30 Haziran 2024 Pazar
İstanbul 28°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Avrupa ekonomisi çöküyor ABD kamu desteği ile ayakta

Serhat Latifoğlu

Serhat Latifoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Haziran ayının 10’unda yapılan Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları dünyada şok etkisi yarattı. Seçimlerde hemen hemen bütün AB üyesi ülkelerde milliyetçi partilerin oy oranlarında önemli artış oldu. Bu seçimler Avrupa’nın siyaset sahnesinde yeni bir perde açıldığını gösteriyor. Atlantikçi medya ve siyasi aktörler milliyetçi oyların yükselişini ‘aşırı sağ’, ‘ırkçı, Nazizm, faşizm dalgası’ olarak yaftalayarak yeni bir karalamada gecikmedi. Avrupa’da yaşanan uzun süreli ekonomik durgunluk Rusya ambargosu ile daha da derinleşti. ABD Avrupa’ya ambargoyu dayatırken kendisi ekonomik durgunluktan kaçınmayı başardı.

ABD DEVLETİ TARİHİNİN EN BÜYÜK HARCAMALARINI YAPTI

Kovid-19 salgını sonrası hızla yükselen enerji fiyatları ve enflasyon sonrasında ABD ve Avrupa’da durgunluk olacağı beklentisi güçlenmişti. Avrupa ile ilgili beklentiler gerçekleşti ve bunun faturasını seçmenler iktidar partilerine çıkardı. Aynı süreçte ABD durgunluktan kurtulmayı başardı. İşsizlik tarihin en düşük seviyelerinde, rekor hızda yeni işletmeler açılıyor ve ücretler hızla artıyor.

Peki, ABD bunu nasıl başardı? Tüm dünyaya dayattığı neoliberal politikaların aksine kamucu politikalar uyguladı. Mart 2020'de salgın başladığında dünyanın dört bir yanında devletler para musluklarını açtı. İngiltere ve Almanya 500 milyar dolar. Fransa 235 milyar dolar, İtalya ise 216 milyar dolar harcadı. Ancak ABD diğer ülkeleri bu konuda solladı ve salgın için yapılan yardımlar 5 trilyon doları aştı. Bu tutar Amerika'nın Yeni Anlaşma (New Deal) ve İkinci Dünya Savaşı için harcadığı toplam tutardan daha fazla ve daha da önemlisi, çoğu Avrupa ülkesinin kendi ekonomilerinin boyutlarına kıyasla salgınla mücadele için harcadığının iki katından fazladır.

NEOLİBERALLER YANILDI

Salgın sonrasında ana akım ekonomistler ve neoliberaller kamu harcamalarının enflasyonu körükleyeceğini iddia etti. Evet, enflasyon yükseldi ancak yükselişin asıl nedeni kamu harcamaları değil şirketlerin yaptığı aşırı fiyat artışları, yüksek enerji maliyetleri, tedarik zincirinde kırılma gibi arz yönlü etkenlerdi. Yaklaşık 2,5 trilyon dolarlık fazla tasarrufla desteklenen Amerikalılar harcamaya devam etti.

Moody's Analytics'in baş ekonomisti Mark Zandi, bu ‘tüketici güvenlik duvarının’ işletmelerin işe alımları sürdürmesine, ücretleri artırmasına ve ekonominin büyümesini sürdürmek için gereken yatırımları yapmasına olanak sağladığını savunuyor.

ABD REEL SEKTÖRÜ KAMU DESTEĞİ İLE AYAKTA KALDI

ABD, Altyapı Yatırımı ve İstihdam Yasası, CHIPS Yasası ve Enflasyonu Azaltma Yasası ile altyapıya, üretime ve temiz enerjiye toplu olarak 2 trilyon dolardan fazla para aktardı. ABD’nin uzun vadeli geleceğine yatırım yapmasını amaçlayan bu yasa tasarıları, Avrupa ekonomisinin kamucu uygulamaları olarak bilinir. ABD’nin destek programları yüksek faizlerin ABD ekonomisine verdiği muhtemel zararları hafifleten bir işlev gördü.

Yüksek faiz oranları Avrupa’da imalat ve inşaat sektörü gibi yüksek faizle borçlanan sektörlere darbe vurdu. ABD’de ise aynı sektörler bahsi geçen destek programları sayesinde ayakta kalmayı başardı. Özel şirketler 2021'den bu yana yarı iletkenler ve elektrikli araçlar gibi alanlara yaklaşık 650 milyar dolar yatırım yaptığını duyurdu. Geçen yıl, imalat tesisleri inşa etmeye yönelik özel yatırımlar 1958'den bu yana en yüksek seviyesine ulaştı.

