Ayağımıza sıkıyoruz
Uluslararası arenada siyasiler her ne kadar ülkelerinin ekonomik gücü ile gövde gösterileri yapmaya kalksalar da asıl gövde gösterisi arkalarındaki güçlü ordu olmuştur.
Ordunun gücü siyasi alanda etkin bir yaptırım gücü olarak durur. Çoğu kere de savaşmadan siyasilerin istediklerini almalarını yani zafer kazanmalarını sağlar.
Bugün dünya milletlerinin kullandığı Manga’dan başlayıp Tümene, oradan da Ordu’ya kadar uzanan Silahlı Kuvvetler teşkilat ve komuta yapısının temeli M.Ö 209 da Mete Han’ın kurduğu Türk Ordusu ile atılmıştır.
Türk odularının güçlü emir komuta ve teşkilat yapılarıyla kendilerinden çok daha fazla silah ve insan gücüne sahip ordular karşısında yüzlerce zaferler kazandığı hepimizce malumdur.
Türk orduları ne zaman kaybetmiştir? Sorusuna yanıt aradığımızda yine tarihe dönüp bakarsak; ordu içinde kargaşalık çıkarıldığında ve siyasete bulaştırıldığında kaybettiğini görürüz.
ABD ve Emperyalist iş birlikçilerinin BOP (Büyük Orta Doğu Projesi)’ nin Türkiye ayağındaki en büyük engeli Türk Ordusu idi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BOP eş başkanı olduğu döneme ilişkin Wikileks belgelerinde ABD büyükelçisinin raporunda Erdoğan’ın önünde en büyük engel askerler, buna karşı Erdoğan desteklenmeli deniliyordu.
Nitekim desteklendi de.
Ergenekon Balyoz vb. kumpaslarla TSK nın komuta kademesi ciddi şekilde yara alırken 15 Temmuz darbe girişimcilerinin önü açıldı. Ve Türk Ordusu ağır bir yara daha aldı.
Ancak bu yaraların hiç birisi 15 Temmuz sonrasında TSK ile ilgili getirilen KHK (Kanun hükmünde Kararname) leri kadar tehlikeli olmamıştır.
Bu kararnameler ile TSK nn emir komut yapısı bozulmuştur.
Bu kararnameler ile TSK nın siyasallaşmasına zemin hazırlanmıştır.
Bu kararnameler ile TSK personelinin moral ve motivasyonunda en büyük yeri olan Askeri Hastaneler kapatılmıştır. Cephedeki askerin “yaralanırsam GATA beni kurtarır, orada tecrübeli hekimler var “ güvencesi yok edilmiştir.
Günümüzde savaş ya da küçük çaplı askeri harekat müşterek görev kuvvetleri le olur. Yani Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri ‘nin müşterek planlama ve koordinasyonu ile. Üç kuvvetin müşterek harekatı planlaması, kontrol ve koordinasyonu da Genelkurmay Başkanının komutası altında yapılır.
Müşterek karargah ve komutanlık olan Genelkurmay’ı devreden çıkarıp bu kuvvetleri ayrı ayrı Savunma Bakanına bağlanmasıyla müşterek harekat planlayıp icra etmek neredeyse mümkün olamaycaktır.
Ordu içinde yetişmiş en az 40 yıllık mesleki tecrübe ile Kuvvet Komutanı olmuş, Genelkurmay Başkanı olmuş, yıllarca beraber çalıştığı altındaki personeli en iyi tanıyan komutanlar bir kenara bırakılarak terfiler ve atama yetkilerinin Milli Savuna Bakanına verilmesi ile ne amaçlanıyor?
İktidarların bizden olan terfi etsin yarışına girerek orduyu siyasallaştırmayacaklarını kim garanti edebilir?
2000 yılında Kazakistan Asker Ataşeliğim esnasında Savunma Bakanı Tümgeneral rütbesinde iken onun altında olan Hava Kuvvetleri Komutanı Korgeneraldi . Tabi çelişkili bir durumdu. Onlar da bundan rahatsız ve bize imreniyorlardı.
Biz şimdi bu yeni uygulama ile kuvvet komutanı orgeneralleri belki de hiç askerlik yapmamış bir savunma bakanına bağlamış olacağız.
Tüm bu yeni yapılanmalar ile ABD nin Balyoz, Ergenekon ve15 Temmuz girişimi ile yapmak istediğinden daha fazlasını kendi kendimize yapmış oluyoruz.
Başta ABD olmak üzere PKK ve türevleri, hatta Ege adalarımıza el koymuş Yunanistan bu gelişmelerden son derece mutlu olmuşlardır.
Kısacası ayağımıza sıkıyoruz.
Derhal bu yanlışlardan dönülmelidir. AKP iktidarına kim bu konularda danışmanlık yapıyor, akıl verip yönlendiriyor ise o kişiler hakkında bir daha düşünülüp değerlendirilmelidir.
AKP bu yanlışlardan dönmez ise iktidara gelecek milli hükumetlerin birinci öncelikli görevi; TSK ile ilgili bu KHK leri derhal iptal ederek Ordumuzun en büyük güç kaynağı olan emir komuta ve teşkilat yapısını geri vermek olmalıdır.