Yandex
24 Mart 2025 Pazartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Avrupa’da savunma boşluğu ve Türkiye -I-

Halil Özsaraç

Halil Özsaraç

Gazete Yazarı

A+ A-

Ukrayna’daki savaşın devamından yana olan Avrupa, Ukrayna’ya askerî yardımı sonlandırmak isteyen ABD’nin yerini almaya razı olmuş idi. Bunun için de, 19 trilyon dolara yaklaşan toplam gayri safi millî hasılasının %0,12’sine denk gelen 22 milyar dolarlık askerî yardımı, Ukrayna’ya tahsis etmeye hazırlanıyor idi. Fakat, ABD’nin “nadir maden” ambalajına sarmaladığı bir barışı, -Avrupa’nın fikrini bile sormadan- doğrudan doğruya Ukrayna’ya dayatması; Avrupa’da “güvenlik” ve “savunma harcamaları” konulu toplantı serilerinin başlamasına yol açtı. Batılı uzmanlar, Avrupa’nın bu refleksini, NATO’yu işine yaramaz görmeye başlayan ABD’nin “Avrupa savunması ile ilgilenmeyeceği” sinyalleri vermesine bağladılar. Kafası karışan Avrupa’nın, kendi başının çaresine bakmanın formüllerini aradığı bu dönemde, Türkiye’ye davet kokan bir “yakınlaşma” içine de girmiş olması, Türkiye’deki AB’cileri heyecanlandırdı. Peki, NATO’da ve Avrupa’da neler oluyor?

NATO VE AVRUPA’DA NELER OLUYOR?

NATO üyelerinin savunma harcamaları toplamı, 2015 yılı sabit dolar kuru üzerinden yapılan hesaplamaya göre, 2015-2022 yılları arasında her yıl bir önceki yıla göre %1,6 ilâ %5,9 arasında arttırıldı. Fakat, NATO’nun zaten kademeli olarak artan savunma harcamalarına, önce 2022’den 2023’e %9,3’lük, arkasından da 2023’ten 2024’e %17,9’luk sert artışlar ile, âdeta sıçrama yaptırıldı. Böylece, 32 NATO ülkesi arasında, millî gelirinin en az %2’sini savunma harcamalarına ayırabilen ülke sayısı 2022’de yalnızca 7 iken, 2023’te 10’a, 2024’te ise 23’e yükselmiş oldu.

NATO savunma harcamalarına yaptırılan -ve hâlen devam etmekte olan- bu sert sıçramanın sebebini anlamaya çalışan Avrupa kamuoyu, Rusya faktörü ile ikna edilmeye çalışılmaktadır. Gayet akıllıca. Zira, Ukrayna’da istemediği bir savaşa girmek zorunda bırakılan Rusya, demografik yeterliliği ve savunma sanayisi bakımından mükemmel bir sınav verdi. Somut olarak ifade etmek gerekirse; 2024 yılı sonunda Ukrayna’da fiilen savaşmakta olan asker sayısını 700.000’e çıkarmış olan Rusya’nın tıkır tıkır çalışan savunma sanayisi, sadece 2024 yılında;

-1.550 tank,

-5.700 zırhlı araç,

-450 top,

-1.800 kamikaze İHA’yı -zorlanmadan- üretebildi. Bu rakamlar, Rus savunma sanayisinin 2022 üretimi ile karşılaştırıldığında; tank için %220, zırhlı araç/top için %150 ve kamikaze İHA için %435’lik yıllık üretim artışı anlamına gelmektedir.

Rus demografik gücü ile savunma sanayisinin Batı ile rekabet gücünün tahminlerin ötesinde olduğu anlaşılınca, Batı Avrupa ile Rusya arasında tampon pozisyonundaki ülkeler, savunma harcamalarını daha da artırma refleksine girdiler. Örneğin, 2024’te Polonya, millî gelirinin %4,12’sini ve Estonya ise, millî gelirinin %3,43’ünü savunma harcamalarına ayırmak zorunda kaldılar. Bu güçlü refleksin tersine, yine 2024’te, Kanada, İspanya, Belçika, İtalya ve Portekiz, millî gelirlerinin yalnızca %1,28’i ile %1,55’i arasında, -yani, düşük ölçekli- savunma harcamaları yapmayı tercih ettiler. Anlayacağınız, Rusya ile kara sınırı bulunmayan -tuzu kuru- Kanada ile Batı ve Güney Avrupa ülkeleri, 2024’ün sonuna dek, savunma harcamalarını artırmada isteksiz davrandılar. Dev ekonomisine rağmen Almanya, 2018’de millî gelirinin yalnızca %1,25’i oranında savunma harcaması yapmakta, yani konu savunma olunca “cimri” davranmakta idi. Fakat Almanya, savunmaya ayırdığı payı, “Sondervermögen (Özel Fon)” isimli özel bütçeler vasıtasıyla 2024’te, %2,12’ye artırdı. Bu durum, Avrupa’nın doğusundan batısına doğru bir “savunma harcamaları artış dalgası”nın başladığına işaret eder.

