‘Ayarlanmış ilahi kader’den ‘vaat edilmiş topraklar’a!
West Virginia’nın dağlarında, hem sürmekte hem düşünmekteyiz. Bu uzun yol araba seyahatleri, eğer yanınızda kimseler yoksa, bir meditasyon haline gelebiliyor kolaylıkla. Biz de, yemyeşil ormanlar ve kıvrılan yollarla birlikteyiz gelecek on saat. Google kar da yağabilir dediği için, bir an önce dağlardan inmek ve ovaların güvenliğine ulaşmak arzusundayız.
Hem arabanın gazına basıyoruz, hem de beynimizin. Kulağımızda bir gün önce dertlerini dinlediğimiz, ‘ben kayboldum’ diyen Afganistanlı öğrencinin sesi çınlıyor. İpek Yolu’nun düğüm toprağı ve büyük Mevlana Celaleddin’in doğum yeri Belh’in memleketi olan, tarihi Afganistan’ın son 40 senede düştüğü ve düşürüldüğü halleri düşünmekte aklımız.
ÇUKUROVA’NIN KAÇ-KAÇ GÜNLERİ
Afganistan’dan güneybatıya inen düşünce kervanımız, şimdi de Filistin’in 75 senedir çektiklerine takılıyor. Birinci Dünya Savaşında Fransız ordularının işgaline uğrayan, Fransız üniformalı Ermeni çetecilerinin kana buladığı memleketimiz Çukurova ve özellikle de Tarsus’u hatırlatıyor, aklımızın bir köşesi. Rahmetli büyük annemiz Haçça Nine’nin anlattığı “kaç kaç” günlerinde, kendimizi West Virginia değil de, Toros dağlarına doğru kaçarken hayal ediyoruz. Altı çocuğu olan bir ailenin, Nacarlı köyünden dağlara koştururken unuttuğu çocuklardan birini almak için, nasıl geri döndüğünü de anlatırdı ninemiz. Hayali bile korkunç olan bu tarihi olayın, üstelik 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonunda, Filistin’de tekrar ediyor olması, insanlık açısından müthiş bir hayal kırıklığıdır.
Şimdi diyeceksiniz ki, bu Fransızların, Ermenilerin ve de Filistinlilerin, West Virginia ile ne ilgisi olabilir! Bu ilgiyi, biraz da kurgu şeklinde hemen kuracağız size:
BATI ASYA’DAKİ BATI’NIN KOÇBAŞI DEVLETİ
Hepimizin üzerinde anlaştığı ve şiddetle eleştirdiği Hitler faşizminin yarattığı insanlık soykırımı sonunda ortaya çıkan duruma dönelim. Sene 1948’di ve savaşın galipleri ABD ve İngiltere, yoğun bir şekilde Avrupalı Yahudilere gidecekleri yer aramaktaydılar. Daha bir sene önce 1947’de, büyük Hindistan’ı bölüp Pakistan ve Hindistan trajedisini yaratan İngilizler, benzer bir işlemi Filistin’de de yaptı. Ve böylece de, şimdilik 75 senedir süren ve daha bir süre devam edeceği belli olan İsrail’in Orta Doğu’daki problemli varlığı ortaya çıkmış oldu. Zaten İngilizlerin ve Amerikalıların amacı da, bir “koçbaşı” devlet varlığının, Orta Doğu ve Batı Asya’da kendilerine çok uzun yıllar hizmet etmesi idi. Bu kurdurulan İsrail devleti ile, o amaca şimdilik kaydı ile ulaşmış oldular.
İşte tam bu noktada, West Virginia’nın çok manzaralı dağları, gölleri ve bereketli ovaları, yazımızın başında çizdiğimiz o fotoğrafa girmiş oluyor.
Türkiye’mizin en geniş araziye sahip olan Konya ilimizin yüzölçümü 41 bin kilometre karedir. İsrail’in yüzölçümü ise, internette bir türlü kesin bir rakam bulamamamıza rağmen, yaklaşık 27 bin kilometre kare imiş. Yani bizim Konya, İsrail gibi iki adet devleti içine alacak büyüklükte. Üstelik İsrail’in ilk kuruluşundaki Yahudi nüfusunun, sadece 650 bin kadar olduğunu da burada hatırlatmak gerek.
DAHA HÜMANİST BİR ÇÖZÜM VARKEN!
Bu düşüncelerin aklımızdan geçtiği ABD’nin West Virginia eyaleti ise, 62 bin kilometre kare. Yani hem Konya’mızı hem de İsrail’i rahatlıkla içine alabilecek bir genişliğe sahip. Üstelik Orta Doğu’nun kuru ve susuz toprakları gibi de değil. Her tarafta çağlayan ırmaklar, boy boy göller, kuş uçmaz kervan geçmez ormanlar, bereket fışkıran ovalar elinizin altında. Üstelik, West Virginia ABD’nin en küçük eyaletlerinden biri de sayılır. Yani bu civarlarda, istenildiği takdirde, ek bir devlet yaratacak arazi oldukça fazla bulunabilir.
