Yandex
10 Mart 2025 Pazartesi
İstanbul 16°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Avrupa Birliği’nin güvenlik ve savunma çıkmazı

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

Avrupa Birliği'nin askeri-sanayi kompleksi şu anda büyük bir savaşa hazır değil. Tüm Batılı askeri analistler bu konuda hemfikir. Ukrayna savaşı ile birlikte bu bariz bir şekilde ortaya çıktı. Zaten zayıf olan savunma gücü Ukrayna’ya verdiği askeri destek ile stoklarını eritti ve daha da zayıfladı. Avrupalıları kendi güvenlikleri ve savunmaları için daha fazla harcama yapmaları çağırısında bulunan ABD Başkanı Donald Trump'ı haklı bulan Avrupa diplomasisinin yeni başkanı Kaja Kallas 22 Ocak'ta “üç ayda (...) bizim on iki ayda ürettiğimizden daha fazla silah ve mühimmat” üretebilen bir Rus savunma sanayisi karşısında daha tutkulu ve fazla “yatırım yapma” çağırısında bulundu. Polonya Başbakanı Donald Tusk'ın ise 22 Ocak'ta Strazburg'daki Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada “Avrupa hayatta kalmak istiyorsa silahlanmalıdır” dedi. Savunma silahlanma Avrupa Birliği’nin yakıcı gündemi olmaya devam ederken üye ülkeler arasındaki ayrılıklar da su yüzüne çıkmaktadır.

Ukrayna savaşı sadece askeri gücü artırmayı değil üye ülkelerin kendi aralarındaki farklılıklar da ortaya çıktı. NATO'nun kendi içinde de Avrupa devletleri dağınık durumdadır. Örneğin Macaristan Başbakanı Victor Orban Ukrayna’ya yardımlar ve Rusya’ya yaptırımlar konusunda zorluk çıkarıyordu.

Avrupa Birliği’nin güvenlik ve savunma çıkmazı - Resim : 1

Ukrayna savaşı gerçekten Avrupa’nın kaderini değiştirdi. Genel anlamda bir çıkmaz ve yenilgiyi yaşayan Batı, Ukrayna savaşı ile birlikte İkinci Dünya Savaşı’ndan buyana görülmedik bir siyasi ve ekonomik krizin içine girdi.

Güvenliğini NATO’ya dolayısıyla ABD’ye teslim eden, askeri araç gereç, silah ve mühimmatının çoğunu Avrupalı olmayan şirketlerden alması AB’nin savunması açısından büyük bir handikap oluşturuyor. Trump’ın izleyeceği Avrupa politikasıyla birlikte Avrupa Savunması gündemin ilk sıralarına yerleşmiş durumda. Avrupa savunmasını güçlendirmek istiyor.

Trump'ın, yirmi üçü AB üyesi olan NATO müttefiklerinden, şu anda ortalama %2 olan GSYH'lerinin %5'ini savunmaya harcamalarını talep ettiği şu günlerde konu daha da aciliyet kazanmış durumda. Uzmanların görüşüne yer veren Le Monde gazetesi “Halihazırda Üye Devletler bu eşiği aşacak paraya sahip değil: Eski Kıta'nın en büyük ordularından üçüne sahip olan Fransa, İtalya ve Polonya da dahil olmak üzere AB üyelerinin üçte biri şu anda aşırı açık prosedürü altında” olduğunu yazıyor.

ABD OLMADAN AVRUPA SAVUNMASI MÜMKÜN MÜDÜR?

Jacques Delors Enstitüsü Başkan Yardımcısı Nicole Gnesotto areion24.news sitesine yaptığı açıklamada bunun nedenin “Rus tehdidi ve Trump ile birlikte ABD’nin belirsizliği” olduğunu ifade ediyor. “Avrupalıları savunmaya daha fazla harcama yapmaya, savunma sanayilerini uyumlu hale getirmeye ve silahlarını modernize etmeye iten de budur” diyor. Gnesotto “Eğer NATO Avrupa savunmasının temel direği ise, ABD olmadan Avrupa savunması mümkün müdür?” sorusuna şöyle cevap veriyor: “Tarihsel olarak, NATO'nun kuruluşundan bu yana, Avrupa'nın savunması ABD olmadan düşünülemezdi. Ve Avrupa'da hiç kimse Washington'un Eski Kıta'nın koruyucusu rolünü terk etmesini istemiyor. Dolayısıyla Avrupa'da savunmamızı Amerika olmadan düşünemeyeceğimizi düşünmeye devam ediyoruz.”

