Avrupa’da demokrasi komedisi
Fransız Anayasasının 2. Maddesinde Cumhuriyetin ilkesinin “halkın, halk tarafından ve halk için yönetimi” olduğu yazılıdır. Ama Fransız seçimlerinde bunun böyle olmadığını gördük; anti demokratik seçim sistemiyle halkın oyları hiçe sayıldı ve iradesi Meclis’e yansımadı. Fransız Meclis’i ve Avrupa Parlamentosu başkan ve organ seçimlerinde kelimenin tam anlamıyla bir demokrasi komedisi yaşandı.
Milliyetçi Ulusal Birlik (RN) partisinin birinci turda yaklaşık 11 milyon oy alması sistemi sarstı. Milliyetçilerin önünü kesmek için sağdan sola tüm sistem partileri birleşti; seçim oyunlarıyla RN’in ikinci turda en az 100 milletvekili kaybetmesini sağladılar. 7 milyon oy alan Sosyal Demokrat Yeni Halk Cephesi ve 6 milyon oy alan Macron’un Merkez Sağ Cephesi birinci ve ikinci olurken en çok oy alan Ulusal Birlik üçüncü oldu.
HİÇBİR MECLİS ORGANINA SEÇTİRMEDİLER
Her biri kendi içinde kavgalı bu cepheler üç ila beş partiden oluşuyor. Partiler düzeyinde baktığımızda Ulusal Birlik tüm partileri açık ara geride bırakarak Meclis’te birinci parti oldu. Ama RN meclis başkanlığı, başkan yardımcılığı, başkan vekilleri ve komite başkanlarından oluşan Meclis Başkanlık Divanı seçimlerinden de dışlandı. Meclis’in bu kilit mevkilerinde yer alamadı. Sağ ve sol Atlantikçi cepheler bu görevleri aralarında paylaştı. Macron’un partisinden Yaël Braun-Pivet Meclis Başkanı olurken 22 üyeli Meclis Başkanlık Divanı’nın 12 üyesini Sosyal Demokrat Yeni Halk Cephesi ve beş üyesini de Macron’un merkez sağ cephesi aldı. Meclis’in en büyük partisi Ulusal Birlik bir tane bile sorumlu mevki elde edemedi.
MARİNE LE PEN: ‘MECLİS KANUNSUZ BİR BÖLGE HALİNE GELDİ’
Ulusal Birlik’in Lideri Marine Le Pen yaptığı açıklamada bu duruma “öfkeli olduğunu” söyledi. Atlantikçi partilerin kendilerine karşı davranışlarını “çirkinlik ve nezaketsizlik” olarak değerlendiren Le Pen “Tüm bu insanlar kendilerini Meclis'te kilit pozisyonlara seçtirdiler... Meclis'te birinci grup tarafından temsil edilen 11 milyon seçmenin, Meclis'i oluşturan organlarda herhangi bir temsiliyetten mahrum bırakıldı… Ulusal Meclis kanunsuz bir bölge haline geldi” diyen Le Pen, bu makamların Macron’un Başbakanı Attal tarafından Cumhuriyetçilere “satıldığını” söyledi ve “Haksız avantajlar karşılığında oy elde etmeyi içeren bir anlaşmanın niteliğini merak ediyorum” dedi.
Melenchon’un Boyun Eğmeyen Fransa partisinin Grup Başkanı Mathilde Panot, kendilerinden neredeyse iki kat fazla oy alan RN milletvekillerine oy veren 11 milyon seçmen meşru değilmiş gibi “aşırı sağın Meclis kurumlarının temsilinde hiçbir meşruiyeti olmadığını” söyleyecek kadar ileri gitti. Yeni seçilen Meclis Başkanı dalga geçer gibi RN’in Meclis’in hiçbir organında yer almamasının "normal olmadığını" söyleyerek “Ulusal Birlik’in sesi Meclis'te duyulacaktır. Bu yasama seçimlerinde oy kullanan her Fransız'ın sesinin Meclis'te duyulmasını sağlamak için büyük özen göstereceğim" dedi.
