammaddelerin en değerli kaynaklarından biri haline gelirlerdi. Ancak 2022'de yalnızca %22,3'ü geri dönüştürüldü. Bunun yerine, tahmini 91 milyar dolar değerindeki bakır, altın, demir ve diğer maddelerin çoğu atık bertarafında kaybolduğu açıklanmaktadır.
Teknolojinin gelişimi elektronik atıkların günden güne artmasına neden olduğunu tarihsel bir anlatımla ortaya koyduk. Telefon örneği bu anlamda çarpıcıdır. Çünkü bir telefonun imalatında altın, gümüş, bakır, platin, paladyum, alüminyum, itriyum, lantan, terbiyum, neodim, gadolinyum, praseodim, kurşun, lityum, magnezyum vd. gibi değerli metaller ve de nadir metaller kullanılıyor. Plastik ve cam aksamları da ekleyebiliriz. Milyarlarca adet üretilen bu cihazlarda kullanılan hammaddeler Asya ve Afrika ağırlıklıdır. Güney Amerika kökenli hammaddeler de bulunmaktadır.
Batı kendi topraklarında yer alan hammaddeleri dikkatli kullanırken diğer coğrafyalarda ise inanılmaz boyutlarda bir aç gözlülükle talepkâr olmaktadır.
Batının taleplerine karşı milli politika üreten kişilere karşı da mafyokrasi ve darbe yöntemlerine başvurmaktadır.
Afrika’nın emperyalistlerce talan edilmesini anlarsak dünyanın sistemini de anlarız. Güney Amerika’nın devrimci önderlerine karşı örgütlenen darbeleri anlarsak emperyalist dünya düzenini daha iyi anlarız. Kaddafi’yi, Saddam Hüseyin’i katleden vahşi emperyalist operasyonları anlarsak ya da…
Son olarak, USMER Başkanı Şule Perinçek’in Ulusal Kanal ekranlarında hazırlayıp sunduğu Yeni Ufuklar programına konuk olan PAGEV (Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme Eğitim Vakfı) Başkanı Yavuz Eroğlu’nun geri dönüşümü bir milli mesele olarak ele almasını hem bir uyarı hem de bir vizyon olarak çok değerli bulduğumu söylemeliyim.
Evet, geri dönüşüm bir milli meseledir ama aynı zamanda bir insanlık projesidir. Milli sanayicilerimizle, milli demokratik devrimimizle, varımızla yoğumuzla Türkiye’yi de Atlantik atıklarından arındıracağız, dönüştüreceğiz. Pırıl pırıl bir Türkiye kuracağız.