Bunun böyle süremeyeceğini belirten Gnesotto “Avrupalılar kendi güvenlikleri ve savunmaları için sorumluluk almaya başlamalıdırlar, başka seçenekleri yoktur” diye devam ediyor.

Avrupa Birliği’nin güvenlik ve savunma çıkmazı - Resim : 2

Avrupa ve savunma konularında Uzman Nicole Gnesotto’ya sorulan en ilginç soru şu “Son Avrupa seçimlerinde ve aynı zamanda Üye Devletlerde ulusal düzeyde aşırı sağın yükselişini gördüğümüz bir dönemde, milliyetçiliğin yükselişinin Avrupa güvenliği üzerindeki etkisi ne olacak?”

Gnesotto’nun cevabı ise şöyle: “Ortak bir savunma nihayetinde birlikte ölmek anlamına gelir. Bu da Üye Devletler arasında yüksek derecede bir dayanışma ve siyasi bütünleşme yönünde bir çaba gerektirir. Ancak son Avrupa seçimlerinin sonuçları göz önüne alındığında, çok sayıda Avrupa ülkesinde milliyetçilik ve egemenlik yönünde bir eğilime tanık oluyoruz. Asıl soru şu: Milliyetçiliğin yükseldiği ve Avrupa içi dayanışma duygusunun azaldığı ülkelerle nasıl ortak bir Avrupa savunması inşa edebiliriz? Bu gerçek bir siyasi sorundur, çünkü egemenlik yanlılarının güçlü olduğu çoğu Avrupa ülkesi, kendilerine uygun olanı alarak AB'den faydalanmak istemekte, ancak ortak bir savunmanın gerektirdiği siyasi bütünleşme yönünde daha ileri bir adım atmayı reddetmektedir."

AVRUPA SAVUNMASININ AVRUPALI BİR YANI YOKTUR

Paris Nanterre Üniversitesi, Avrupa Çalışmaları Uzmanı Iris Herbelot, robert-schuman.eu internet sitesindeki “Avrupa savunması için nasıl bir gelecek? Strateji, güvenlik ve savunma” başlıklı yazısında “Ordular arasındaki birlikte çalışabilirlik eksikliği, Avrupa savunmasının karşı karşıya olduğu iki büyük sorunun buzdağının altında gizlidir. İlk sorun AB'nin Avrupalı olmayan şirketlerden alım yapmasıdır: Draghi raporuna göre Haziran 2022 ile Haziran 2023 arasında tedarik harcamalarının %63'ü ABD'ye olmak üzere %78'i Avrupalı olmayan tedarikçilere gitmiştir… İkinci sorun ise topraklarını tehdit eden bir çatışma durumunda Avrupa Birliği'nin, Soğuk Savaş'taki tarihi müttefiki NATO'ya güvenerek Amerikan askeri korumasına bağımlı olmasıdır. Dolayısıyla şu an için Avrupa savunmasının Avrupalı bir yanı yoktur ve bu da NATO ve Amerikalıların hala (fazla) önemli rolünün altını çizmektedir” diye yazmaktadır.

Daha savaş öncesinde Avrupa’nın ortak savunmasına ilişkin birçok kez kararlar alındı ve programlar yapıldı ama hiç biri doğru dürüst gerçekleştirilemedi. Bir kez daha Avrupa Komisyonu, 5 Mart 2024 tarihinde, savunma sanayii için kotalar getirilmesini öngören bir Avrupa Savunma Sanayii Programı ilan etti. Buna göre “Avrupa savunma sanayi tabanının güçlendirilmesi amacıyla, satın alınan teçhizatın en az %50'sinin Avrupa'da üretilmesi ve bu oranın 2035 yılına kadar %60'a çıkarılması gerekmektedir”.

