Yandex
25 Nisan 2025 Cuma
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Avrupa’nın üç korkusu: ABD, Rusya ve Çin

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

Uluslararası dengelerin çok kutuplu bir dünyaya evrildiği ve yeni bir dünyanın doğduğu günümüzde, Avrupa Birliği (AB) giderek yalnızlaşıyor. Jeopolitik ve jeostratejik açıdan kırılgan bir konumda olan AB; ABD, Rusya ve Çin karşısında bocalıyor, korkuyor ve kendisine bir yer arıyor. Daha önce Irak ve Suriye’de, bugün Ukrayna’da yaşanan jeopolitik krizlerde Avrupa, ABD’nin onayı olmadan bağımsız hareket etme olanağından yoksun durumda. Bu durum küresel düzeyde liderlik eksikliğini de ortaya koymaktadır.

Eski kıta, 1945'te İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana, özellikle savunma ve güvenlik alanında büyük ölçüde ABD'ye bağımlı olmuştur. Bu durum kısa vadede değişecek gibi görünmüyor. AB’nin Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası geliştirememesinin en büyük nedeni Atlantik’ten kopamamaları ve Avrupa’nın savunmasını NATO’ya teslim etmesinden kaynaklanmaktadır. Washington egemenliğindeki NATO'nun güvenlik şemsiyesi altında olan kıta, gerçek bir askeri ve diplomatik egemenlik inşa etmekte zorlanıyor.

AB inşa süreci aynı zamanda ABD’nin dayattığı küreselleşmeyle birlikte neoliberalizmin bu yaşlı kıtaya yerleşme sürecidir. Avrupa devletlerinin dinamiklerinin, sosyal yapısının, egemenliğinin zayıflatıldığı bir süreçtir aynı zamanda. Bu süreç içerisinde küreselleşmecilerle ulusal egemenlikçiler ayrıştılar karşı karşıya geldiler.

Avrupa’nın üç korkusu: ABD, Rusya ve Çin - Resim : 1

AVRUPA’NIN ABD’YE OLAN BAĞIMLILIĞI

Avrupalı küreselci liderler Biden döneminde silah ithalatını neredeyse ikiye katlamıştı. Avrupa ülkeleri 2020-2024 döneminde silah ithalatını 2015-2019 dönemine kıyasla %105 oranında artmıştır. Bu silahların %64'ü Amerika Birleşik Devletleri tarafından tedarik edilmiştir. Fransa Başbakanı François Bayrou 5 Mart’a Senatoda yaptığı konuşmada “Avrupa Birliği'nin silahlarının üçte ikisi ABD'den satın alınıyor” itirafında bulunmuştu. Almanya'da ABD'den yapılan ithalatın payı son beş yılda neredeyse yüzde 61 oranında artmıştır. Bugün Almanya'nın silah ithalatının üçte ikisinden fazlası (%70) ABD'den gelirken, 2015-2019 yılları arasında bu oran %9'du. Ayrıca Avrupa’da özellikle de Almanya’da on binlerce askeri ve üsleri bulunmakta.

Avrupa, 2000’li yıllardan sonra ABD’nin Afganistan, Irak, Libya ve Suriye’de yaşadığı yenilginin ortağı olmuştur. Özellikle ABD’nin NATO’nun doğuya doğru genişleme ve Rusya’yı kuşatma planında aktif olarak yer almış, Rusya’ya yaptırımlara katılmış, Ukrayna savaşında Rusya’ya karşı her türlü mali ve askeri gücünü seferber etmiştir.

Avrupa’nın üç korkusu: ABD, Rusya ve Çin - Resim : 2
Macron Ukrayna'ya asker göndermek istiyor

Ukrayna savaşıyla içine girdiği enerji kriziyle ekonomisi zayıflamış ve buna paralel olarak istikrarlı hükümetler oluşturamayan bir siyasi kriz içine girmiştir. Avrupa’nın Rus gazına bağımlılığı ve Rusya’nın gaz musluğunu kapatmasının derin ekonomik sonuçları olmuştur.

Yaptırımlar ve Ukrayna savaşıyla Rusya’ya diz çöktürme beklentileri tükenmiştir. Çin’in yükselişi küresel düzeyde ekonomik dengeleri değiştirmiştir. Bu gelişmelerle birlikte Çin Avrupa’nın önemli bir ticaret ortağı ve güçlü bir rakibi durumuna gelmiştir. Çin-Avrupa arasındaki ticari rekabet Çin’in lehine gelişmiştir.

