27 Aralık 2024 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Avrupa’nın sınırları yeniden çizilir mi?

Cengiz Köse

Cengiz Köse

Gazete Yazarı

A+ A-

Her yüzyılda dünyanın siyasi haritası değiştirilerek, yeni sınırlar şekilleniyor. Nihayet insan tarafından meydana getirilen her şey, değişebilir. Sonuçta her şey tarihseldir. Bugünkü Avrupa kıtasında devlet sınırlarının yeniden değişeceği, yine konuşulmaya başlandı. Çünkü içinde bulunduğumuz dönemde, tek kutuplu dünya yüzyılı sona eriyor ve çok kutuplu bir dünya kuruluyor. Alman Bilimsel Sosyalist dergisi ‘Rotfuchs’, Ocak 2023 sayısında Avrupa’da sınırların yeniden çizileceği ve ABD İmparatorluğunun dağılma sürecine evrilmesiyle ilgili, yazıya yer vererek bu konuya dikkat çekmiş. Kuşkusuz bu süreç olağan ve doğal bir geçiş evresi değildir. Hegemonyayı dayatan yüzde 10 ve buna meydan okuyan yüzde 90 karşı karşıya. Başka deyişle bir tarafta Atlantik sistemi, diğer tarafta ise Avrasya veya spekülasyon ekonomisinin çöküşü ve buna alternatif, üretim ekonomisinin yükselişi de diyebiliriz. Avrupa Birliği (AB) şekillenen bu çok kutuplu dünyada ve özellikle Rusya – Ukrayna savaşının gölgesinde, kendisini nerede konumlandıracağı sancısını yaşıyor. Bu gidişatın sonuçlarına katlanarak, Avrupa’da devlet sınırlarının da değişebileceği analiz ediliyor. Nitekim Ukrayna’yı silah ve parayla ayakta tutan emperyalist devletler, Rusya’ya karşı ittifak halindeler. Durum böyleyken, ilan edilmemiş ancak fiilen başlamış gibi görünen “3. Dünya Savaşı’nın” ön çatışmaları yaşanmaktadır diyebiliriz. Savaşlardan sonra bazı devletler küçülür, bazıları ise büyür ve sınırlar değişir. Bu gelişmeleri önümüzdeki dönemde göreceğiz. Peki, insan eseri olan ‘sınır’ nedir ve bugüne kadarki sınırlar nasıl oluştu ve haritalara çizildi?

SINIRLAR NASIL OLUŞTU?

Buzul çağından sonra toprak ve coğrafya ortaya çıktı. Eski dönemlerde sınır, doğanın verimliliğinin bittiği yere kadardı. Coğrafyanın izin verdiği noktaya kadar ilerleyebilen ordu, yine sınırı belirliyordu. Ticaretin gelişimi, aynı zamanda faiz, vergi ve kâr sistemi ve bunun güvenliğini sağlayan silah tekeli, bugünkü sınırların oluşumunda önemli etken oldu. ‘Sınır’ın kökeni, toprak üzerinde korunması gereken bir değere dayanmaktadır. Örneğin tarih öncesinde hiç kimsenin mülkiyeti olmayan, ancak toprak anaya ait olan bir alan, silahlı avcılar tarafından gasp edilir. Avcılar boş alanı toplayıcılara ve çobanlara geçici süreliğine teslim ederler. Ne zamanki arazi buğday, sebze, bereket ve hayvanların verimliliğiyle değerli hale gelir, silahlı avcılar dönüp burayı tekrar gasp edip ele geçirirler. Gasp anlamına gelen Latince kökenli ‘Privare’ sözcüğü, Almanca’da Privat ve ‘Privateigentum’unda Türkçe karşılığı özel mülkiyettir. ‘Kutsal özel mülkiyetin’ başkalarından korunabilmesi ve fark edilmesi bakımından, gasp edilen arazinin etrafı ‘sınırla’ örülür. Avcılar için artık ‘yoktan var edilen’ bir artı değer de, elde edilmiştir. Ancak bu artı değer, yereldi ve meta şeklinde henüz dolaşıma girmemişti. Feodal toplumda bey ile serf arasındaki sömürüye ve toprağa dayalı üretim ilişkisi, buna benziyordu. Faiz’in kökeni de az önce örnek verilen boş tarla üzerindeki, verimliliğin sonucuna dayanıyor. Yani yoktan var olanı ödünç ver, ama varlıktan var olanı geri iste. Avrupa’da ilk sınırın 16.yüzyılın ortalarında Fransa ile İspanya arasında oluşturulduğunu tarihten okuyoruz. Burjuvazi’nin 1. Sanayi Devrimi’nden sonra ve meta ekonomisinin gelişimiyle, yeni pazarlar ortaya çıktı. Sömürülen kaynaklara ulaşabilmek ve metanın yer değişimi için, tren ağlarıyla ticaretin dünyalılaşması gerçekleşti. Monarşilerden sonra dünya sahnesi artık milli pazarların rol oynadığı bir aşamaya geçti. Devletlerin milli pazarlarına sınır ve gümrüklerden, vergi tekeline önemli kaynak aktarılır. Paylaşılmayan toprak, doğal kaynaklar, hammadde ve insan kaynakları üzerinde, coğrafya savaşları başlar. Kapitalizmin en yüksek aşaması emperyalizm çağında, dünya bir avuç tekeller tarafından bölünür ve paylaşılır. En çok sınır ve devlet bu çağda doğar. Vatan savunmasındaki devrimlerin sınırları kanla, karşı devrimlerin sınırları ise cetvelle çizilir. ‘Vatan’ devrimin yapılacağı coğrafyanın adıdır ve kurtarıldıktan sonra, bağımsızlığını sınırlarıyla ilan eder. Sınırlar aynı zamanda devlet egemenliğinin veya bağımsızlığının etkili olduğu sahayı belirler. Sınır, bir devletin egemenlik sahasının bittiği ve diğerinin başladığı noktadır. Kapitalizmin kâr sistemi ilk evrede milli sınırlar içerisinde gelişmekteydi. Ancak üretim fazlası, kâr ve sermaye birikimini milli sınırların dışına taşıyarak, yeni yatırım alanlarına yöneltti.

