22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Aydının sorumluluğu: Galile'nin yaşamı

Özdemir Nutku

Özdemir Nutku

Eski Yazar

A+ A-

1938, Nazilerin Avusturya ile Çekoslovakya’yı işgal ettikleri yıldı. Güneyde ise, İspanya’da, Franko’nun faşistleri iktidarı ele geçirmişlerdi. 1938, aynı zamanda atom çağını başlatan yıldı.

Brecht, 23 Kasım 1938 tarihli güncesinde, “Galile’nin Yaşamı’nı bitirdim”, diye yazmıştı. Bu karanlık yılda, Brecht aydınlığın habercisi Galile üzerine olan oyununu bitirmişti. Bu oyunu yazmayı bir süredir düşünüyordu ve ilk denemesini de Die Erde bewegt (Toprak Hareketleniyor) adında bir taslakla yapmıştı. Bilimsel gelişmelere olan ilgisi ve onun bilime olan merakı yeni fiziksel buluşların ortaya çıkmasıyla daha da artmıştı. Brecht, 1938 yılının başlarında, Profesör C. Möller ile Galile’nin Discorsi’leri üzerinde konuşmuştu. Ama aralarında fikir ayrılığı ortaya çıkmıştı. Möller’e göre, Galile’nin Katolik Kilisesi’nin isteklerini kabul edip o arada discorsi’lerini bitirmesi engizisyon karşı Galile’nin zaferiydi. Brecht, bu düşüncede değildi; Galile, 1633’te, dünyanın, güneşin ve kendi çevresinde hareket ettiği bilimsel bulgusunu, engizisyonun tehditleri karşısında reddederek geri adım atmıştı. Bu, sonraki yıllarda toplumda bilime karşı bir kuşku başlattığı için bir yenilgiydi.

Brecht, “yeni bir düzen geliyor” safsatasına inanmıyordu. Bu ancak kanlı katillerin kendi barbarlıklarını örtbas etmek için söyledikleri bir sözdü. O, çökmek üzere olan karanlığı hissediyor ve şafaksız bir geceye girildiğine inanıyordu. Gelecek günleri düşünmektense, geçmiş üzerine düşünmekte yarar vardı. Bunun için de o kendi zamanından üç yüz yıl geriye giderek bilim adamının sorumluluğu üzerine düşünme yolunu seçti.

‘Eski’ ve ‘yeni’ kavramları karmakarışık görünüyordu. Marx’ın, Engels’in ve Lenin’in öğretilerindeki ‘yeni’nin çekiciliği faşizmin korkutucu örtüsüyle örtülecek miydi? Ama Brecht yine de yeni’yi seçecekti. Çünkü çağının zeki bir gözlemcisi olan yazar, neyin yaklaştığını çok iyi biliyordu. Nazizm’in kanlı doğum sancıları sıklaşmıştı ve bu doğum ölümün ta kendisiydi.

Ama Brecht’in geçmişi ele almayı düşünmesi, yaşadığı çağı unutmak için değil, tam tersine ona ayna tutabilmek içindi. Bir bilim adamını ele alması da Naziler yüzünden birçok bilim adamının Almanya’yı terketmiş olmalarıydı. Ne yazık ki, Nobel ödüllü fizikçi Philip Lenard, Albert Einstein gibi bir dâhiyi bilim adamları listesinden çıkarmış, dört ciltlik ‘Alman Fizik Bilimi’ üzerine bir kitap hazırlarken Yahudi kökenli çok değerli fizikçileri kitabına almamıştı.

Brecht, bu yüzden, tarihteki bir kesiti bütün çıplaklığıyla ele almıştır; metafizik, gizemci ve ırkçı yorumlardan temizlenmiş bir anlayışla, tarihin büyük bilim adamlarından biri olan Galile’yi ve onun üçyüz yıl önceki bilimsel devrimini yorumlayıp kendi çağına ışık tutmuştur.