TRUMP İLE BİRLİKTE YALNIZLAŞAN AVRUPA

Donald Trump’ın yeniden seçilmesi Avrupa açısından bir dönüm noktası olmuştur. Trump’ın izlediği siyasi ve ekonomik çizgi dünya dengelerini de etkilemiş ve alt üst etmiştir. 80 yıl boyunca Avrupa’nın koruyucu rolünü üstlenen ABD, artık geleneksel ittifaklarından uzaklaşıyor. ABD’nin başını çektiği transatlantik ittifak (NATO) tarafından yönetilen, Çin ve Rusya'yı çevrelemeye yönelik strateji istenen hedeflere ulaşamadı. Trump Putin ile birlikte Avrupa’yı dışlayarak Ukrayna savaşını bitirmek istiyor. Bunun karşısında şok olan ve panikleyen, başını Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un çektiği Avrupa’nın küreselci liderleri ise savaş kışkırtıcılığı yaparak savaşın devam etmesini istiyorlar.

Avrupa’nın üç korkusu: ABD, Rusya ve Çin - Resim : 3

Adeta küreselleşmenin ve serbest piyasanın sonunu ilan eden Trump’ın gümrük vergilerini artırma çıkışından Avrupa da nasibini almıştır. Telaşa düşen Avrupalılar da ABD’nin yaptığı ihracattan alınan gümrük vergilerini yükseltme kararı aldı. Ardından ABD Başkanı Çin’in haricindeki ülkelere uyguladığı gümrük tarifelerinde doksan günlük bir “duraklama” ve bu süre zarfında söz konusu tarifelerde %10'luk “önemli bir indirim” yapılacağını duyurdu. Bunun üzerine Avrupa da aldığı kararları askıya aldı.

Biden cephesinin kaybetmesiyle birlikte pusulasını kaybeden küreselci liderler sözüm ona ABD’den bağımsız “Avrupa’nın güvenliği” ve Ukrayna’da savaşı devam ettirme adına silahlanmayı merkezi bir program olarak hayata geçirme çabası içinde. Hızla silahlanma kararı veren Avrupa’nın kısa bir sürede silahlanmanın alt yapısını oluşturması, var olanı yenilemesi ve üretime geçmesi yılları alacaktır. Üstelik ekonomileri iflasın eşiğinde olan ve gırtlağına kadar borçlu olmaları kaynak sorununu da gündeme getirmektedir. Özellikle Macron tarafından savunulan bir kavram olan “stratejik özerklik” kazanmak için savunma sanayi ve teknoloji tabanlarını güçlendirmeye çalıştıkları bir dönemde bu tablo Avrupa’nın çıkmazını gösteriyor.

Ayrıca küreselci liderler karşısında dik duran Rusya, Avrupa’yı içinden çıkamayacakları krize sürüklemiştir.

Avrupa’nın üç korkusu: ABD, Rusya ve Çin - Resim : 4

AVRUPA’NIN RUS TEHDİDİ ALGISI

Avrupa ABD’nin peşine takılarak, Soğuk Savaş döneminden kalan “Rusya tehdidi” tuzağına düşmüştür. Ukrayna savaşı bunun en iyi örneğidir. Halbuki Rusya Avrupa açısından hayati öneme sahip bir komşudur. Yaptırımlarla, çatışmalarla Avrupa’nın stratejik çıkarları göz ardı edilmiştir. Bugün bunun bedelini Avrupa sanayisi ve halkı ödemektedir. Aynı zamanda Rusya’yı tehdit olarak gören AB, kendi içindeki çelişmeleri artırmış ve bölünmesine yol açmıştır. Gerek Ukrayna savaşını devam ettirmede gerekse silahlanmada birlikte kararlar alamamaktadır.

Bugün Avrupa’da Rusya düşmanlığının başını Macron çekmektedir. İngiltere en yakın ortağıdır. Bu konuda Almanya da iddialı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Yakında Başbakanlık görevini devralacak olan Frederic Merz, Macron’dan daha hırçın görünmektedir. Son bir ayda silahlanma konusunda Almanya’nın aldığı kararlar ve ortaya koyduğu bütçe ürkütücüdür. Önümüzdeki dönemde Macron ile Merz arasında AB liderliği konusunda rekabetin artacağını bugünden söyleyebiliriz.

Avrupa’nın üç korkusu: ABD, Rusya ve Çin - Resim : 5
Friedrich Merz

Rusya’nın Batı dışındaki ülkelerle özellikle de Çin ile ilişkilerini geliştirmesi, ABD ile sadece Ukrayna konusunda değil karşılıklı diplomatik ilişkilerini normalleştirmesi (Bu amaçla ABD ve Rusya heyetlerinin bu hafta bir araya gelmesi) Avrupa’yı daha da yalnızlaştırmıştır.

