Baas: Suriye’de direnişin şifresi
Bir yakın tarih taraması yapalım.
***
Irak:
20 Mart 2003: Amerikan bombardımanı başladı.
9 Nisan 2003: Bağdat’ta Saddam Hüseyin’in heykeli yıkıldı.
Böylece Irak’ın işgali tamamlandı.
Sonuç: Saddam yönetimi, 19 gün ancak direnebildi.
***
Tunus:
17 Aralık 2010: Muhammet Buazizi adlı genç kendini yaktı.
İntihar, yaygın protestoların fitilini ateşledi.
Bu, “Arap Baharı”nın da başlangıcı sayılır.
14 Ocak 2011: Devlet Başkanı ülkeden kaçtı.
Sonuç: Zeynel Abidin yönetimi 28 gün dayanabildi.
***
Mısır:
25 Ocak 2011: Göstericiler Kahire’de sokağa çıktı.
11 Şubat 2011: Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek istifa etti.
Sonuç: Göstericiler 17 günde sonuç aldı.
***
Libya:
7 Şubat 2011: Protestolar Libya’ya sıçratıldı.
Fakat: Halk katılımı zayıftı.
Ülkeye hem dışarıdan milisler sokuldu.
Hem de NATO müdahalesi başlatıldı. ABD ve Fransa önderliğinde.
20 Ekim 2011: Devlet Başkanı Muammer Kaddafi linç edilerek öldürüldü.
Sonuç: Yönetim, 8 ay 11 gün direndi.
NATO’nun askeri müdahalesine rağmen.
***
Gelelim, asıl konumuz olan Suriye’ye.
15 Mart 2011: Gösterilerin başlatıldığı tarih.
Örgütlü silahlı gruplar hemen devreye sokuldu.
Atlantik Cephesi bütün gücüyle yüklendi.
10 binlerce yabancı terörist ülkeye sevkedildi.
Silah ve para desteği verildi.
Ülke yakıldı, yıkıldı.
Her 4 Suriyeliden 1’i artık mülteci.
3’te 1’i ise evini/barkını kaybetti.
Ölü sayısı: En az 500 bin.
***
Bugünün tarihi: 10 Ekim 2017.
Sonuç: Tam 6 yıl 6 ay 25 gün oldu.
Suriye direniyor. Devleti ve halkıyla topyekün bir direniş.
Ve de artık kazanıyorlar.
Şimdi soru şu: Suriye’nin farkı ne?
***
Tamam: Tunus ve Mısır yönetimleri çürümüştü...
Sistemin meşruiyeti zayıftı.
Fakat: Irak ve Libya öyle değildi.
Özellikle Libya’da halkın “rıza”sı genişti.
***
Bu durumda doğru yöntem belli:
Kıyaslamayı “olan”lar üzerinden yapmak gerekiyor.
***
Ama önce parantez açalım.
Türkiye’de yaygın bir “cevaba” bakalım.
Özellikle İslamcı ve liberal çevrelerde deniyor ki: “Suriye yenilmedi. Çünkü Rusya ve İran’ın güçlü desteği arkasındaydı.”
***
Moskova ve Tahran’ın desteği hayatiydi.
Zaman zaman belirleyici de oldu.
Fakat: Asıl faktör başkaydı.
Evet, Suriye’de bir “güç” vardı.
Belki biraz “perde arkası”ndaydı.
Ancak: Bütün süreci onlar yönetti.
Bu gücün adı: Baas Partisi’ydi.
***
Biraz ayrıntılarına girmem lazım.
2012 yılının ilk günleri. Kriz sonrası Suriye’ye ilk gidişim.
Baas’ın önde gelen bazı yöneticileriyle tanıştık.
Daha o zamandan dikkatimi çekmişti.
Birikimli ve açıksözlüydüler.
***
İç cephedeki durumu...
Baas’ın neden, nasıl paslandığını..
Bölge ve dünya dengelerini okumasını biliyorlardı.
Yetkindiler. Türkiye’yi yönetenlerle kıyaslanamayacak kadar.
***
Eylül ortasında Şam’daydık yine.
Üst düzey Baas sözcüleriyle konuştuk.
Sürecin muhasebesini yapmaya başlamışlardı bile.
***
Yaptıkları bazı tespitleri paylaşmalıyım.
“Batı bizi mezhep, din, aşiret bağlısı olarak görmek ister.”
“Vatan duygumuzun, bağlılığımızın olmadığını düşünür.”
Meseleyi çözmüşlerdi.
Batı için Ortaçağ’dan kalma bütün kimlikler tercihliydi.
Yani: Din, mezhep, aşiret bağları ve etnik kimlikler.
Alt kimlikleri aşmak... “Millet” üst kimliğinde birleşmek ise memnu.
Ulus devletleri yıkmak istemelerinin nedeni de buydu.
***
Batı “milletleşme” süreçlerine niçin karşı çıkıyor?
Mezhepçi ve etnik hareketleri neden destekliyor?
Sebeplerini bir de bizimkiler anlasa..
***
Bir dipnot verelim.
“Baas” deyince bizim İslamcıların aklına gelen belli: Alevilik.
Oysa, Baas’ın tarihi başka.
Bilinen iki önemli kurucusu:
Mişel Eflak: Hıristiyan Arap.
Salah Bitar: Sünni Müslüman.
Yani Baas bir Alevi hareketi değil.
Başta Irak, birçok Arap ülkesinde örgütlendi.
Hiçbirinde mezhebi bir tercihi olmadı.
***
Baas sözcüsünün tespitleriyle devam edelim.
Muhteşem Yüzyıl dizisi üzerinde ortak tarihi savundu.
“Tarihi, tarihimizi yer yer Batıya meze yaptı.”
Tespitinde haklı mı?
İzlemediğim için bilemeyeceğim.
***
Türkiye-Suriye barışması:
“Bizim yeni bir sayfa açmamız gerekiyor.”
“Örnek ortada. Türkiye-İran yakınlaşmasına bakalım.”
***
Gençlik... Gençlik...
“Gençlerimiz buluşmalı...”
“Ünlü isimlerin, siyasilerin bir araya gelmesiden daha önemli.”
“Önceliğimiz: Gençlerin, sanatçıların, gazetecilerin bir araya gelmesi.”
“Gençlerimiz husumeti bırakmalı. Osmanlı husumetini, Fars husumetini.”
“Aynısını Türk ve Fars gençliği de yapmalı.”
***
Din adamları..
“Son krizde din adamlarımız kötü sınav verdi.”
“Gençliğimizi ve halkı zehirlediler.”
“Hem Suriye’de, hem Türkiye’de.”
***
Rusya ve İran’la ittifak...
“Siz dostlarımıza söyleyelim. Rusya ve İran yardım etmeseydi de biz yine direnip kazanırdık. “
“Yakın gelecekte göreceksiniz. Biz laik, aydınlanmacı, solcu Suriye halkı, Rusya ve İran’ın bize verdiğinden daha fazlasını biz onlara verdik.”
***
Sonuç: Suriye’de olup da diğerlerinde olmayan Baas Partisi’ydi.
Direnişin aklı ve karargahıydı.