Galile’nin Yaşamı, Brecht’i yaşamının sonuna kadar meşgul etmiştir. Oyunun ilk versiyonunu 1938’de bitirmiş, 1946-1947 yılları arasında, İngilizce metni yeniden yazmış ve nihayet ölümüne kadar yeni bir Almanca metin üzerinde çalışmıştırii. 1938’de ilk metinden sonra, Brecht’in, bu oyun üzerine çok sayıda yayımlanmamış notu ve skeçi vardır. Galile, Kilise’den yanaymış gibi görünüp gizliden öğretilerini bitirir ve öğrencisi yoluyla notlarını gizlice Holanda’ya gönderir. Ama daha sonra Brecht, bu oyun üzerine fikrini değiştirmiştir. Tarihsel olayları gözönüne alarak kendine sormuştur: Engizisyon gibi bir terör karşısında aydının sorumluluğu ne olmalıdır? Yanıt: Doğru ve gerçek olanı yaymak. Ancak Galile’nin yaşadığı çağdaki koşullar içinde nasıl olacaktı bu? Yasadışı yollardan. Conficius, Lenin, Sir Thomas More ve birçokları doğrular ve gerçekler için düşman bölgesinde savaşmadılar mı?

Brecht, 1945 yılında, Amerikan versiyonunu atom bombası dehşetinin gölgesinde yazmıştır. Brecht o sırada Hollywood’dadır. Bu versiyonun yazımında ünlü oyuncu ve sonra da Galile’yi oynayan Charles Laughton, 1944 yılının sonlarından itibaren, ona yardımcı olmuştur. 1955/1956 versiyonunda, Galile oyunun sonunda öğrencisi Andrea’ya, bir bilim adamı olarak suçlu olduğunu itiraf eder:

Galile: Ben uğraşıma ihanet ettim. Benim yaptığımı yapmış olan birinin, bilimin saflarında kalmasına rıza gösterilemez.

Andrea: Sen inananların saflarına kabul edildin. (Gidip tepsiyi masanın üstüne koyar).

Galile: Doğru. Şimdi yemeğimi yemem gerekiyor.

(Andrea ona elini uzatır. Galile eli görür, ama sıkmaz.)

Galile: Şimdi sen de ders veriyorsun. Benimkisi gibi bir eli sıkmayı kendine yedirebilir misin? (Masaya gider.) Buradan geçmekte olan biri kaz yollamış. Yemek yemekten hâlâ zevk alıyorum.

Andrea: Yeni çağın başladığına artık inanmıyor musunuz?

Galile: İnanıyorum. – Ceketinin altındaki gerçekle Almanya’dan geçerken kendine dikkat et.

Galile’nin discorsi’lerini bitirmesi, ilk versiyondaki gibi, artık bir cesaret işi değil, ama kendine zevkine düşkün olmasından dolayı gerçekleşmiştir; o, bir olumsuz kahraman’dır.

15 tablo düzyazı. Bir şarkı. 1947’deki İngilizce metinde her tablonun başında uyaklı dizeler yer alır. 5. Ve 14. Tablolar budanmıştır. Brecht koşuk parçaları 1957 Berlin temsili için Almanca’ya çevirmiş, aynı budamalar yapılmıştır.

Bu yönden GalHe'nin Yaşamı (1938)iii, Brecht'in Diyalektik Tiyatro için önerdiği düşüncelerin bir çoğunu kapsayan bir model oyundur. Bu oyun, diyalektiğin, bir yapıtın estetik değerini ortaya çıkarmada büyük bir işlevi olduğu gösteren güzel bir örnektir. Oyunun yapısı, diyalektikle belirgin olur, kesinlik kazanır; bu yapı içinde yalnızca antitezleri değil, tezlerle kaynaşmış olan antitezleri buluruz. Oyun, karşıtlardan [contrast] çok, çelişkiler [paradox] ile ortaya çıkar. Galile'nin Yaşamı'nda oyunun içeriği ‘ya o, ya bu’ sözüyle değil, aynı zamanda ‘onun kadar bu da’ sözüyle anlaşılabilir; yalnızca ‘yol budur’, değil, aynı zamanda ‘yol bu değildir’ de oyun içeriğinin kapsamına girer. Kısacası, oyun yalnızca olumsuz ile olumlu'yu karşı karşıya getirmez, ama bunların arasındaki tamamlayıcı birliği, kaynaşmazlığı da gösterir.

Bu antitezler, Galile'de çeşitli yönlerden gelişir; söz gelimi, 2. Tablo'da. Galile, kendi buluşu olmayan teleskopu, kendi buluşuymuş gibi Venedik senatosuna sunar ve oradakiler tarafindan alkışlanır, oysa onu burada alkışlayanlar, onun araştırmalarına engel olan kişilerdir. Öte yanda, 4. Tablo'da, o, araştırma yapan bir bilgin olarak sevinçle kabul edileceği yerde kuşkuyla karşılanır. Bu tabloda Galile'nin öğretileri halk arasında yayılırken, Galile'nin halktan çok güvendiği Dük onu yarı yolda bırakır. Bu tablolar birbirine antitez oldukları kadar, kendi içlerinde de tez-antitezi içerirler.