Rusya büyüme yolunda devam ediyor. Mikhail Gamandiy-Egorov’un observateur-continental.fr sitesindeki “Rusya'nın ekonomik sürprizi devam ediyor” başlıklı yazısında şunları aktardı: “Hint haber ajansı United News of India (UNI), Rusya'nın 2024 yılı için en hızlı büyüyen G20 ekonomileri arasında üçüncü sırada yer aldığını yazıyor. İkinci yıl üst üste %4,1'lik bir artışla Rusya, %6,7'lik büyümeyle ilk sırada yer alan Hindistan'ın ve %5'erlik büyümeyle ikinci sırayı paylaşan Çin ve Endonezya'nın ardından üçüncü sırada yer alıyor. Dördüncü sırada 2024 yılı için %3,4'lük ekonomik büyümeyle Brezilya yer alırken, Türkiye %3,2'lik büyümeyle ilk 5'de yer almaktadır. Dünyanın en gelişmiş yirmi kadar ekonomisi arasında büyüme açısından ilk 5'te yer alan 4 ülkenin BRICS üyesi olduğunu belirtmek gerekir. Bu ülkeler Batı + Japonya’dan oluşan G7 kulübünü geride bırakmıştır… Düşmanları tarafından Rusya'ya vaat edilen ekonomik kıyamet, büyük Rus sürprizine dönüştü. Dahası, bazılarının Rusya'yı yok edeceğini öngördüğü zorluklar, bu projelerin kışkırtıcılarının aleyhine döndü. Süreç henüz sona ermiş değil, ancak Batı'nın ve özellikle de Avrupalıların en hafif tabirle profesyonellikten ne kadar yoksun olduğu göz önüne alındığında, küresel azınlığın sorunları daha da kötüleşecek.”

Avrupa’nın üç korkusu: ABD, Rusya ve Çin - Resim : 6
Ukrayna Savaşı öncesi (2021) Putin, Merkel, Macron

ÇİN AVRUPA İÇİN RAKİP Mİ TEHDİT Mİ?

Bir zamanlar Avrupa için sıradan bir ekonomik ortak olan Çin, bugün küreselci liderler tarafından tehdit olarak görülmektedir. İç anlaşmazlıklar ve katı bürokratik yapısından dolayı geri kalan Avrupa, Çin karşısında rekabet etme yeteneğini kaybetmiştir.

Yönetişim ve Bölgesel Entegrasyon Jeopolitiği Uzmanı Mohamed Lamine Kaba, journal-neo.su/fr sitesinde konuya ilişkin şöyle yazmaktadır: “Yeni İpek Yolu gibi girişimler sadece ekonomik projeler değil, Pekin'in küresel ölçekteki etkisini güçlendiren gerçek jeopolitik araçlardır. Afrika, Asya ve Latin Amerika gibi bölgelerde Çin stratejik bir ortak olarak ortaya çıkmakta ve Avrupa'yı ikincil bir rolde bırakmaktadır. Aynı zamanda, Avrupa'nın kritik altyapılarının Çinli oyuncular tarafından satın alınması, kıtanın ekonomik egemenliğini giderek kaybettiğinin altını çiziyor. Bu çok kutuplu bağlamda, vizyon sahibi ve kazanan Çin kendini gösterirken, çıkarlarını koruyamayan veya uyum sağlayamayan Avrupa, küresel güçlerdeki değişimi yansıtacak şekilde giderek marjinalleşiyor”. Kaba yazısında “bölünmüşlüğü, bağımlılıkları ve uyum sağlayamaması nedeniyle felç olan Avrupa, dünya sahnesinde amansız bir şekilde önemsizleşiyor. Bu gidişat ancak Avrupa'nın Çin ve Rusya'yı varoluşsal tehditler olarak görmekten vazgeçmesi ve çok kutuplu bir dünyada onlarla işbirliği yapması halinde tersine çevrilebilir” diyor.

Macron ve Merz’in liderlik yarışı

Fransız dedefensa.org sitesi Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya’nın müstakbel Başbakanı Friedrich Merz arasındaki liderlik yarışını ele alan bir yazı yayımladı. Yazıda uluslararası ilişkiler ve Rusya ilişkileri analisti Gilbert Doctorow, Fransız kökenli ancak Hindistan Vakfı'nın emeritus üyesi ve World Affairs Journal'ın yayın kurulu üyesi olarak Hindistan'da çalışan Come Carpentier de Gourdon, Rus gazeteci Timofey Belov ve Rusya’da yaşayan Pierre Hanseler’in analizlerine yer verildi. Yazının başlığı “AB, Napolyon ve Führer”.

