Babalar ve oğullar
Bir tarafta İsmet Paşa ve çocukları; bir tarafta daha 25 yaşındayken gemicik sahibi olan, evinde altı adet kasa çıkan siyasetçi çocukları.
Bir tarafta 25 yaşındayken milyon dolarlık gemicik sahibi olanlar; diğer tarafta her dönemde "faşist" diye suçladıkları, en çirkin şekilde saldırıda bulundukları, Amerika'da okuyan çocuğuna 1700-2000 dolar bulup araba alamayan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü.
Son günlerde paralel devlet yapılanmasının ortakları arasındaki kapışmanın ortaya döktüğü pislikleri gördükten sonra, yandaşların, liboşların, faşistlikle suçladıkları İsmet Paşa ile ilgili bir gerçeği değerli okuyucularımla paylaşmak istedim.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Amerika'da okuyan oğlu Ömer'e mektup yazıyor.
Mektuptan anlaşılıyor ki, Ömer babasından Amerika'da herkesin arabası olduğu için kendisinin de araba almak istediğini, ancak kendisine babası yani Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 1700-2000 dolar göndermesini istemiş.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 6 Aralık 1946 günü oğlu Ömer'e yazdığı mektupta, "Otomobil meselen hiç hatırımdan çıkmıyor. Fakat 1700-2000 dolar döviz asla bulamayız. Arkadaşların gibi bir eski otomobil bulmandan başka çaren yoktur. 'Olmaz' dediğim zaman ne kadar üzüldüğümü tasavvur edersin. Kolayca reddetmediğimi bilerek müsterih olursun, sabrın artar. Kullanılır bir şey bulacaksın diye de ümitliyim" diye yazmış.
İlahi "Faşist" Paşa, yok muydu çocuklarının bir tüccar amcaları, açıp telefonu "yirmi, yirmi beş hesabına gönder" diyebileceğin.
Bunu okuyunca acaba bazılarının yüzü kızarır mı, bilemiyorum.
O tarihte İsmet Paşa bugünkülerle aynı tıynette olsa, açardı bir işadamına telefonu, o parayı bulması işten bile olmazdı.
İsmet Paşa'nın üstüne bütün gücüyle gelindiği zaman bile çocukları hiçbir pisliğin içine sokulamadı; gazetelerde okuyoruz, şimdikilerin bir kısmının çocukları gırtlağa kadar pislik içinde, İsmet Paşa "faşist"ti, şimdikiler demokrat.
'Yargıdan adam almam'
Demokrasi bir özgürlükler rejimidir. Bu özgürlük, babanın sıfatını kullanarak "iş tutma" özgürlüğü değildir.
Dönün geriye bakın, bir tane CHP Genel Başkanı'nın çocuğunu pisliğin içinde göremezsiniz.
İsmet Paşa'nın damadı 1957 seçimlerine giderken hapishanededir.
"Kendisini milletvekili yapalım, tahliye olur" diyenlere, "Ben yargıdan adam almam" diyebilmiştir.
Şimdikiler, soruşturma kendilerine, çocuklarına uzanmasın diye, yargıyı yürütmenin emrine sokmaktan bile çekinmemekte, soruşturmayı yürüten savcıdan dosya alınmaktadır.
Bu ülkenin aydınları, askerleri, yazarları çizerleri zindana atılırken, bu işi yapan Savcıya özel makam aracı tahsis edip, iki defa terfi verenler şimdi aynı Savcı kendilerine dokununca ağlamaya başladılar.
Seksen üç yaşındaki İlhan Selçuk sabaha karşı evinden alınırken sessiz kalanlar, şimdi sabahın köründe adam alınır mı diye serzenişte bulunuyorlar.
Soruşturmanın sonuçları nereye varır bilinmez.
Ergenekon'da, Balyoz'da ve daha nice itibarsızlaştırma davalarında, yargılananlardan esirgenen "masumiyet karinesine" saygılı olmak gerekir.
"Şimdi, şimdi tam zamanı, şimdi." Neyin tam zamanı, "Temiz siyaset/dürüst yönetim" temelinde bir ahlak devrimi yapmanın tam zamanı şimdi.
Gerçek anlamda tam bağımsız ve tarafsız yargı herkese lazım, hatta insan haklarını, hukukun üstünlüğünü, kamu yararını, ülke çıkarlarını, sürekli olarak çiğneyen, devlet içinde ikiz yapılanmayla devleti ele geçirmek kastıyla ortaklık kuran, AKP iktidarının üyelerine bile lazımdır.
Bunun için İsmet Paşa'nın oğluna yazdığı mektuba yazımda yer verdim. Onun "Garp Cephesi'nin Muzaffer Komutanı", "Lozan'ın Büyük Diplomatı" olması elbette önemli, ama köşeyi dönmenin kural haline geldiği günümüzde erdem sahibi devlet adamına güzel bir örnek olması da diğerleri kadar önemli.