Brecht ilk çalışmalarinda, böyle 'bir gelişimi hazırlayan notlar almıştır; Brecht'in el yazısıyla alınan notlarda şunları izleriz: “Veba salgını Galile'yi yolundan alıkoymaz. O, vebaya karşı durur, ama Engizisyon'a karşı durmaz. (Oysa Engizisyon'dan bir Kardinal, 'O, Ravenna'da değil mi?' diye sorduktan sonra, 'Veba salgını da Ravenna'da değil mi? Ne diye teleskopunu elinden alalım; sonra halk, Galile'nin cenneti görüp görmediğinden senatonun korktuğunu sanır. O, Ravenna'da, veba salgını da orayı kasıp kavuruyor!)' “iv.

Konuşmalarda rüşvet olgusuna sık rastlarız; ama bu çeşitli anlamlarda karşımıza çıkar: övgü yoluyla, parayla ya da saygı göstererek… Senato, Galile'nin sözünden döndüğüne ait demeci kilisede, sabah duasında okuyacağım duyurur (s. 254). Galile'nin öğrencileri sabah duasında kulaklarım tıkarlar. Ama demeç okunmaz: Zafer. Okunmayışının neden önemli olduğunu konuşurlar: Sevinç (s.255). Demeç akşam duasında okunur: Sövgü (ss. 255-56). Galile gelir, öğrencileri, yani ona inananlar, sözünden döndüğü için ona hakaret ederler. Oysa Galile'nin onlara gereksinimi vardır, çünkü gözleri zayıflamıştır, vb...”(s. 257)v. Brecht, provalarda, sürekli olarak bu çelişkilere parmak basmış ve bunların diyalektik ilişkilerini vurgulamıştır;

Oyunda, yeni bir çağın başlamasının dramatik aksiyon içinde gösterilmesi tez/antitez/sentez olarak verilmiştir. Yeni Çağ hareketlidir ve tetiktedir. Eski Çağ ise sürmektedir [tez, antiteze karışmıştır]. Ancak Yeni Çağ ne kadar güçsüz doğmuştur! Ama olaylar dizişi geliştikçe Yeni Çağ hayatta kalmayı başarır; yeni buluşlara gidilir, yeni bilgiler kalıcı olmaya başlar ve en önemlisı şu anlaşılır: evrenin eski inançlar içinde ele alınışı asla sarsılmaz değildir, akla olanak verilir: Galile, aklı olağan insanda arar, ama aynı Galile aklı yadsıyarak, aklın başarı şansını yok eder. Galile, oyunun sonunda bir şey farkeder: akıl çağı yeni başlamaktadır, yoksa son bulmamaktadır. Oyunun yapısı, diyalektik kurguyu vurgulayacak biçimde simetrik bir dokuyu içerir. Bu simetrik doku, oyunun bütünlüğü içindeki bölümler dengeler. Buna bir örnek, Galile'nin taşla oynamasıdır. l. Tablo'da, Galile Andrea 'ya Astrolap'ı anlatır:

“GALİLE: İnceliyelim bakalım. Önce ilk adım: Tanımlama.

ANDREA: Ortada küçük bir taş var.

GALİLE: O, dünya”. (ss. 179-80)

3. Tablo'da ise taş imgesiyle Sagredo'ya bir şeyler söyler:

GALİLE: (...) Hiç kimse ben kalkıp (elindeki taşı yere atar) bir taşı bıraktığımda ve taş düşmüyor, dediğimde buna uzun süre seyirci kalamaz. Bunu hiç kimse yapamaz. Bir kanıttan kaynaklanan baştan çıkarıcılık çok güçlüdür. Çoğu insan, zamanın akışı içerisinde ise herkes buna yenik düşer. Düşünmek insan türünün en büyük eğlencelerinden biridir” (s. 199)

6. Tablo'da, bu taş imgesi l. Bilgin'le olan konuşmanın temel düşüncesidir:

“l. BİLGİN: (Galile'ye) Bîr şey düşürdünüz, Bay Galile!