SINIRLARIN YENİDEN ÇİZİLMESİ

Emperyalizmin bir diğer adı olan ‘Küreselleşme’ sermayenin serbest dolaşımını amaçlayarak, yeni bir ‘dünya düzenini’ hedefliyordu. Varlığını sürdürmesi ancak sınırların ve gümrüklerin ‘ortadan kaldırılmasıyla’ mümkündür. Böylece en başta demokratik, sosyal ve bağımsız devletler ve milli sınırlar hedef haline geldi. Bu belli oranda da başarıldı, örneğin AB böyle bir projedir. Sınırlar 21. yüzyılın yapay zeka çağında, fiziki varlığını sürdürmektedir. Ancak metanın sanallaşmasıyla birlikte, dijital tekeller sınır, devlet, gümrük ve ulusal egemenlikleri hiçe sayarak, muazzam kâr elde ediyorlar. Gezegenin her internet kullanıcısı yani online dünya, bu dijital tekellerin müşterisi haline gelmiştir. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın sınırları ‘bir daha değişmeyecek’ ve dokunulmayacak üzere, bilinçaltına yerleşmişti. Ancak o dönemin artık sona erdiğini söyleyebiliriz. Çünkü ABD istihbarat kaynakları dahil, bazı düşünce kuruluşları ‘sınırların yeniden çizileceğinden’ söz ediyor. Özetleyecek olursak şöyle görüşler var; “Avrupa’nın doğusunda devam eden savaş, Ukrayna’nın küçülmesiyle son bulacak. Bunu fırsat bilen Polonya, Ukrayna’dan toprak kopararak büyüyecek. Bölgedeki savaşta Moldova’nın olumsuz etkilenmesi, Romanya’ya katılımıyla sonuçlanacak ve Romanya AB’de büyüyecek. Transnistria işgal edilerek toprak kaybedebilir. Almanya, 2. Dünya Savaşı’nda doğuda kaybettiği toprakları bir hamleyle geri kazanabilir. İngiltere’nin kuzeyi, Avrupa Birliğine katılacak. Kuzey Kıbrıs’ın tanınması için Rusya ve başka devletler devreye girecek. Doğu Avrupa’nın sınırları ilhak edilerek, tümden Novorossiya’ya dönüşecek. Finlandiya NATO’ya katılırsa ileride toprak kaybedebilir. Katalonya yüzde 91 halkoyuyla İspanya’dan ayrılmayı hedefliyor. Avrupa’nın kalbi Belçika, ikiye bölünebilir”. Sonuç itibariyle, sınırların değişmesi bazen doğal felaket, bazen savaş ve bazen de barışla gerçekleşebilir. Unutulmamalı, gözle görülmeyen bir virüs bile kaldırılan sınırları tekrar inşa edebilir. 2020 yılında Avrupa Birliği Kovid-19 pandemisi nedeniyle ‘askıya’ alınmıştı ve Almanya, Avusturya, İtalya, Fransa, Belçika ve Hollanda gibi devletlerin sınır ve gümrükleri, bir gecede faaliyete alınmıştı.

Avrupa