01 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Ayakta Duran Adamlar’ -(TAMAMI)

Kurtul Altuğ

Kurtul Altuğ

Eski Yazar

A+ A-

Taksim Gezi Parkı 20 gün sonra polisin kullandığı güçle ve sıktığı gazlarla boşaltıldı. Emri Başbakan vermişti. Kazlıçeşme’de yaptığı mitingde şöyle diyordu: “Onlar boşaltmazlarsa benim polisim boşaltır.” Polis nasıl olmuştu da Başbakan’ın polisi olmuştu ? O ayrı bilmece! Asıl önemli olan; iktidarın, polis gücüyle parkı boşaltınca ‘Kutsal Direnişin’ sona ereceğine inanması. Oysa şimdi de bu zeki ve yaratıcı halk, sokaklarda durarak yeni bir tepki ortaya koydu. Şimdi dünya direnişin bu yeni simgesi olan “Duran Adamları” konuşuyor. Demek ki sanılan olmuyor ve halk direnişi sürdürüyor.

Yanlıştan yanlışa düşüyor

Başbakan Erdoğan Türk halkının zekasını ve yaratıcı gücünü fark etmekte zorlanıyor. Aldığı eğitim buna elvermiyor. İmam hatip çıkışlı bir Başbakan olmak önemli bir başarı; ancak siyasette belli noktalara geldiğiniz andan itibaren başlayan metodolojik eğitim donanımı noksanlığı, alınan eğitimin türü önem kazanıyor. Başbakan iyi bir hatip, eğer önündeki camlardan geçen yazıları okumasa belki de hitabet gücü onun eksiklerini ortadan kaldırabilir. Kendi bilgi dağarcığından çıkanları halkla paylaşmayı denese belki bu denli haşin, kırıcı, yaralayıcı dahası “bölücü bir Başbakan” olarak algılanmayacak. Bu durum hem konuşmasını etkiliyor hem de her mitingde aynı cümleleri kullanmak zorunda kalıyor.

Ne demektir gençlere çapulcu sıfatını yakıştırmak? Ne demektir kadınların tencerelerle sokağa inmesi karşısında “Tencere, tava gerisi hava” demek?

Bir süre Başbakan Nihat Erim’in başdanışmanlığını yaptığım için yakından bilirim. Prof. Erim kendi konuşmasını kendi yazardı ve kürsülere taşırdı. O da Meclis kürsüsünde bir hata yaptı ve MİT başkanından aldığı bilgilere dayanarak: “Onların başına balyoz gibi ineriz!” dedi. Aynı sıralarda suçsuz insanlar evlerinden alınarak cezaevine konuldu. O gün halk Erim’in üstünü çizmişti. Önce 11 bakanı istifa etti, bir süre sonra da kendisi çekilmek zorunda kaldı.

Yazı yazmak, konuşma hazırlamak siyasetçi için önemli bir ayrıcalıktır. Gençlik yıllarımızda Samet Ağaoğlu’nun doğaçlama Meclis konuşmalarını dinlerken kalemi kâğıdı bırakır, basın locasından o nefis üslubu ve belagatini hayranlıkla izlerdik.

Hüseyin Cahit Yalçın İstiklal Mahkemesi’nde öyle bir savunma yapmıştı ki; yazar hem hitabet maharetini kanıtlamış, hem de beraatini sağlamıştı. Dr. Doğu Perinçek, özel yetkili mahkeme de yaptığı savunmalarda Türkçe’yi o kadar maharetle kullandı ki; dinlerken hayranlık duymamak elde değildi. Üslup çoklukla konuşanı rezil de edebilir, vezir de.

ABD Başkanı Roosvelt’in ülkesini ekonomik (1929) bunalımından kurtaran projesini bir “beyin takımı” hazırlamıştı. Ama Amerikalılara kabul ettiren Roosvelt’in karizmatik kişiliğiydi.

Siyasetçilerimizin yeni üslubu

AKP iktidara geldiğinden beri siyasetin kimyası bozuldu sanki. Hem iktidarın başı, hem muhalefet liderleri “siyasi mücamele” denilen üslup nezahatini ve nezaketini terk ettiler.

Başbakan’ın danışmanlarına bir bakın: Hangisi halkı birleştirici, toparlayıcı, barışçıl konuşuyor. AB’de konuşan, AB’den sorumlu Bakan Gezi Parkı direnişini anlatırken şöyle demişti:

“Köpekler için atları öldürmezler.”

Köpek kim, at kim?

AB dönem Başkanı kürsüye çıktı ve Türkiye ile olan müzakereleri kesebileceklerini ifade etti.

Başbakan, ABD Başkanı Obama’ya özlemle gittiği Washington’da beklediğini bulamadı. Obama aba altından sopa göstererek, “savaş çığırtkanlığı yapmaması ve Ortadoğu’da yeni dertler açmaması” yolunda Başbakan’ı uyarmadı mı? Bunlar iyi şeyler değil. Hele dış politikada. Başbakan’ın Dışişleri Bakanı’nın gölgesinde bölgede Osmanlı’yı ihya etmeyi söylemesi Amerikan kamuoyunu ve Obama’yı hiç mi rahatsız etmedi sanıyorsunuz?

İsmet Paşa ne güzel söylerdi: “Büyük devletlerle işbirliği yapmak ayıyla yatağa girmeye benzer. Ayının ne yapacağı belli olmaz.”

Öyle anlaşılıyor ki Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın kafası karışık! Devrimlerini inkâr ederek, değiştirmeye kalktığı Atatürk’ü birden sahiplenerek övmeye başlaması Erdoğan’ın ruh halinin ve vücut kimyasının bozulmuş olmasından ileri geliyor.

“Ayakta Duran Adamlar” ise iktidarı fena halde rahatsız ediyor.