GALİLE: (Daha önce cebinden bir taş çıkarmış, oynarken yere düşürmüştür; taşı almak için yere eğilirken yanıt verir) Yukarı düştü, Monsignore, elimden yukarı düştü”. (s. 218)

9. Tablo'da ise Mucius ile olan tartışmasında yine taş imgesi vardır:

“GALİLE: Daha neyi açıklayacaksınız? Kutsal Meclis’in 1616 tarihli emirnamesine uymuşsunuz. Kendi yönünüzden bütünüyle haklısınız. Gerçi burada matematik ögrenimi gördünüz, ama bu bize, iki çarpı ikinin dört ettiğini sizin ağzınızdan duymak hakkını vermiyor. Siz bu taşın – (cebinden çıkardığı küçük taşı aşağıya atar) – şu anda yukarıya, dama uçtuğunu söylemek hakkına sahipsiniz”. (s. 232).

Bu taş imgesi, simetrik bir yolda l, 3, 6. ve 9. Tablolarda diyalektik düşüncenin gelişimini sağlayacak biçimde yerleştirilmiştir. Yukardaki alıntılardan da görüleceği gibi, karşımıza şöyle bir çizelge çıkmaktadır:

l. TABLO: Geleceğin bilim adamı Andrea'ya bilimsel olmayan Ptoleme sistemindeki taşyani dünya gösterilmektedir.

3. TABLO: Burada taş, Galile'nin kendi öğretileri içindeki dünyanın evrende boşlukta hareket ettiğini, Ptoleme sistemindeki öğretinin yanlışlığım ortaya koyan, bilimselliği vurgulayan bir taş'tır. Ama bu bilimsellik bundan sonraki 6. Tablo'da olduğu gibi, kesin bir biçimde ortaya konulmaz: “taşı bıraktığımda ve taş düşmüyor, dediğimde buna uzun süre seyirci kalamaz”, sözüyle bulgusunu henüz kanıtlamadığı anlaşılır.

6. TABLO: Burada taş’ın yere değil, ‘yukarı düşürdüğünü’ söyliyerek kendi bulgusunun bilimselliğini kesin bir biçimde ortaya koyar.

9. TABLO: Bu Tabloda taş, bir öğrencisinin bilim dışı tutumunu göstermek için kullanılır.

Diyalektik düşünce gelişmesini destekleyen simetrik biçim dengelemesinde başka örnekler de vardır. Örneğin, oyunda Galile'nin göründüğü tablolar arasinda da bu simetri izlenir:

Aydının sorumluluğu: Galile'nin  yaşamı - Resim : 1

Galile'nin Yaşamı 'nda, simetri, oyunun klasik anlamdaki yapısını vurgulayan bir öğe olduğu kadar, oyun kahramanının yaşamındaki diyalektiği ortaya çıkartan önemli bir öğedir. Yine iki başka tabloyu kısaca görelim:

Aydının sorumluluğu: Galile'nin  yaşamı - Resim : 2


3. Tablo'da Virginia, babasına sorar: “Gece nasıldı?” Galile yanıtlar: “Aydınlık!” 14. Tablo'da Galile, Virginia'ya sorar: “Gece nasıl?” Virginia yanıtlar: “Aydınlık!” îlkinde ‘aydınlık’ doğa için söylenmiş bir simgedir, îkincisinde, ‘aydınlık’ sözcüğü aynı zamanda insanlığın ve tarihin gelişimi ile ilintilidir. Böylece, simetri bir kompozisyon içindeki diyalektiği ortaya çıkartan öğe olarak görülür. Bu yöntem, her sahnenin sonunda, bir sonraki sahneyi hazırlayıcı sözleri eden yöntemden daha anlamlı ve etkileyicidir.

Galile'nin sözünden döndüğü 13. Tablo, Brecht'in başka bir özelliğini belirler. Brecht öyle imgeler seçmiştir ki, seyirci, geçmişteki olaylar yoluyla içinde bulunduğu çağı karşılaştırma olanağını elde eder. Yazar, bu noktada seyirci üzerinde büyük etki yaratacak bir yargı sahnesiyle ilgilenmiştir. Bu olayı yalnızca oyunun gestus'uviii (temel toplumsal jest) ile seyirciye iletir. Bu oyundaki gestus ise bilim adamının topluma olan sorumluluğudur.