AVRUPA NEOLİBERAL POLİTİKALARIN BEDELİNİ ÖDÜYOR

ABD, doların egemenliğinin gücünü sonuna kadar kullanıyor. Nitekim 2019'dan bu yana ABD’nin ulusal borcu 10 trilyon dolardan fazla arttı; 2023'te hükümet, kazandığından 1,7 trilyon dolar daha fazlasını harcadı. Öte yanda Avrupa’nın eli kamu harcamaları ve borçlanma konusunda zayıf. Çünkü Almanya hariç büyük AB ülkelerinin çoğunun GSYH/borç oranları yüzde 100’ün üstünde. 2008 krizinin ardından pek çok Avrupa ülkesi, tam da ekonomilerinin umutsuzca daha fazla harcamaya ihtiyaç duyduğu bir dönemde bütçelerini önemli ölçüde kesiyor.

Almanya'da hükümetin mütevazı bir temiz enerji yatırımı gündemi başlatmaya yönelik son çabaları, ülkenin kendi kendine uyguladığı borç limitini aşmak için acil durum fonlarını kullanmaya çalıştığı gerekçesiyle Kasım 2023’te mahkemeler tarafından bozuldu. IMF geçen ay yaptığı açıklamada Alman ekonomisinin toparlanması için daha çok kamu harcaması yapması gerektiği konusunda uyarıda bulundu.

AVRUPA YOL AYRIMINDA

Ekonomistlerin çoğu, Avrupa ekonomisinin 2024 yılı boyunca kademeli de olsa iyileşmesini bekliyor. Ancak iklim değişikliği, jeopolitik gerginlikler ve hızlı teknolojik ilerlemelerin olduğu bir dünyada kıtanın geleceği, ekonomik şoklarla nasıl yüzleşmeyi seçeceğine bağlı olacak. ABD salgına daha çok Avrupa'ya benzeyerek yanıt verdi; şimdi ABD’ye benzeme sırası (yani kamucu politikaları izleme sırası) Avrupa'da.

Avrupa’da 2008 krizinden sonra baş gösteren kriz aslında hiç bitmedi. Avrupa Merkez Bankası son 10 yılda 6 trilyon avroya yakın para bastı. Avrupa Merkez Bankası’nın bastığı para üretime gitmedi ve çarçur oldu. Avrupa’nın üretim dinamosu olan Almanya son 15 yılda üretime yönelik olarak neredeyse hiç yatırım yapmadı. Büyük tantanayla reklamı yapılan 2 trilyon dolar büyüklüğündeki ‘yeşil dönüşüm projesi’ fos çıktı.

TÜRKİYE’NİN SIÇRAMASI İÇİN KOŞULLAR UYGUNDUR

Sonuç olarak şu bir gerçek; dünya ekonomisinde Çin liderliği ele aldı. Bundan sonra ABD ve AB, Çin’i yakalama mücadelesi verecek. ABD yeniden uygulamaya başladığı Keynesçi ekonomi politikalarıyla Çin’e yenildiğini sessiz sedasız kabul etmiş görünüyor. Yenilgiyi kabul edip yeniden üretim yolunu seçen ABD’nin mevcut ekonomi politik yapısı eski gücüne erişmesi önünde en büyük engeldir. Dolayısıyla ABD bundan sonra iç politik gerginlikler ve iniş çıkışlar yaşamaya adaydır.

Avrupa’da yükselen milliyetçi dalga ve onu bastırmak isteyecek olan ABD ve aparatları AB’de siyasi gerginliği artıracaktır. Türkiye’ye gelince; bir yıldan beri uygulanan neoliberal politikalar dünya gerçeklerinden uzaktır. Türkiye’yi yeniden sıcak paraya ve ithalata bağımlılığa sürükleyen bu politikalardan bir an önce vazgeçilmelidir. Bugün IMF’ci neoliberal politikaları sadece ve sadece Türkiye’yi batıya esir etmek isteyen mandacı zihinler savunabilir.

Soğuk Savaş’ın artıkları olan bu kesimin Türkiye’den tasfiye edilmesinin zamanı geldi geçiyor. Dünyanın mevcut ekonomi politik koşulları Türkiye’nin güçlü yükselişi için çok uygundur. Ancak bundan yararlanmanın yolu planlı, kalkınmacı, kamucu milli ekonomi politikalarıyla mümkündür. Aksi halde Türkiye patinaj çekip eline geçen fırsatları kaçıracak, 30-40 yıl geriye gidecektir.

Kaynakça:

https://www.imf.org/en/News/Articles/2024/03/27/germanys-real-challenges-are-aging-underinvestment-and-too-much-red-tape

Avrupa Avrupa Parlamentosu (AP) ABD IMF Çin