22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Avrupa Birliği’nin çıkmazı

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

Bir türlü Birlik olamayan Avrupa Birliği (AB), Birliğin geleceğini bir kez daha masaya yatırıyor. AB’nin kuruluşundan bu yana yaptıkları antlaşmalar hızla eskiyor.  1951 Tarihli Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu Kuruluş Antlaşması (Paris Antlaşması), 1957 Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) Kuruluş Antlaşması (Roma Antlaşmaları), 1992 Avrupa Birliği Maastricht Antlaşması, 1997 tarihli Amsterdam Antlaşması, 2001 yılında Nice Antlaşması.

AB ANAYASASI ÇÖPE

2004 yılında Roma'da, daha önceki tüm antlaşmaları tek bir belgede toplayacak Avrupa Birliği Anayasası hazırlanmasını öngören antlaşma imzalandı. Fransız halkı 2005’te yapılan referandumda AB Anayasası’na “Hayır” demişti. Fransızlar, Avrupa projesinin liberal bir sermaye Avrupası olmasının yanında, ulusal egemenliği ve ulusal kimliği de yok etmeye yönelik bir proje olduğunu görmüştü o zaman. Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, anayasasız kalan AB’nin bu sorunu çözmeye adaydı. 2009 yılında AB Anayasası’nın yerine gündeme getirdiği « Basitleştirilmiş Avrupa Anlaşması - le traité européen simplifié » diğer adıyla Lizbon Anlaşması’nın kabul edilmesini sağladı. Bu kez işi sağlama almış, referanduma gitmemiş Anlaşma parlamentolarda oylanarak yürürlüğe girmişti.

Fakat anayasada öngörülen AB bayrağı, milli marş ve semboller Lizbon Anlaşması’nda yer almamıştı. Sözüm ona Avrupa’da yükselen ulusalcılığa karşı ulusal hassasiyetler “dikkate alınmıştı”. Amaç 2005 AB Anayasası referandumunda küreselleşmeye karşı yükselen egemenlikçi hareketlerin önünü kesmekti.

KÜRESELLEŞMEYLE ULUS DEVLET KARŞI KARŞIYA

Bir tarafta AB üyesi ülkelerin ulusal egemenliklerini Brüksel’e devretmesiyle ulus devletlere vurulan darbe diğer taraftan neoliberal küreselleşmenin bir sonucu olarak 2008 patlayan mali kriz kapitalizmin beşiği olan Avrupa’yı derinden etkilemiş, iflasın ve çözülmenin eşiğine getirmişti. Borç batağından çıkış yolu bulamama, sanayi üretiminin sürekli gerilemesi, işsizliğin çığ gibi büyümesi ve halkın satın alma gücünün düşmesine neden olmuştu. Kriz, AB ülkelerini bir bir vurmaya başlamıştı. Brüksel’in yürürlüğe koyduğu ve üye ülkelere dayattığı küreselleşmenin neo-liberal politikaları ulus-devlet yapısını parçalamış, ulusal kimlik ve kültürü aşındırmıştı. Bu sürecin sonunda geriye borç batağında, bütçe açığını kapatamayan, krizi aşmak için sosyal hak ve kazanımlara saldıran ve devasa bir işsizler ordusu yaratan Avrupa ülkeleri kalmıştı.

ÇÖKEN AB PROJESİ

AB emperyalist bir projeydi. Avrupa ülkeleri arasında sermayenin serbest dolaşımını sağlayacak Gümrük Birliği, ortak bir para birimi, savunma ve dış politikada birlikte hareket edecek olan bir politik yapılanma öngörüyordu. Fakat Maastricht Antlaşması’nın İstikrar ve Büyüme Paktı da uygulanamamıştı. AB’nin İstikrar Paktı, bütçe açığı milli gelirin yüzde 3’ünü ve kamu borçlarının da yüzde 60’ı geçen ülkelere yaptırım uygulanmasını öngörüyordu. Hiç bir AB ülkesi bu kriterleri gerçekleştirememişti. Bunun yanında Atlantik kampından kopamamış ABD’nin peşinden sürüklenen AB ortak bir dış politika, ortak savunma (Avrupa Ordusu), Ortak vergi ve mali sistemi de oluşturamamışlardı. AB projesi çökmüştü.

MACRON’UN HAYALLERİ

AB dönem başkanı Fransa Cumhurbaşkanı Macron, 9 Mayıs Avrupa Gününde, Avrupa Parlamentosunda (AP) yaptığı konuşmada AB dışında bir "Avrupa siyasi topluluğu" oluşturulması çağrısında bulundu. Macron “Bugün ‘Avrupa Siyasi Topluluğu’ olarak tanımlayacağım şeyi oluşturmak bizim tarihi yükümlülüğümüzdür” diye konuştu. Bilindiği gibi AB'de dış politika ve güvenlik politikaları, vergiler ve AB maliyesi, içişleri ve sosyal güvenlik gibi konularda karar alınabilmesi için oybirliğinin sağlanması gerekiyor. Macron’un önerdiği ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in de desteklediği “kararların oy birliği ile değil oy çokluğu ile alınmasını, AP’nin yasama organına dönüştürülmesi ve AP seçim sisteminin değiştirilmesini, AB’ye katılmak isteyen devletlerin üyelik işlemlerinin hızlandırılmasını” istiyorlar. Yani yeni bir AB anlaşmasının gündeme alınmasını ve önümüzdeki Haziran’da yapılacak AB Zirvesinde görüşülmesi öneriliyor.

Macron’un bu çıkışı 26 Eylül 2017 tarihinde, AB üzerine, Paris’in ünlü üniversitesi La Sorbonne ’da yaptığı konuşmayı hatırlattı:

Macron konuşmasında, Avrupa projesi çökmüştür; “çok zayıf, çok yavaş ve çok etkisiz”. Gelin “yeniden yapılandıralım” diyordu. Daha önce önerilmiş ama başarılamamış soyut öneriler getiriyordu. Çoğu yapısal önerilerdi; Avrupa Parlamentosu’ndan tutunda Konsey ve Komisyon’a kadar bir dizi değişiklikler. Konuşmasında Avrupa ordusu, sınır güvenliği, Avrupa tarım ve iklim politikası, Avrupa Göçmen Dairesi, Avrupa Terör Mahkemesi, Avrupa Teknoloji ve Dijital Yenilik Dairesi, Avrupa Üniversitesi. Bugün de aynı şeyler tekrar ediliyor.

UKRAYNA KRİZİ AB’NİN DENGESİNİ BOZDU

ABD’nin dayatmasıyla NATO’nun doğuya doğru genişlemesinin önünü kesen Rusya’nın Ukrayna harekatı AB’nin dengesini alt üst etti. Rusya’ya karşı kendi içinde birliğini sağlayamadılar. Bunun için kararların oy birliği ile alınmasını engel olarak görüyorlar. Bunun için AB dışında daha gevşek ve istedikleri gibi at oynatabilecekleri bir "Avrupa siyasi topluluğu" oluşturmak veya AB’nin kurucu anlaşmalarının gözden geçirilmesini istiyorlar.