13. Tablo'da iki ayrı düzlem görüyoruz: l) ön planda Virginia, babasının kurtulması için sözünden dönmesine dua eder; 2) Orta düzeyde ise Galile'nin öğrencileri kaygıyla sonucu beklerler. Galile'nin dayanıp sözünden dönmemesini beklerler [bilime inanmışlık, Galile'nin kişiliğine duyulan kaygı]. Bu tabloda, karakterlerin her biri, kişiliklerine biçim veren çevreye göre, bir davranış içindedirler: dindar Virginia, babasının ruhunun kurtulması için dua etmektedir (s. 254). Andrea, taptığı insanın insanlık açısından kurtuluşunu beklemektedir (ss. 253) Keşiş, hayran olduğu öğretmenine sınırsız bir inançla bağlıdır, Galile'nin sözünden dönmiyeceğine inanır (s. 255). Federzoni, hepsinden daha gerçekçidir, öbürlerinin duygusal sözlerine katılmaz; umutludur, ama aynı zamanda kaygılıdır (ss. 253-55). Bu sahnede öğrencilerin öğretmenlerine karşı olan durumlarım saptadığımız gibi (olay dizisi içinde önemli bir öğe), onların Galile'nin kızıyla olan çatışmalarım da ortaya çıkarar; böylece tek bir olayın çeşitli karakter için değişik anlamlar taşıdığını gösterir.

Bu sahnede Galile'nin öteki sahnelerindeki davramşlarına ışık tutan onları özetleyen bir görünüm vardır. Galile'nin en güçlü tutkusu yeni bir şeyler bulmak dürtüsüdür. Bilgi edinme tutkusu Galile gibi bir insanın en rasyonel çabasıdır. Galile bu ilgiyi elde etmek için suç işler: kendi buluşu olmayan teleskopu, kendi buluşuymuş gibi Venediklilere satar (para kazanma ve araştırmalarım sürdürme düşüncesi). Korktuğu için Medici'ye övgü dolu bir mektup yazar. Bu maddi korkaklığı ile üzerinde çalışmakta olduğu öğretilerini tamamlarix.

Brecht'in yazdığı ilk metinde Galile'nin davranışı, yani Medici'lere ödün verişi bilinçli bir planın ve kurnazlığın sonucudur. Çünkü ödün vererek çalışmalarım tamamlayabilmiş, çalışmalarını dünyanın özgür ülkelerine göndertebilmiştir. Ne ki, Brecht ölümüne yakın, bu oyunun son sahnesin! değiştirmiş ve Galile'nin bir suçlu olarak gösterilmesi gerektiğini doğru bulmuştur. Bunun için de, metinde değişiklikler yapmıştır. Breeht, Galile için şu sonuca varmıştır: “En büyük güçlüklerden biri: bir kahramanın hareketlerinden onun suçlu yanını ortaya çıkartmaktır. Herşeye rağmen o bir kahramandır – ve herşeye rağmen de bir suçludur"x. Kahraman - Suçlu, Brecht karakterlerinin diyalektik yapılarının bir özelliğidir. Çağımızda da Atom bilginlerinin durumu bir paralellik kurar buna: bu bilginler atomu parçalayıp, atom enerjisini bularak insanlığa yararlı olmuşlar, yani birer kahramandırlar, ancak bu bilgilerini, bilgin olmayan insanların ve politikacıların emrine verip insanlığa aykırı bir durumu ortaya çıkartarak suç ortağı durumuna girmişlerdir. Dünyanın seyrek yetiştirdiği zekâlarından ve bilimin önemli temsilcilerinden biri olan Galile de bilinç-altının ve kör duygularının kölesi olmuş, tıpkı katır kuyruğuna bağlı Orta Asya steplerinde sürüklenen Mazeppe'nın görünümünü almıştır.

Oyunun anahtar sahnesi olan 13. Tablo'da Andrea – Galile karşılaştırmasmı görürüz. Galile'nin sözünden dönmüş olması üzerine yüreğinden yaralanan Andrea, duygusallığı içinde şöyle bağırır: “Ne yazık o ülkeye ki, kahramanları yoktur!“ Kısa bir süre sonra, akılcı Galile bunu yanıtlar: “Hayır. Ne yazık o ülkeye ki, kahramanlara muhtaçtır” (s. 256) Burada Galile, akılcı bir sonuçla doğruyu getirir, ancak insanlık ve tavır açısından doğru olan duygusal Andrea'dır. Bu çatışmaya bağlı olarak tablonun sonunda beyaz perdeye yansıtılacak ya da biri tarafindan sahne önünde okunacak Galile'nin öğretilerinin küçük bir bölümü bu açıdan önem kazanır:

Üç ya da dört arşın yükseklikten düşen bir atın bacakları kırılabilirken, bir köpeğin zarar görmiyeceği, bunun gibi, sekiz ya da on arşın yükseklikten düşen bir kediye, bir kulenin tepesinden düşen bir ağustos böceğine ve Ay’dan bile düşse, bir karıncaya hiçbir şey olmayacağı açık değil mi? Ve tıpkı küçük hayvanların büyüklerden daha güçlü kuvvetli olmaları gibi, küçük bitkiler da daha dayanıklıdır (…)” (s. 256)

Diyalektik yapı Galile'nin kişiliğinde de izlenir: Galile, sabırla sabırsızlığı, cesaret ile korkaklığı, özgüven ile uşaklığı, coşku ile ılımlılığı, zeka ile budalalığı, nezaket ile kabalığı, ince mizah ile kaba alayı, şehvet ile nefse hakimiyeti, gerçeğe kendini adama ile gerçeğe olan kuşkuyu ve gerçeği sevme ile gerçeğe ihanet etmeyi kişiliğinde kaynaştınnıştır. Ama bunları kesin olarak birbirinin karşıtı olarak alamayız, bunların bir bölümü birbirini tamamlar niteliktedir. Örneğin, sabırsızlık, gerçeği öğrenmekteki sabırsızlığıdır; kabalık, gerçeği açığa çıkarmaktaki kabalıktır; gerçeğe ihanet, gerçeği sevmekten ortaya çıkmaktadır.

Galile'nin davranışları, öbür karakterlerin diyalektik gelişimini de sağlar. Örneğin, l) Orta yaşlı Galile'nin heyecanı, küçük Andrea'nın yeni buluşlara olan duygularında tekrar edilir ve 2) Galile'nin dehası genç Andrea'nın bilgece gelişmesinde yansır. Bir noktada Andrea'nın karakteri Galile'nin karakterine bir seçenektir (alternatiftir); Öğretmenini izleyerek öğretmenini sonuçlara çıkaran odur. Andrea, Galile'den çok daha genç olmakla birlikte, daha yaşlıymış duygusu uyandırır. O, yalnızca öğrenmez, bir bilgin olur. Bu oyunda tüm karakterler, oyunun sonuyla yargılanır, ama Andrea ancak geleceği ile anlam kazanır.

Öte yanda, Virginia'nın karakteri yeni bilim-eski inanç çatışmasını gösterir; buna toplumsal gelişme ve tepki ile kişisel ve aile çevresinin çatışması da denilebilir. Galile, kızı için değil, bütün dünya için varolmalıdır. Bunun için de her gittiği yerde aklı ve düşünmeyi geliştirmeye çalışır: ancak kızını bunun dışında tutar. Kızına karşı sorumlu bir babadır, o kadar; kızına yönelişinde entelektüel olan hiçbir şey yoktur. Daha baştan itibaren onu kiliseye emanet eder. Bir örnek: kızı teleskoptan bakmak ister ve şunu söyler: “Neden? (Virginia verecek cevap bulamaz) Bu bir oyuncak değil”. (s. 200). Böylece Virginia'nın kişiliği Kilise yoluyla oluşur. Babasının anlamadığı Virginia, Engizisyon Mahkemesi Başkanı Kardinal tarafindan anlaşıldığını hisseder (ss. 225-26). Böylece, Galile, kendine karşı çevrilmiş bir silahla daha karşı karşıya kalır (kendi yetiştirdiği ona karşı olur). Virginia, iyi bir ailenin işe yaramayan kızıyken, Kilise'nin işe yarayan kızı durumuna girer ve Galile'nin yaşamının sonundaki yarı hapis durumunun baş gardiyanı kendi öz kızı olur.