BRÜKSEL’DE YENİ BİR SAVUNMA ZİRVESİ

Avrupa’nın Biden’cı liderleri Trump’ın göreve başlamasıyla birlikte bir telaşa kapıldılar. Trump Avrupa mallarına ek gümrük vergisi getirme, Askeri harcamalarını ve NATO’ya katkılarını artırılmalarını isteme ve Ukrayna savaşını Rusya Devlet Başkanı Putin ile anlaşarak bitirmek istediğini açıklaması Avrupalıları iyice köşeye sıkıştırdı.

Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa, Avrupa Birliği, Birleşik Krallık ve NATO liderlerini 3 Şubat'ta Avrupa’nın savunması konusunu görüşmek üzere Brüksel’de acil bir toplantıya çağırdı.

Costa, liderlere gönderdiği davet mektubunda “Bugün Avrupa'nın karşı karşıya olduğu tehditler konusunda hepimizin benzer görüşlere sahip olduğuna inanıyorum” diyerek iyi niyetini belirttikten sonra “Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığı, uluslararası hukukun temel ilkelerini ihlal ederek ve Üye Devletlere, ekonomilerine ve toplumlarına yönelik artan hibrid ve siber saldırılarla birlikte Avrupa güvenliğini tehdit ederek yüksek yoğunluklu savaşı kıtamıza geri getirdi. Avrupa'da barış, Ukrayna'nın kapsamlı, adil ve kalıcı bir barışa ulaşmasına bağlıdır” diyerek toplantının amacını şöyle izah etti: “

Toplantımızın amacı, ortak savunma girişimlerini ve bunların hayata geçirilmesi için gereken kaynakları kapsayacak olan Avrupa savunmasının geleceğine ilişkin bir Beyaz Kitap hazırlamaktan sorumlu olan Komisyon ve Yüksek Temsilciye rehberlik etmektir” Yani Avrupa’nın savunmasına ilişkin bir “siyaset belgesi” hazırlamayı hedefliyorlar. Üye ülkelerin bazı askeri egemenlik haklarını Avrupa yapılarına devretmesi de gündeme gelecektir.

ASKERİ TEÇHİZAT ÜRETİMİNDE YAŞANAN ZORLUKLAR

Vie publique internet sitesine göre “AB bütçesi, Avrupa güvenlik paradigmasındaki değişikliklere cevap verebilmek amacıyla Avrupa savunma sektörünün teknolojik ve endüstriyel temelinin rekabet gücünü arttırmak için 2025-2027 yılları arasında 1.5 milyar Avro tahsis edecektir.”

Philippe Rosenthal observateur-continental.fr sitesinde “Avrupa Birliği büyük bir askeri güç haline gelecek mi?” başlıklı yazısında “Bu iddialı planlar ancak Avrupa'da silah ve askeri teçhizat üretiminin yeniden başlatılmasıyla hayata geçirilebilir” yazıyor. Bunun için de “AB'nin savunma fabrikalarının birçoğunun modernize edilmesi gerekmektedir."

Komisyon askeri satışlar için bir Avrupa mekanizması kurulmasını öneriyor ve “2030‘a kadar ekipmanın %40’ının ortaklaşa, %50'sinin ise Avrupa Birliği içinde tedarik edilmesi hedefleniyor” ve ekleniyor: “Öngörülen tedbirler Ukrayna'yı da dikkate alıyor.”

Philippe Rosenthal bunun zorluğuna dikkat çekerek “Avrupalı liderlerin Avrupa'da konuşlandırmayı planladıkları askeri üretim o kadar radikal bir reform gerektiriyor ki bunu sıfırdan inşa etmek daha kolay olurdu” diyor.

Financial Times Mart 2023'te AB ülkelerinin patlayıcı sıkıntısıyla karşı karşıya olduğunu bildirmiş ve AB'nin barut, TNT ve nitroselüloz tedarikinin sınırlı olduğuna işaret etmiştir. İngilizce yayın yapan gazeteye konuşan bir Alman yetkili, “Asıl sorun Avrupa savunma sanayinin büyük ölçekte silah üretecek kapasitede olmaması” dedi.