SAVUNMA HARCAMASI YALNIZCA SİLAHLANMA DEĞİLDİR

“Savunma harcaması” kavramı, yalnızca “silahlanma”ya para harcamak anlamına gelmez; “silahlanma”nın yanına “personel” giderlerini, “altyapı” masraflarını ve barış döneminde “süregiden harekât, tatbikat ve bakım-tutum” masraflarını da eklemek gerekir. Somut olarak ifade edersek, NATO’da, ülkeden ülkeye değişmekle beraber, 2024 savunma bütçelerinin;

-%15,6 ilâ %51,1’i “silah ve araç-gereç” (Türkiye’nin %34,2),

-%15,8 ilâ %59,3’ü “personel” (Türkiye’nin %43,5),

-%0,3 ilâ %11,3’ü “altyapı” (Türkiye’nin %9,3),

-%7,7 ilâ %50’si “süregiden harekât, tatbikat ve bakım-tutum amaçlı diğer” (Türkiye’nin %12,9) masraf kalemlerinden oluşmaktadır.

Savunma bütçe kalemlerinden bazı somut örnekleri, yorumlarıyla birlikte dile getirmek gerekirse;

-2014 savunma bütçesinin yalnızca %18,4’ünü silah ve araç-gereç edinmeye harcayan Polonya, büyük bir panikle 2024 savunma bütçesinin %51,1’ini “silahlanma”ya ayırdı.

-2014 savunma bütçesinin %77,2’sini “personel” giderlerine harcayan Yunanistan, 2024’te daha fazla silahlanabilmek için “askerinin cebine koyduğu maaş” anlamına gelen bu oranı, %55,9’a geriletmek zorunda kaldı.

-Dünyanın her yerinde hareket hâlinde askerî varlık gösteren, küçük ölçekli harekâtlar yapan ve yoğun şekilde tatbikatlar icra eden ABD’nin, “harcadığı yakıt, cephane, yedek parça” anlamına gelen “diğer” harcama kaleminin 2024 yılı toplam savunma harcamasındaki payı, %43,2 gibi yüksek seviyede gerçekleşti.

Örnekleri uzatmaya gerek yok… NATO üyeleri, savunmaya ayırdığı paranın harcamalarında -ihtiyacına göre- ya silahlanmaya, ya personel giderlerine ya da harekât, eğitim ve bakım-tutuma ağırlık vermek zorunda kalmaktadır. Sonuçta, “savunma harcaması” olarak ifade edilen kavram; salt askere savaşta kullanacağı “silahı vermek” değil, aynı zamanda savaşacak askeri beslemek ve geçimini sağlamak, savaş hazırlığı yapan askere kışla ve üs kurmak, askerin barış döneminde yapacağı harekât, eğitim ve tatbikatların masraflarını karşılamak anlamındadır.

SAVUNMA HARCAMALARINDA AKILCILIK: DÜŞÜK MALİYET VE YETERLİ SAYIDA ASKER

Peki, NATO’nun silahı, beslenmesi, maaşı, kışlası, üssü, harekâtı, eğitimi, tatbikatı gibi çok yüksek giderleri olan askerlerinin toplam mevcudu nedir? 2024’te NATO’da toplam asker mevcudu; 3 milyon 418 bindir. Bu rakamın;

-2 milyon 118 bini, yani %62’si ABD askeri,

-481 bini, yani %14’ü Türk askeri,

-819 bini ise, yani %24’ü, geriye kalan 30 NATO üyesinin, yani “Türkiye hariç tüm Avrupa+Kanada”nın toplam askeridir. Anlayacağınız Türkiye ve ABD haricindeki diğer 30 NATO ülkesi, asker sayısı bakımından epeyce “fukara”dır. Gelelim bu askerleri silahla donatmanın, bakıp beslemenin, barındırmanın, eğitmenin masraflarına, yani “savunma harcamaları”na… 2024’te, NATO üyelerinin savunma harcamalarının toplamı 1 trilyon 474 milyar dolardır. Bahse konu 1 yıllık, devasa savunma harcamasının;

-967,7 milyar dolarını, yani %65,5’ini, tüm NATO askerlerinin %62’sinin sahibi durumundaki ABD,

-22,8 milyar dolarını, yani %1,5’ini, tüm NATO askerlerinin %14’üne sahip olan Türkiye,

-483,9 milyar dolarını, yani %33’ünü, tüm NATO askerlerinin %24’ünün sahibi durumundaki diğer NATO ülkeleri -daha anlaşılır ifade etmek gerekirse, Kanada ve Avrupa- yapmıştır.

Yukarıdaki durumdan, NATO’da; Türkiye, ABD ve Avrupa’nın “savunma harcamaları”nı kısa ve öz olarak formüle etmemi isterseniz, tereddütsüz olarak şunları söylerim:

-Türkiye’nin savunma harcamaları= yüksek teknoloji + çok asker + çok düşük maliyet, yani “en akıllı savunma harcamaları yönetimi”,

-ABD’nin savunma harcamaları= yüksek teknoloji + çok asker + çok yüksek maliyet,

-Avrupa’nın savunma harcamaları= yüksek teknoloji + az asker + çok yüksek maliyet, yani “en aptalca savunma harcamaları yönetimi”dir.

Sizce, akılcı olan hangisidir? Savunma harcamalarını “akılcı yöneten”in; savunma harcamalarını “aptalca yöneten”in peşine takılması mı, yoksa bu aptaldan uzak durması mıdır? Daha açık sorayım: Türkiye’nin savunma alanında Avrupa’nın peşine takılması mı, yoksa uzak durması mı akılcıdır? Cevabını siz verin…

Haftaya devam edeceğiz…

Avrupa ABD Ukrayna