Ludovico, keşiş ve öteki karakterler Galile'ye bağlı diyalektik gelişimi sağlayan yardımcı oyun kişileridir. Ters orantılı diyalektik gelişimde Galile ile Virginia'yı, Bayan Şarti iie Andrea'yı izleriz. Akılcı ve maddeci, bilgin Galile'den, duygusal ve ruhcu, dindar Virginia oluşur. Dindar ve okuma yazma bilmeyen Bayan Sarti'den, akılcı ve bilgin Andrea gelişir. Bayan Şarti, eski inançlara bağlı, Galile'nin öğretilerine karşı çıkan bir kadındır, ama varettiği oğlu Andrea, Galile'nin öğreticilerine yönelen, yeni bir çağın bilimim temsil eden bir kişi olur. Öte yanda, Yeni Çağ biliminin baş temsilcisi. Galile'nin varettiği kızı Virginia işe Eski Çağ'ın kilise öğretilerine yönelir. Kısacası, bir yanda dinsel inançtan, bilimsel akılcılığa yöneliş olurken, başka bir yanda da bilimsel akılcılıktan dinsel inanca doğru yöneliş izlenir.

Bu diyalektik gelişimi, oyunun yapısında, karakterlerde ve konuşma örgüsünde buluruz. Ancak bu diyalektiğin doğru bir biçimde anlaşılmasıyle oyun entelektüel bir mırıltıdan, halk çoğunluğuna yönelen bir görünüm kazanabilir. Başta da söylediğim .gibi, ayrıntılar bu oyunda büyük önem taşır. Her tabloda, her replikte diyalektik gelişim sağlam bir biçimde örülmüştür. Ayrıca, repliklerde bu diyalektiği geliştiren tavır sorunu da üzerinde durulması gereken ayrıntılardan biridir.

Yardımcılar: Steffin. Müzik: Hanns Eisler.

İlk Temsil: Zürich Schauspielhaus, 9 Eylül 1943. Yönetmen: Leonard Steckel. Tasarım Teo Otto. Oyuncular: Steckel (Galile) Karl Paryla, Wolfgang Langhoff. Eiylül 1948’de, Münih Radyosu4nda yayımlanmıştır. Diğer temsiller: 19 Nisan 1955’te Köln Kammerspiele ’de; yönetmen: Friedrich Siems; 1956’da Nürnberg’te; Ocak 1957’de Berlin, Schiffbauertheater’da; yönetmen: Erich Engel. Tasarım Caspar Hener. Oyuncular: Ernst Busch (Galile; 1957’de Dresten Davlet Tiyatrosu’nda. Ağustos 1947’de Los Angeles’taBrecht ve Laughton’un çevirisiyle Coronet Theatre’da; yönetmenler: Brecht ve Joseph Losey; tasarım: Robert Davison; oyuncular: Laughton (Galile), Hugo Haas (Banberini), Frances Heflin (Virginia). Aynı yapım, 7 Aralık 1947’de New York’ta Maxine Elliott’s Theatre’da. 14 Aralık 1951’deOntario’da ve 1953’te Toronto’da temsil edilmiştir.

i Brecht Belgeliği Dosya ‘Günlük’, alıntı Werner Mittenzwei, Bertolt Brecht, Von der Massnahme zu Leben des Galilei, Aufbau Verlag, Berlin 1962, s.255.
ii Brecht, Berliner Enseble’da Galile’nin son metni’nin provaları sırasında ölmüştür.
iii Örnekler için, bkz. Galilenin Yaşamı (1955/56), çev. Ahmet Cemal, Mitos/Boyut Yayınları, Istanbul 1997, metni kullarılmıştır.
iv Berliner Ensemble Belgeliği, dosya no. 426, ss. 48-49; aynı zamanda bkz. Tulane Drama Review, Kış 1968, no 38, s. 126.
v Aynı dosya, s. 49.
vi Bu sahnede Galile'nin kişiliği aynı, inançları değişmiştir; oysa Andrea'nın kişiliği değişmiş, inançları aynı kalmıştır.
vii Berliner Ensemble Belgeliği, Dosya no. 976, s. 33.
viii Bunun Türkçe'de Brecht'in vermek istediği anlamda tam karşılığı oîarak bir sözcük yoktur, ama kavram olarak temel toplumsal sorun, eğilim ve amaç anlamlannın tümünü kapsar.
ix Brecht, Galile sorununu onun ahlaksal korkaklığı açısından alır; bkz. Andrea ile Galile arasında geçen sayfa 262'deki konuşma. Yazara göre, Galile'nin öğretilerinin bitirebilmek için Kilise'ye ödün vermesî. kabul edilecek bir neden değildir, ama bir gerçektir; bkz. Materialien zu Brechts ‘Leben des Galilei, Suhrkamp Verlag, Frankfurt /Main 1963, ss. 151-2.
x Kaethe Rillicke, “Bemerkungen zur Schîussszene”, Materialien, s, 152.