Azgelişmişlik sendromu: Toprak ve aile
Sıklıkla yinelediğimdir: Cumhuriyet’in Osmanlı’dan devraldığı, hâlâ da çözemediği iki temel sorunu vardır; toprak ve aile.
Kuşkusuz bu bir yanıyla üretim/mülkiyet ilişkilerine diğer yanıyla da toplumsal sınıfların oluşumu ve bireyi/insanı yetiştirmeye dayanır. İktisatçılar, toplumbilimciler bu temel sorunları iyi kötü enine boyuna araştırıp yazıp tartışmışlardır.
Gelin görün ki; bugün ülkemizin en temel sorunu olmaya devam eden bu iki konuya bakmadan/irdelemeden AKP’yi bir ana sorun gibi görmek/göstermek aymazlıktır. Bu siyasal eğilim/çoğunluk bu iki sorunun çözümsüzlüğünün bir sonucudur.
Cavit Orhan Tütengil azgelişmişliği tanımlarken özellikle şunların altını çiziyordu:
“Azgelişmiş ülkeler sorununun temeli olarak karşımıza çıkan ‘azgelişme’ değişik sebeplerin meydana getirdiği bir ‘sonuç’tur. İlk bakışta göze çarpan sebepler arasında:
Tabiattan gelen güçlükler ve engellemeler, kaynakların kıtlığı veya yeterince kullanılamaması, sosyokültürel güçlükler,gelişme hızını kesen bir nüfus artışı veya gelişme için yeterli olmayan bir nüfus yoğunluğu, toplumları derinden etkileyen büyük dönüşümlerin dışında kalınması, teknolojide ve organizasyonda gecikmişlik, dış güçlerin yararına işleyen bir ilişkiler düzeni, gelişmede yer alan insan ve madde kaynaklarının kötü kullanılması veya elden kaçırılması sayılabilir.” (*)
SÜRÜKLENİŞ VE GÖÇ DALGALARI
Marshall yardımı Türkiye’nin ulusal bağımsızlığının kırılma noktasıdır. “Soğuk Savaş” döneminde ülkeyi kendi yörüngesine almak isteyen ABD ve Batı, ulusal kalkınma; tarım, toprak eğitim, aile ve hatta hukuk/siyaset alanındaki sorunlarına el atmıştır. TekParti Dönemi’yle buna kapı aralanması, ardından da Demokrat Parti’nin iktidara hazırlık süreci bugünün başlangıcıdır.
Hatırlayalım ülkenin ilk önemli iç göç dalgası o süreçte yaşanır. Bu dalga 1960 ve 1980’lerde akıl almaz biçimde hızlanır. Burada çok amaçlı bir sürükleniş vardır.
GAP bir oyalama projesi olarak başlatılır. Türkiye’nin tarımsal kalkınma projesinin önünde engeldir. Cumhuriyet’le var olan tarımsal üretim alanları, çiftçiyi topraklandırma çabaları rafa kaldırılır. Eldeki planlı projeli girişimler atıl duruma getirilir. Hatırlayalım tarımsal üretim çiftliklerini, şeker fabrikalarını, et ve balık kurumlarını, süt işletmelerini...
KARGO TOPLUMU
“24 Ocak Kararları” diye hayata geçirilen ekonomik politikalar AKP’nin kuruluş sürecinin önünü açtığı gibi, bununla gerçekleştirilecek politik oluşumların başlangıcıdır. Bu süreç iyi analiz edilmeden, ülkenin en temel sorunlarının neden çözümsüz bırakılıp da; suni gelişme göstergeleriyle halkın gözüne nasıl perde indirildiği anlatılmadan ülkedeki dönüşümün ne yönde olabileceğinin adımları atılamaz.
Düşünün ki toprak sorununu çözemeyen, tarımsal sanayisini kuramayan bir ülke; üretmeyen ve giderek mesleksizleşen bir toplum yaratırken, ha bire konut üretip ama bunlarda oturacak “aile”nin en temel sorunlarını çözemez durumdadır. Eğitim, sağlık, iş ve meslek sorunu azgelişmişliğin neredeyse bütün göstergelerini içermektedir.
Gelinen bu noktada ülkenin sürüklenişini gündelik siyasetin basiretsizliğine vermek yerine, asıl büyük resme bakmak gerektiğini düşünüyorum.
Giderek dışı bağımlı, “kargo toplumu” haline gelen bir ülkenin aidiyetini yitirmesi ân meselesidir.
(*) Azgelişmenin Sosyolojisi (1970); Cavit Orhan Tütengil; 2013, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., 197 s.