Ayaşlı ile Kiracıları
Bilgi Yayınevi’nce 63. baskısı yapılan Ayaşlı ile Kiracıları’nda, yeni başkent Ankara’da pansiyon olarak kullanılan dokuz odalı bir apartman dairesinde yaşayanların öyküsü anlatılır. Bu odaları Ayaşlı İbrahim adında vaktiyle eşkıyalık da yapmış biri kiraya vermektedir. Anlatıcı durumundaki kahramanımız bir banka memurudur. Romanın sadece bir yerinde yazı çalışmalarından da söz edilen banka memuru anlatıcıyla birlikte yeni komşularını biz de tanırız, pansiyon sakinlerinin ilginç öykülerini öğreniriz. Yazar onların çok canlı portreleriyle birlikte öykülerini de anlatıyor; sıradan insanlar gibi görünseler de çoğunun hayatı karmaşıktır aslında; giderek pek sıradan olmayan ilişkiler, işler, olaylar yaşanır, hatta faili bilinmez bir de cinayetle karşılaşırız.
Esendal’ın halk dilinin o ihmal edilmiş, yerel olduğu sanılan ama aslında sahip çıkılmamış sözcüklerini, konuşma dilinin inceliklerini daha ilk tümcelerinde görürüz. Her tümcesinde konuşma dilinin sesi, soluğu, sıcaklığı ve yalınlığı vardır. Anlatıcıyla birlikte bizim de içine girdiğimiz çevreyi ilkin hizmetçi Halide’nin anlattıklarıyla tanırız. Bu “arık kız”ın söylediklerinde yalanlar da vardır; bu da halkımızın bir gerçeğidir, her öyküye, her anlatılana biraz yalan karışır.
Memduh Şevket Esendal, önce Ayaşlı’nın yaşadığı odayı ince ayrıntılarıyla anlatır:
“Yerde Kırşehir örneği üç halı seccade. Bir köşede üstü renkli teneke kaplı bir sandık, bir eski bavul, kapağını Ayaşlı’nın kendi kösele parçalarıyla mıhladığı bir gaz sandığı. Bunu Ayaşlı çamaşır dolabı gibi kullanır. Üstünde oturduğu zaman soluk pembe yorgan boydan boya yatağın üstüne serilir, daha üstüne de yerdeki seccadeden biri yayılır. Yatağın başucunda, duvarda asılı bir saz…” (s. 28)
Sonra gene hiçbir ayrıntıyı atlamadan kahramanlarının portresini çizer:
“Bu oda içinde yaşayan Ayaşlı, kendisi: Hasan Bey gibi uzun boylu, o da Hasan Bey gibi yaşça ellisiyle altmışı arasında, o da dinç, o da uzun bıyıklı, yalnız Hasan bey çakır denecek kadar mavi gözlüdür, Ayaşlı ufacık, kara gözlü ve gürce uzun kaşlı. Bu kaşların altından bakarken Ayaşlı sanki gizli bir yerden bakıyormuş gibi sanılır… Ayaşlının yüzünde hafif çiçek bozuğu da vardır. Hasan Bey’in ağzında dişleri tamamdır. Ayaşlı ise bu son yıllarda hemen bütün dişlerini çıkartmış, ağzına takma diş kondurmuştur..." (”s. 30)
Görüldüğü gibi ağızdaki dişlere kadar betimlenen ince ayrıntılarla, yaşadıkları mekân içinde kişilerin portreleri çok canlı çizilir. Bu canlı portrelerin ardından geçmişlerine değgin öykülerine, dertlerine, sıkıntılarına gelir sıra. Onların öykülerini anlatıcı bazen kendi duyduklarına dayanarak, bazen de birini ötekine anlattırarak aktarır. Bazen de yukarıda görüldüğü gibi kişileri birbiriyle karşılaştırarak gözümüzün önünde canlandırır. Memduh Şevket Esendal Ayaşlı ile Kiracıları’ında çok basit gibi görünen bir kurguyla onca karmaşık ve kalabalık insan öyküsünü yan yana, iç içe aynı romana yerleştirmiştir.
Romanda kadın kahramanlarla erkeklerin sayısı birbirine yakındır. Cumhuriyet’le birlikte çalışmak isteyen kadınlar çoğalmıştır, kahramanımıza iş için, yani torpil için gelirler. Cavide romanda az görünse de kumarbaz Turan’dan sonra karşımıza çıkan ilginç karakterlerden biridir. Davranışları filmlerdeki kadın oyunculara benzemektedir. Kahramanımız bir ara bu kızla evlenmeyi bile aklından geçirir.
Esendal’da her zaman belli bir dozda mizah görülür, çoğu zaman bu mizah esprili konuşmalarla sağlanır.
Kahramanımızın evlilik hesapları, kadınlara bakışı, eş arayan bir erkeğin dünyası, bu konulardaki arkadaş desteği, modernleşmeyle iç içe sürüp giden gelenek ve görenekler romanda önemli bir yer tutar. Kahramanımızın Doktor Fahri’yle güzel bir arkadaşlığı vardır, her ikisi de birbirini evlendirme derdindedir. Bir göl kenarında soyunup da soğuk suya atlamak için birbirini bekleyen, birbirini iten arkadaşlara benzetirim onları; iki arkadaş “hadi önce sen evlen” diyerek kız ararlar. Çürümüş ilişkiler içinde güzel bir arkadaşlıktır bu.
Anlatıcı kahramanımızın evleneceği kadın pansiyon sakinlerinden Hasan Bey’in kızıdır, aralarında hemşerilik de vardır. Diyaloglar önemlidir Esendal’da. Selime’yi de gene en iyi kendi sözleri anlatır. Bir evlilik geçmiştir başından, çabuk biten evliliğini anlatır. Açık, dürüst ve temiz bir kadındır. Bu evliliğin sonunda erkek, “Çok şükür ki başı ağrıyan, içi sıkılan bir kadına düşmedim” diyerek anlatır mutluluğunu. Çok büyük şeyler beklemez evlilikten. Toplumdaki çürümüşlüğün dışında kalabilen bu çiftin yakında çocukları olacağı haberiyle biter roman.
Kitap önerisi: İlhan Tarus, Hükümet Meydanı, h2o Kitap, İstanbul, 2019.