1948’e geri dönersek, Hitler’in zulmüne uğramış Yahudilere toprak arayan İngiltere ve ABD, neden oldu da Filistin gibi bereketi az, sıcağı çok bir bölgede ısrar ettiler acaba? Sadece 650 bin olan Yahudi nüfusunu, mesela West Virginia’nın muazzam topraklarına neden davet etmek gibi bir hümanizm gösteremediler? İngiltere de, hemen hemen boş sayılan İskoç yaylalarını, bu 650 bin insan için yerleşime açmayı neden aklından bile geçirmedi ki?
VAAT EDİLEN KADERLER
Eminiz, buna benzer teklifleri yapan aklı başında insanlar da vardı o zamanlarda. Ama İngiliz ve Amerikan plancıları, Batı Asya ve Orta Doğu’da tepe tepe kullanabilecekleri bir “koçbaşı” kuvvet yaratabilmeleri için, Filistin topraklarında ısrar ettiler. Bu fikri güçlendirmek için de, Filistin topraklarının Yahudilere “vaat edilmiş” olduğu efsanesini, kendi tarihçilerine yarattırıp piyasaya sürdüler ve tüm dünyaya sattılar. Aynı Tanrının, aynı topraklarda yaşayıp, aynı ırktan gelen insanlar arasında, neden olup da böyle bir tercih yaptığını ve bunlardan bir kısmına “torpil yapıp”, başkalarının da üzerinde yaşadığı aynı toprakları “vaat ettiğini”, hem dini hem de bilimsel olarak tüm uğraşlarımıza rağmen hala anlayamamış bulunmaktayız.
Filistin’in İsraillilere “vaat edilmesi” ile, koskoca Kuzey Amerika kıtasının Avrupa’dan gelen göçmenlere “vaat edilmesi” ne kadar da benzemekte değil mi? Onlar da 1845’te uydurulan bir slogan ile, “Manifest Destiny” (Apaçık İlahi Kader) adı altında, tüm Kuzey Amerika topraklarının yüce Tanrı tarafından kutsal bir şekilde kendilerine ayrıldığı ve bu topraklar üzerinde tartışmasız hakka sahip olduklarını ileri sürmediler mi?
‘EY GENÇ ADAM, BATI’YA GİT!’
Binlerce senedir o topraklarda yaşayan Apaçilerin, Navajoların, Seminollerin, Hopilerin ve daha yüzlerce kabileye sahip kızılderililerin ekip biçtikleri, avcılık yaptıkları tüm topraklar, Atlantik’ten Pasifik’e kadar bu “Manifest Destiny” saçmalığı ile temizlenip, Amerikalı hale getirildi. Tüm direnen kabileler yok edildi, ya da çöllerin ortasındaki “rezervasyon” denilen toplama kamplarına gönderildi. Yani, Filistinlilerin sürüldüğü Cenin, Refah, Cibalıya gibi 61 göçmen kampı ile, kendilerine işlevsiz bir şekilde “nation” yani “ulus” payesi verilmiş olan bu kızılderili kampları arasında, fazla bir fark olmadığı kesindir. Böylece, sonuçta ev sahibi, kendi evinde kiracı haline getirilmiştir.
GAZZE’DEN GAZİANTEP’E BU KADERE İSYAN
Bu benzerlikten dolayı da, 1948’de İsrail’in kurulması tartışılırken, ne ABD ne de İngiltere, nüfusu sadece 650 bin olan Avrupa Yahudilerini, West Virginia ya da İskoç yaylalarında “misafir” etmek ve onlara bereketli ve mutlu bir hayat sağlamak fikrini gündeme bile getirmediler. Çünkü Orta Doğu’daki bu “koçbaşı” devlet, yüzyıllık bir “çıban başı” haline getirilmeliydi ve aynen de öyle yapıldı. O nedenle de, Gazze’deki zalimliklere Biden’in bir emri ile son verileceği umudunu ortaya yayan ve oynanan “iyi polis-kötü polis” oyununa perde olan fikirlere itibar etmek mümkün değildir bugün. Hitler faşizmine karşı, savaşa savaşa Alman emperyalizmini alt edip, sadece Yahudileri değil, tüm insanlığı kurtaran dünya halkları, yavaş da olsa yeniden biraraya gelmekte ve Filistin’in “makus talihini” değiştirmek için Buenos Aires’ten, Berlin ve Londra sokaklarına kadar “Özgür Filistin” davasını yükseltmektedirler.