Avrupa Birliği’nin güvenlik ve savunma çıkmazı - Resim : 3

Sorumlu Atlantikçi liderlerdir

Bugün Avrupa’nın içine girdiği çıkmaz ve krizlerin sorumlusu özellikle son 20 yıldır Atlantikçi liderler tarafından yönetilen AB ülkelerinin yaşadığı doğal sonuç değil midir? Emmanuel Macron’larla, Olaf Scholz’larla, Ursula von der Leyen’lerle bunun tersine çevrilmesi ve gerçekten ABD’den bağımsız bir Avrupa inşası mümkün müdür? Değildir. Sorumlusu bu liderler izlenen Atlantikçi yani küreselci, neoliberal ve saldırgan politikalardır.

Bu yüzden Avrupa’da Milliyetçi dalga yükselmiştir. Ayaklar altına alınan ve/veya devredilen egemenlikler, ulusal değerler, alım gücü düşen ve yoksullaşan halk milliyetçi partilere yöneldiler. Avrupa’nın geleceği ABD ve Brüksel dayatmalarına karşı çıkan, NATO’dan çıkmayı savunan buna karşılık gelişen yeni dünya ile yani Rusya, Çin, Hindistan gibi BRİCS ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmek isteyen bu milliyetçi akımların başarısına bağlıdır. Yoksa miadı dolmuş neoliberaller ve kokuşmuş sosyal demokratlarla Avrupa artık bir adım ileri gitmez. Kendisini sosyal liberal olarak gören Macron bu küreselci neoliberal kampın sembol ismidir.

Macron 2017’de ilk seçildiğinde bir ay sonra Rusya Devlet Başkanı Putin’i Paris’te ağırlamış, 7 ay sonra da soluğu Pekin’de almış ve Xi Jinping ile görüşmüştü. Diğer Avrupalı liderler gibi Trump karşıtı bir çizgideydi. BREXIT gerçekleşmiş İngiltere AB’den ayrılmıştı. Merkel de görevinden ayrılmaya hazırlanıyordu. Macron hırslıydı doğan boşluğu doldurmaya ve Avrupa’nın liderliğine oynuyordu. Avrupa savunmasında önemli bir endüstriyel oyuncu ve Brexit'ten bu yana Avrupa Birliği'nde nükleer şemsiyenin tek sahibiydi.

Macron “Ortak Avrupa Ordusu”, “Stratejik özerklik” gibi Avrupa’dan yana bir söylem geliştiriyordu. Fakat Macron’un Avrupa’dan yana değil Amerika’nın saldırgan neocon kanadından yana bir lider olduğunu yazıp durdurduk. 2017’de cumhurbaşkanlığını kazandığında Aydınlık gazetesindeki köşemden “Kazanan Paris değil Brüksel diktatörlüğüdür, NATO’dur, Atlantik ötesidir, Suriye’de savaş kışkırtıcılığıdır, İran’a ve Rusya’ya yaptırımdır, Ukrayna’da faşist iktidarla işbirliğidir. Kazanan işçi, memur ve esnaf değil Fransız büyük burjuvazisidir; finans kapitaldir, bankalardır, sigorta kuruluşlarıdır, özelleştirmedir, sendikasızlaştırmadır” diye yazmıştım (Aydınlık, 9 Mayıs 2017). Ve yıllar sonra Ukrayna savaşıyla birlikte nasıl ABD’nin koçbaşı rolünü oynadığını ve oynamaya devam ettiğini gördük.

O da artık yolun sonuna geldi. Avrupa Parlamentosu ve ülkesindeki genel seçimlerde aldığı yenilgiler sonucu hem içeride hem de dışarıda itibarını yitirdi. Fransa’yı içinden çıkılamaz bir ekonomik ve siyasi kriz içine soktu. İşçiyi, işsizi, çiftçiyi, emekliyi, esnaf ve zanaatkârı kısaca yoksullaşan Fransız halkını karşısına aldı. Ukrayna’da ABD ve NATO’nun koçbaşı olarak yenildi. Afrika’dan kovuldu. Macron’un artık Fransa’da yapacağı bir şey kalmadı. Ve benzerlerinin Avrupa’da durumu aynı.

ABD’de Trump’ı başa getiren şartlar Avrupa’da da geçerlidir. Emperyalist küreselleşmenin sonuna gelinmiştir. Artık Avrupa da küreselcilere meydan okuyan, ulusal çıkarlarını ve egemenliklerini savunan liderlerin dönemine gebedir.

Avrupa Avrupa Birliği