AVRUPA PARLAMENTOSU’NDA MİLLİYETÇİ GRUPLARIN AĞIRLIĞI
Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde sistemin sağlı sollu partileri büyük bir fiyasko yaşarken Milliyetçi partiler önemli bir atılım yaptı. Avrupa Birliği’nin motor ülkeleri Fransa’da Marine Le Pen’in Ulusal Birlik (RN) partisi yüzde 33,4 oy alarak Fransa’da birinci parti olurken, Almanya’da Almanya Alternatif Partisi (AfD) hükümet partilerini geride bırakarak Hristiyan Demokratların arkasından ikinci oldu. Avrupa milliyetçileri İtalya, Avusturya, Hollanda ve Macaristan’da da önemli başarılar elde etti.
Parlamentoda Marine Le Pen’in Ulusal Birlik partisi Macaristan Başbakanı Orban’ın kurduğu Vatanseverler grubunda yer aldı. 30 milletvekiliyle grubun birinci partisi olan RN Başkanı Jordan Bardella grubun başkanlığına getirildi. Grubun X’de yapılan paylaşımında, hedefleri şöyle sıralanıyor: “Ulusal egemenliği savunmak, yasadışı göçü engellemek, Avrupa Yeşil Anlaşmasına karşı çıkmak, orta sınıf üzerindeki vergi yükünü azaltmak, Hristiyan değerlerini ve geleneksel aile modelini korumak, Brüksel bürokrasisini azaltmak ve AB karar alma süreçlerinde şeffaflığı artırmak, ulusal ekonomileri desteklemek ve geliştirmek, Avrupa kültürünü ve kimliğini korumak, barışı desteklemek ve savaşa karşı çıkmak.”
Vatanseverler Grubu 84 milletvekiliyle Hristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratlardan sonra parlamentoda üçüncü sırada. Dördüncü sırada da İtalyan Başbakanı Meloni’nin Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) grubu var. Yine 25 sandalyeyle Almanya Alternatif Partisinin başını çektiği Egemen Uluslar Avrupa’sı yedinci sırada.
Kısaca, Milliyetçi partilerin toplam milletvekili sayısı 187 ile neredeyse birinci durumdaki Hristiyan Demokratların sayısına eşit (188). Fakat bölünmüş durumdalar ve parlamentoda üç grup olarak yer alıyorlar.
AP ORGANLARINDAN DA DIŞLANDILAR
AB ülkelerinin devlet ve hükümet başkanlarından oluşan Konsey’in önerdiği Merkez sağ Avrupa Halk Partisi (EPP) üyesi Maltalı Milletvekili Roberta Metsola yeniden AP Başkanlığına seçildi. Yine Avrupa Komisyonu Başkanlığına Atlantikçilerin Şahı von der Leyen de ikinci kez seçilmiş oldu. Her iki Başkan da Hristiyan Demokratlar, Sosyal Demokratlar, Liberaller ve Yeşillerin oylarıyla seçildi. Milliyetçi gruplar her ikisine de karşı oy verdi.
Aynı Fransa’da olduğu gibi AP’de de Atlantikçi partiler milliyetçi partilerin temsil niteliğindeki mevkilere gelmesini önlemek için, “Cordon Sanitaire/Sıhhi Kordon” olarak bilinen bir strateji uyguladılar. Böylece tüm Atlantikçi gruplar birlikte hareket ederek 14 yeni başkan yardımcısı seçimlerinde milliyetçi partiler dışlandı.
Hristiyan Demokratlar, Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Liberaller Parlamentonun Küreselleşmeci, neoliberal Atlantikçi kanadını oluşturuyor. AB’nin var olan bürokratik yapısını daha da güçlendirmeyi savunan bu gruplar, ABD işbirlikçisi, NATO yanlısı, en kararlı Ukrayna taraftarı, savaş yanlısı ve Rusya düşmanı. Melenchon’un Sol grubu ve Milliyetçi gruplar kendilerini Atlantikçi gruplardan ayırıyor. Brüksel diktatörlüğüne karşı çıkıyor, ulusal egemenliği savunuyor, Ukrayna’ya asker ve silah gönderilmesine karşı çıkıyor, ABD ve NATO’ya karşı ve Rusya ile dostluk ve diyaloğu savunuyor.