A+
A-
Avrupa nereye gidiyor?
Yayınlanma:
Bağlantıyı Kopyala
Avrupa’nın birçok ülkesinde siyasal ve ekonomik belirsizlikler yaşanıyor. Bu gelişmelerin Avrupa Birliği'nin sonunu hazırlayacağı sıkça konuşulmaya başladı. Gelişmelere önce İngiltere’nin AB’den çıkışına, yapılan referandum sonucu neden oldu. Arkasından Trump’ın Amerika Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi Avrupa sağına örnek oldu. Avrupa’da bugünlerde aşırı sağın ve AB karşıtlarının zafer çığlıkları ve bunun yaratacağı endişeler yankılanıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Holland Fransız solunun zayıflaması nedeni ile yeniden aday olmayacağını açıklayarak Fransız aşırı sağının önderi Le Pen’in önünü açtığı tartışmaları yapılıyor. İtalya’da Başbakan Renzi Anayasa değişikliği önerilerini referanduma sundu ve kabul edilmezse istifa edeceğini söyledi. Referandumda yüzde 60’a yüzde 40’lık bir sonuçla yenilince istifa kararını uyguladı. Renzi demokratik bir görüntü altında tek adam yönetimi kurma özlemi ve yolsuzluklar batağında yüzen İtalyan bankalarına sahip çıkmakla suçlanıyordu. Seçmen bunu kabullenemedi ve AB karşıtlığı ile tanınan Beş Yıldız Hareketi'nin iktidar olmasının önünü açtı. Avusturya Anayasa Mahkemesi'nin kararı ile yenilenen Cumhurbaşkanlığı seçiminde aşırı sağın adayının kazanacağı korkusunu yaşadı ama bu gerçekleşmedi. Avrupa zaten tedirgin. Polonya ve Macaristan’da totaliter düşünce iktidarda. Bir göçmen düşmanlığı, İslam karşıtlığı rüzgarı tüm demokratik değerleri, insan hakları ilkelerin yok etme çabasını sergiliyor. Amerika’da Trump’ın seçilmesi ile aşırı sağın yükselişi Avrupa siyasetini bir hayli etkilemiş gözüküyor.
ALMANYA’DA NELER OLUYOR?
Aşırı sağın yükselişi Almanya’yı da fena halde etkilemiş durumda. Merkel’in göçmen politikası Merkel’e olan desteği bir hayli azaltmış ve gelecek yıl yapılacak seçimlerde kazanma şansını tehlikeye atmış. Alman sağ kanadı Merkel’e karşı bir zaferin, daha şimdiden, gizli sevincini yaşıyor. Bir zamanlar üretkenliği, çalışma disiplini ve kalitesi ile Avrupa’nın sembolü olan Alman ekonomisi bugün büyük bir sarsıntı geçiriyor. Önce Alman pilotlarının Cockpit adlı sendikasının Lufthansa’ya karşı başlattığı grev büyük ses getirdi. Yılda 250 bin Avro kazanan pilotların ücret konusunda anlaşmazlık sonucu başlattıkları grev 4 bin 461 seferin iptaline ve Lufthansa’nın günlük 10.6 ile 16 milyon Avro arası zararına neden oldu. Arkasında Volkswagen’in eksoz gazı (emisyon) sertifikasını sahtekârlıkla alıp müşterilere özürlü arabalar satmasının sonunda Alman mühendisliğine kara bir leke vurduğu gibi şirketi de milyonlarca Avro’luk cezalarla karşı karşıya bıraktı. Bir zamanların güçlü Alman bankacılığı Deutche Bank’ın yaşadığı ve yaşattığı yolsuzluklar nedeni ile tüm Alman bankalarına duyulan güvenin çok ciddi olarak sarsılmasına neden oldu. Almanya siyaseti ile, ekonomisi ile, işçi-işveren arasında yaşanan dağ gibi sorunları ile büyük bir çalkantı içinde ve Almanya’nın eski Almanya olmadığı kanısı giderek yaygınlaşıyor.
YA TÜRKİYE’DE NELER OLUYOR?
Geçen hafta Brüksel’de katıldığımız Avrupa Birliği Baroları (CCBE) toplantısında dört Türk avukatına İnsan Hakları Ödülü verildi. Bu toplantıda Türkiye’nin hızla demokratik düzenden uzaklaşıp tek adam yönetimine doğru yönelmesi, OHAL gölgesi altında temel hak ve özgürlüklerin yok edilmesi ve hukukun üstünlüğünün üzerine bir şal örtülmesi konularında Türkiye’ye yöneltilen suçlamalar konusunda söyleyecek söz bulamadık çünkü denilenlerin hepsi doğru idi. Türkiye Avrupa’daki aşırı sağ gelişmelerin dümen suyunda bir ülke konumunda. Sivil diktatörler yaratmak, demokrasiyi bir araç gibi kullanıp demokrasiyi yok etmek ve demokrasiyi korumak amacı ile kurulmuş Anayasa Mahkemesi'nin bu kıyıma seyirci kalmasını anlamak mümkün değil. Herkesin bir korku tünelinde yaşamaya zorlandığı, bağımsız yargının, hukukun üstünlüğünün yok edilmeye çalışıldığı bir ülkede güven içinde, huzur içinde yaşamak mümkün mü? İnsan Avrupa nereye gidiyor, Türkiye nereye gidecek diye sormadan edemiyor. Dünyaya ve ülkemize aydınlık günler gelecek diye umut etmek istiyorum ama sadece umutla yaşanmıyor ki!