Aztek muskaları
Soydaşımız Aztekler sadece şifalı bitkileri bilmekle kalmaz, taştan yapılmış muskalara da çok önem verilerdi. Batıl inanç ve bilim arasında olan bu tedavi, şifacılar tarafından sıkça kullanılırdı. “Beyaz, şeffaf kırmızı benekli bir taş göğüs üzerine konulunca süt oluşumunu arttırırdı; yeşil, beyaz benekli bir taş, kuş kafası, balık gibi biçimler verilerek veya sadece yuvarlatılarak böbrek rahatsızlıklarında kullanılırdı. Fransiskan rahibi Sahagun, 1576 yılında Meksika’da yayılan tifüs benzeri ve şiddetli burun kanamalarıyla ağırlaşan bir salgında “kan taşının” çok etkili ve başarılı sonuçlar verdiğini yazar.
Bu taş (signatura rerum) ve toz haline getirilip yara ilacı olarak da kullanılmıştır. Muskaların telkin etkisini - taşı elinde tutmak için inanan hastalar için yeterlidir ve taş tozlarının fiziksel, dezenfektan etkileri olabileceği reddedilemez. Taşların etkileri Koch’un bir deneyini hatırlatır: Hipnoz altında hastaya, aslında boş olan bir bardak su içmesi söylenir, daha sonra hastadan alınan idrar, içtiğini zannettiği sıvı miktarı kadardır. Cilt hastalıkları için ‘Derisi yüzülmüş efendimiz’ olarak bilinen Tanrı Xipe özellikle Zapotaekler arasında itibar görürdü. ‘İnsan derisi yüzülen bayramda, iyileşmek için yüzülen deri giyilirdi. Ayrıca taze terementi ruhu, yakılmış olgun mısır koçanı ve Cococtlacotl kökü de cilt hastalıkları için kullanılırdı. Bu kök gelincikgiller familyasındandı.
KEPEK, SİVİLCE VE BÖCEKLER
Kepek için saç tamamen traş edilir ve Saponin içeren bitkilerden yapılan sabunlar severek kullanılırdı. Ayrıca vermut külü ve avakado ağacından bir merhem de önerilirdi. Avakado ağacının meyvesi ve yağı kozmetik amaçlarla kullanılırdı. Bu meyvenin etli kısmı, şifalı çömlek çamuru (kaplıca kili) ile karıştırılarak ilaç yapılırdı. Uyuz tedavisinde avakado meyvesi ve sıcak vermut otundan bir tabaka, saçlar traş edildikten sonra başa sarılırdı. Baştaki çıbanlar için kireç veya tütünle karıştırılan şifalı kil kullanılırdı. Eğer bu iyileştirmezse o zaman, baş irinin akması için ‘kelebek şeklinde’ kesilerek cerrahi müdahale uygulanır ve idrarla temizlenirdi. Sonra yatmadan önce yüz sıcak idrarla yıkanır ve üzerine ‘sarı’ biber sürülürdü. Hastanın gece tekrar kalkıp başını idrarla yıkaması gerekliydi. İdrar sökücü ve müshil ilaçları da ek olarak alınırdı; şarap, ekşi ve yağlı yiyecekler ise yasaktı. Asker otu denilen, yaprakları Matiko olarak bilinen piper angustifolium (artanthe elongata) idrar yollarında kanama durdurucu, idrar söktürücü ve antiseptik olarak etkiliydi. Ayrıca Matiko yaprakları Peru’da bel soğukluğuna karşı kullanılmaktaydı. (Çin’de de Lu-tzu denilen bir biber cinsinin tohumları cilt hastalıkları tedavisinde ve Malezya’da piper argyrites külleri saçlar için kullanılır.) En korkulan haşere Amerikan piresi (tunga penetrans) idi. Bu dişi böcek derinin altına girip yumurtlayarak şiddetli iltihaba yol açar ve tetanaso da bulaştırabilirdi. Yerliler ayak parmaklarına dadanan bu böcekten korunmak için ciltlerini karanfil yağı ile ovarlar ve fayda görürdü.
KULAK AĞRISI, NEZLE, ATEŞ...
Aztekler kulak ağrısı için coyoxochitl (biber) ile yapılan ilacı günde üç kez kulaklarına ılık olarak damlatırlar, gece de tekrarlarlardı. Eğer kulak iltihabı dıştaysa, o zaman terementi ruhu ile coyoxochitl karıştırılırdı. Körlüğe, gözün çıkmasına ve akmasına, yıldırım çarpmasına çare yoktur. Kolit (bağırsak ülseri) ise İspanyol biberi (capsicum annuum, var longum) ile tedavi edilirdi. Tepeopulco el yazması defterlerde adı Chilli olarak geçer, Meksika’da yetişir ve acı biber olarak kullanılırdı. Nezle için verilen reçeteler çok yönlüydü. Öksürüğü istifra, kusma ile önlemeye çalışmaları özellikle dikkat çekicidir. Günümüzde, Ipecacuanha’dan (uragoga ipecacuanha) elde edilen hülasalar gibi kusturucu maddelerin, az dozda kullanımının balgam söktürücü olduğu bilinir. Ateş, titreme nöbeti ve benzerleri için bir dizi şifalı ot vardı. Hastaya diyet olarak tavuk, tavşan, güvercin, geyik eti ve kızarmış ekmek verilirdi. Soğuk su ve buz yasaktı. Bu günümüzdeki bronşit tedavisini hatırlatır. Göğsüne sert bir darbe alarak akciğer bölgesinde iç kanama geçiren bir hastaya dört adet taze öğütülmüş kertenkeleyi sıcak idrarla içmeliydi. Bunlar eski Meksika halk tababetinin gizemleri arasındaydı (Heinrich Wallnöfer, 1998, Azteklerin Unutulmuş Tedavi Yöntemleri /Çevirmen Alev Kırımlı, Okyanus Yayıncılık, İstanbul, s.91-98).