Yandex
12 Nisan 2025 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Az laf çok iş

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

1994 Ağustos’u. Yaz tatilinde bisikletle geziyordum. Önünde durup bakındığım gazete bayisinde bir dergi dikkatimi çekti, adı Bilim ve Ütopya. Kapakta “Evren Modellerinde Din-Bilim Çatışması” diye bir konu var. Hiç böyle cesur bir başlık görmemiştim. Derhal satın alıp okudum.

Genel olarak bilime ve bilim dergilerine ilgi duymuşumdur. TÜBİTAK’ın Bilim ve Teknik dergilerini babam ilk çıktığı 1960’ların sonlarından beri okumuş, biriktirmişti. Evimizdeki ciltlerini incelemiştim. Ancak Bilim ve Ütopya farklı ve çok etkileyiciydi. Sadece bilim dünyasında olan biten teknik gelişmeleri haber vermiyordu. Bilimden yana bir felsefi tutumu vardı. Aydınlanmacı ve devrimciydi.

O tarihte dergi sayfalarında gönüllü temsilcilik çağrısını görmüş, Eylül ayında İstanbul’a döner dönmez soluğu künyede verilen adreste almıştım. Sosyoloji öğrenimi gördüğüm Selçuk Üniversitesi’nde Bilim ve Ütopya’nın temsilcisi oldum. O yılın sonbaharında aylık 10 adetle başlayan elden satış, bir süre sonra Öncü Gençlik’in işe el atması sayesinde 200 adede kadar çıkacaktı.

Az laf çok iş - Resim : 1

BİLİM VE ÜTOPYA’NIN TARİHSEL ROLÜ

Geçenlerde Bilim ve Ütopya Genel Yayın Yönetmeni Cemil Gözel arkadaşım, bir abonelik fişi gönderdi. Otuz yıldır her ay bayiden satın aldığım ve ödünç verilip geri gelmeyen iki-üç sayısı hariç eksiksiz bir koleksiyonuna sahip olduğum dergiyi, bayiden almak iş yoğunluğum nedeniyle bazen işkenceye dönüşüyordu. Etkili bir abonelik kampanyasının hem bu tür avantajları olacağını hem de dergiyi hak ettiği daha yüksek bir tiraja taşımaya hizmet edeceğini uzun zamandır düşünüyordum.

Derginin bir abonelik kampanyası başlatması son derece yerinde bir karar. Bilim ve Ütopya, bilim dünyasında olup bitenin fotoğrafını çeken, aktarmacı ve betimleyici bir dergi değil. Bilime ilişkin bir sosyolojik tutumun sahibi. Bir bilim politikası var. Bilim ve Ütopya, küreselleşme diye adlandırılan emperyalist taarruzun, akıl, bilim, emek, nedensellik, öngörülebilirlik ve ulusal bilim gündemi ihtiyacı alanlarına yönelik cephesinde saldırıyı püskürtme görevini yerine getirdi. Bu cephede emperyalizme ve onun yedeğine girmiş yobazlığa karşı halkın elindeki en önemli araçlardan biri Bilim ve Ütopya oldu.

Hayatta en hakiki yol gösterici bilimse eğer, bilimin hayatın merkezine konulması, siyasetin bilimin emrine verilmesi, gerçeğe sadakat duygusunun içimize işlemesi şarttır. Bu ise, bilim kültürünü topluma hâkim kılmayı gerektirir. Toplumca yaşadığımız her olay, bize döne döne bunun ne kadar yakıcı bir ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Yüzlerce örnek verilebilir. Sözgelimi deprem olgusu karşısında bile görüyoruz. Kentlerimizi bilimsel verilere uygun inşa etmeyişimiz ya da depremi bilimsel bir zeminde kavrayarak kültürel davranış kodları geliştiremeyişimiz, hep bilime mesafeli durmamızın toplumsal bedelleri olarak bize geri dönmüyor mu?

Az laf çok iş - Resim : 2

DİSTOPYAYA KARŞI ÜTOPYA

Emperyalist küreselleşme sürecinde aklın ve bilimin küpeşteden aşağı atıldığı, yerine hurafe ve cehaletin konulduğu distopik evrenin maddi temelini üretimden kopuş süreci oluşturdu. İnsanlığa yeni bir ortaçağ dayatanlar, ayaklarını kumarhane kapitalizmi denilen bir sıcak para ve borçlanma ekonomisine basmışlardı. Ancak artık taarruz döneminin sonlarına yaklaştık. Dolar saltanatının çöküşünü ABD’nin önlenemez gerileyişi izliyor. Trump’ın mütecaviz çırpınışlarının, Asya uygarlığının yükselişini engellemeye yetmeyeceği görülüyor. Milli devletlerin kayıplarını telafi edeceği, ulusal kalkınmacılığın ve üretimin yeniden değer kazanacağı yeni bir dünya kuruluyor. Çanlar distopya için çalıyor. Ütopya’nın çağına giriyoruz.

Siyasal mücadelelerin cepheleri olur. Bilim ve aydınlanma cephesindeki kazanımlar, diğer cephelerin elini güçlendirir. Üretim ekonomisi için mücadele, Cumhuriyet’in emekçiden yana karakterini yeniden ayağa kaldırmaktan; o, milli hükümeti kurmaktan; öbürü kadınların özgürleşmesinden; diğeri aklın ve bilimin itibarının iade edilmesinden ayrılamazlar. Bu nedenle çağımızda bilim için mücadele sadece bilim alanını etkileyen sonuçlar doğurmaz. Bunun tersi de geçerlidir. Dolayısıyla Bilim ve Ütopya sadece bir bilim dergisi değil. Emperyalizm, postmodernizm ve gerici cehaletin üzerimize boca etmeye çalıştığı distopya cephesinin yerine insanca bir geleceği inşa etme ütopyamızın simgesi ve aracı…

Bugün Bilim ve Ütopya Dergisi’ni daha yüksek tirajlara taşımak ve toplumsal etkinlik düzeyini yükseltmek bütün vatanseverlerin görevi. Dergi başlangıç olarak 500 yeni abone hedefi koymuş. Bence yetersiz bir hedef. Ama madem böyle uygun görmüşler, kendimle başlayarak eksi bir diyorum. Kaldı geriye 499.

Bilim ve Ütopya
Yorumlar (3 yorum) Yorum yapmak için tıklayınız
Yükleniyor...