Avrupa’nın üç korkusu: ABD, Rusya ve Çin - Resim : 7
Macron ve Merz

Dedefensa’nın bu yazarlardan yaptığı alıntıları özetleyelim:

MACRON'UN AB'Yİ YOK ETMEYE YÖNELİK BİLİNÇSİZ PLANI SAAT GİBİ İŞLİYOR

Doctorow, “Fransa'nın nükleer silahlarını Almanya'nın kapısına yerleştirme planı, Berlin bu rolü ele geçirmeden önce Fransa'yı Avrupa'nın ana savunucusu olarak konumlandırmayı amaçlıyor. Dahası, Fransızlar sadece siyasi sermaye değil, aynı zamanda mali sermaye de arıyor: Fransız nükleer saldırı gücü eskimiş durumda, yenilenmesi ve büyük ölçüde genişletilmesi gerekiyor” diyor.

Gourdon, “Fransa'nın nükleer şemsiyesini Almanya'ya genişletme planı, Trump yönetimindeki ABD'nin artık NATO ve AB'ye bağlı olmadığı sonucuna varmasından kaynaklanıyor” diyor. “Macron, Fransız nükleer korumasını Avrupa'ya getirmenin, AB içinde son 20 yılda Almanya'ya kaptırılan Fransız üstünlüğünü geri getirebileceğine inanıyor. Aynı zamanda Macron, başkanlık dönemi sona erdiğinde ‘daha federal ve birleşik bir Avrupa'nın lideri’ olmaya çalışabilir” diye ekliyor.

Belov, “Macron'un AB'yi yok etmeye yönelik bilinçsiz planı saat gibi işliyor” diyor ve söyle devam ediyor: “Brüksel'e karşı ayrılıkçılığının bir başka tezahürü de ne pahasına olursa olsun Ukrayna'ya barış gücü gönderme çılgınlığıdır… Ve en kötüsü de acımasız propagandanın Fransız nüfusunun neredeyse yarısını böyle bir politikayı desteklemeye ikna etmiş olması. Bu, Ukraynalılara on yıllardır bulaşan ideolojik hastalığa benzer bir hastalıktır.” ifadelerini kullandı.

Avrupa’nın üç korkusu: ABD, Rusya ve Çin - Resim : 8

ALMANYA'NIN SAVAŞÇI GELECEĞİ İÇİN PLANLAR HAZIRLIYOR

Pierre Hanseler (*)Merz’i “yeni bir Führer olarak tanımlamakta hiç tereddüt etmiyor. “Merz henüz şansölye olarak atanmadı ama uzun bir süredir bu görevdeymiş gibi kükrüyor. Her şeye o karar veriyor, her şeyi oya sunuyor, Almanya'nın savaşçı geleceği için planlar hazırlıyor ve 1.700 milyar (dolar olduğu düşünülüyor) ya da on yıl içinde 1,7 trilyona ihtiyaç duyulacağına karar veriyor. Kimse ona karşı çıkmaya cesaret edemiyor, o kadar buyurgan, o kadar öfkeli, o kadar kendini kaptırmış, savaşın zorunlu gerekliliğinden o kadar emin görünüyor ve bu konuda çok şey biliyor gibi görünüyor. Siyasi başarıya ulaşmadan önce Black Rock'taydı.” diyor.

Hanseler “80 yılı aşkın bir sürenin ardından Almanya, yalan ve megalomani konusunda eskisini aratmayan bir Führer'e sahip olurken, çoğu insanın hayal bile edemeyeceği miktarlarda para harcıyor. İyimserliğimiz azalırken hesap yapıyoruz… Bu hafta Handelsblatt gazetesi 1,700 milyara kadar para harcanabileceğini yazdı. Bu makale, bu astronomik rakamı sıradan insanlar için bir perspektife oturtarak bu planın çılgınlık olduğunu kanıtlayacaktır… Friedrich Merz'in bugünkü davranışlarını on yıl önce bir Alman'a anlatsaydınız, deli ilan edilir ve sessizce gözetim altına alınırdınız” görüşünde.

Bu alıntılardan yola çıkan Dedefensa şu sonuca varıyor: “ Macron Merz'den pek hoşlanmıyor; muhtemelen Starmer'ı tercih ediyor, ancak İngiliz Trump'ın darbeleri altında çözülme sürecinde. Başka bir bakış açısıyla, Merz'in Macron'dan nefret etmesi de mümkün; bu bir gelenek ve işgal anıları meselesi. Bu ikilinin bir çift olarak anlaşması zor olacaktır”.

(*) https://sonar21.com/the-fuhrer-of-germany-friedrich-merz-in-a-war-and-spending-frenzy-how-much-is-1-7-trillion/

Kaynak: https://www.dedefensa.org/article/lue-napoleon-et-le-fuehrer

Avrupa Çin ABD
Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız