Bağımlılıklar ve koruyucu etmen olarak aile
Gençlere dört koldan bir yaşam tarzı dayatılıyor. Bu yaşam tarzı bize ait özellik ve değerleri küçümsemeyi, umutsuz ve karamsar olmayı, başkalarının ihtiyaçlarını önemsemeyi aptallık, sadece kendi istek ve gereksinimlerini dikkate almayı özgüven olarak değerlendirmeyi, sonucunu dikkate almadan her istediğini yapmanın özgürlük olduğunu, aileye bağlılığın bir an önce kurtulunması gereken “alaturka” bir davranış olduğunu, mutluluğa ancak tüketerek ulaşılabileceğini, üretmenin, israf etmemenin, çalışkan olmanın, paylaşmanın mutluluk getireceğini düşünmenin modasının geçtiğini, çok gürültü yapma ve küstahlığın güç, alçak gönüllülüğün ‘eziklik’ göstergesi olduğunu...anlatıyor. Bu davranışların pekiştirilmesi için sosyal medya, filmler, diziler, şarkılar, klipler 7/24 beyin yıkamaya devam ediyor. Tüketimin yüceltildiği, sürekli doyum sağlamanın hedeflendiği, hayal kırıklığına, engellenmeye tahammülün olmadığı bu yaşam tarzında madde kullanımının yanı sıra kumar, ekran, internet, alışveriş gibi kimyasal olmayan bağımlılıklar da karşımıza çıkıyor.
Böyle bir bombardıman altında kalan gençlerin madde ve diğer bağımlılıkları geliştirmesini önlemede koruyucu bir etmen olarak aileye çok önemli görevler düşüyor. Sevgi, saygı aile içinde temelleri atılan en önemli duygular. Paylaşma, fedakârlık, dürüstlük gibi değerler aile içinde öğrenilmekte. Anne babalar söyledikleri değil, asıl davranışlarıyla çocuklarına örnek olduklarını akıllarında tutmalıdırlar. Çocuklarına öğütledikleri davranışları kendileri uygulamazlarsa, çocukları söylediklerini değil yaptıklarını örnek alacaklardır. Kendi alkol tüketimleri, sorunları çözme yöntemleri, sıkıntı ile başa çıkma yolları çocukları tarafından örnek alınacaktır.
Ailelere düşen önemli bir görev çocuklarının arkadaşlarını, izledikleri filmleri, dizileri, dinledikleri müziği, sanal ortamda yaptıklarını izlemeleridir. Bu izleme onların kişisel alanlarına müdahale anlamına gelmez. Onların gördüğünü görmek, duyduğunu duymak, onlara eşlik edebilmek amacıyla olmalıdır. Maruz kaldıkları bilgi kirliliğinde sisi dağıtabilmek için onları yargılamadan, eleştirmeden, suçlamadan anlamaya çalışmak, büyüyen ve ayrışma çabasında olan çocukları ile iletişim kurmalarını sağlayacaktır.
Gençler arasında en yaygın yanlış bilgi esrar kullanımı ile ilişkilidir. Esrara ilişkin ot olması nedeniyle kimyasal içermediği, bağımlılık yapmadığı, sigaranın daha zararlı olduğu, Amerika, Hollanda gibi birçok ülkede serbest olmasının zararsız olduğunun kanıtı olduğu, ‘özgür’ ülkelerde kullanımın serbest olmasının ‘özgürlüğün’ göstergesi olduğu şeklinde yanlış bilgiler gençlerin zihinlerini bulandırmaktadır. Anne babalar doğru bilgilere sahip olma ve çocuklarının bunlara ulaşmasını sağlamaya çalışmalıdır.
Gençler anne babalarının bu konudaki bilgisizliği ya da onların da maruz kaldığı esrarı masumlaştırma çabalarından etkilenmelerinden yararlanarak, esrar kullanımına göz yummalarını sağlayabilmektedir. Madde kullanmaya başlama ve sorunlu kullanımın gelişmesi arasında geçen, müdahalenin en etkili olduğu altın değerindeki dönem, ailenin etkisiz kalması ile çarçur edilebilmektedir. Madde kullanımının başlangıcında ailenin durumu ciddiye alması, müdahale etmesi ve tıbbi yardım alması ile madde kullanımı çoğunlukla devam etmemekte, bağımlılık gelişmeden sorun çözülebilmektedir.
Sonuç olarak herkesin madde kullandığı, madde kullanımının önüne geçilemez bir sorun olduğu miti gerçeği yansıtmamaktadır. Hala gençlerimizin çoğunluğu madde kullanmamakta, madde karşıtı duruşlarını korumakta, ailenin koruyucu etkilerine açık olmayı sürdürmektedir. Toplumda oluşturulan yanlış algı ve bilgi ağını düzeltmek görevi hepimizin omuzlarındadır.