Bağımsızlıkçı rüzgarda sıra Kolombiya’da Monroe Doktrini’ne yeni darbe
Kolombiya'da 29 Mayıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Eski bir M-19 gerilla üyesi olan Gustavo Petro, yüzde 40 oyla en yakın rakibine açık fark atarak ikinci tura en güçlü aday olarak gitti. Petro, 1990 yılında M-19'un silahsızlandırılmasının ve sol kanat bir siyasi parti kurmasının yolunu açan barış görüşmelerinde yer almıştı. Daha sonra ülkenin başkenti Bogota'nın belediye başkanlığını yaptı. Başkan yardımcısı olarak Afro-Kolombiyalı feminist ve insan hakları aktivisti Francia Márquez’i seçti. İkinci turda Petro, ilk turda yüzde 28 oy alan bağımsız "iş dünyası" adayı Rodolfo Hernandez'e karşı yarışacak.
KITANIN EN BÜYÜK YEDİ ÜLKESİ SOLCU YÖNETİMLERE GEÇİYOR
Beklendiği gibi Petro kazanırsa ve eski başkan Lula da Silva bu Ekim ayında Brezilya'da bir geri dönüş zaferi elde ederse, Latin Amerika'nın en kalabalık yedi ülkesi - Brezilya, Meksika, Kolombiya, Arjantin, Peru, Venezuela ve Şili - hepsi solcu yönetimlere geçmiş olacak.
Pandemi, Latin Amerika'nın geri kalanında olduğu gibi Kolombiya'yı da vurdu. Yaklaşık 60.000 ölüm yaşandı ve 5 milyon insan işinden oldu. Kolombiya tarihin en büyük durgunluğunu yaşadı. Ekonomik faaliyetin 2020'nin ortasından bu yana 2022'nin ikinci yarısına kadar pandemi öncesi seviyelere dönmesi beklenmediğinden dengesiz bir toparlanma yaşandı. Salgın, iş dünyası yanlısı hükümetlerin, orta direk ve yoksul Kolombiyalıları destekleme konusundaki sonu gelmeyen başarısızlığını ortaya çıkardı. Mevcut rejim, mali destek yerine, kamu hizmetlerine gerileyen bir vergi uyguladı. Mayıs 2021'de beş milyondan fazla Kolombiyalı, şiddetli polis vahşeti ile karşılanan benzeri görülmemiş protestolarla sokaklara çıktı.
ENFLASYON VE GELİR EŞİTSİZLİĞİ
2021'de Kolombiyalıların yüzde 39,3'ü yoksulluk içinde yaşıyordu. Pandemi öncesi 17,5 milyona karşın, şu an yaklaşık 18,9 milyon insan yoksul. Kolombiya'da yıllık enflasyon oranı Nisan 2022'de, Temmuz 2000'den (22 yıldan) bu yana en yüksek oran olan yüzde 9,2'ye çıktı. Tüm dünyada yükselen enflasyon özellikle, gıda ve enerji fiyatlarının tüketim sepetindeki bütçe payının yaklaşık yüzde 40 olduğu Latin Amerika'yı derinden etkiliyor ve bunun etkisini en çok Peru, Meksika, Brezilya ve Paraguay gibi ülkeler hissediyor.
Ve tüm Latin Amerika'da olduğu gibi Kolombiya'da da servet ve gelir eşitsizliği çok yüksek. Dünya Eşitsizlik Laboratuvarı, gelir dağılımında en tepedeki yüzde 10'un Kolombiya'da üretilen gelirin yüzde 58'ini aldığını tahmin ediyor. Servetin yoğunlaşmasına dayalı eşitsizlik daha da yüksek. Servet sahiplerinin en üst yüzde 10'u tüm kişisel servetin yüzde 65'ine sahip.
Pandemi, zenginler ve geri kalanlar arasındaki ayrımı açıkça ortaya çıkardı. Kolombiya, Gini gelir eşitsizliği endeksinde 0,53 oranla Latin Amerika'da Honduras'tan sonra ikinci en eşitsiz ülke.
PETRO’NUN YENİ KALKINMA MODELİ
Bu rakam, barınma, eğitim ve ulaşım için ödeme yapmak için mücadele eden çoğu Kolombiyalının gerçekliğini göstermektedir. Peşi sıra işbaşı yapan iş dünyası hükümetlerinin politikaları, onlarca yıldır bu eşitsizliği pekiştirdi. 1930'larda köylü çiftçilerin kovulmasıyla birlikte büyük kamu arazileri toprak sahiplerine satıldı. Yani kırsaldaki yoksulluk şehirlerden bile daha yüksek. En yoksulları desteklemek için refah devleti uygulamaları veya kamu yardımları yok denecek kadar az veya hiç yok. Dünya Bankası'na göre, yetersiz beslenme 2018'de her 1000 doğumda 14 çocuğu ölümüne sebep oldu. Yelpazenin diğer ucunda yer alan zenginler ise neredeyse hiç vergi ödemiyor.
Petro başkanlığı kazanırsa ne yapmayı planlıyor? Tamamen petrol gibi doğal kaynakları çıkarmaya dayalı olmayan "yeni ekonomik kalkınma modelleri" bulmaya kararlı olduğunu söylüyor. Ancak kamulaştırmaların masada olmadığını ve bunun yerine Kolombiya'nın servetini temkinli bir şekilde yeniden dağıtmayı öngördüğünü söylüyor. Petro, ücretsiz yüksek öğrenimi genişletmeyi, işsizler için devlet işlerini garanti etmeyi, hidrokarbonların tüm ihracatın yarısını oluşturduğu bir ülkede yeni petrol ve gaz araştırmalarına son vermeyi teklif ediyor. En temelde de daha iyi bir halk sağlığı ve zenginlerden alınan servet vergilerini artırmayı vaat ediyor. Şirketlerin kârlarının yüzde 70'ini temettü olarak alınması, emekli maaşlarını arttırma ve bağımsız merkez bankasını reforma tabi tutma sözleri verdi.
MADURO’YA AMBARGOYA SON
Petro ayrıca serbest ticaret anlaşmasının Kolombiya'nın tarım sektörünü felce uğrattığını ve çiftçileri geçimlerini sağlamak için koka üretimine dönmeye zorladığını söyleyerek, Kolombiya'nın Washington ile yaptığı serbest ticaret anlaşmasını yeniden müzakere edeceğini açıkladı. “ABD ile imzalanan serbest ticaret anlaşması, Kolombiya kırsalını uyuşturucu tacirlerine teslim etti.” diye net bir şekilde söyledi. "Serbest ticaret anlaşmasını yeniden müzakere etmezsek tarımsal üretim artırılamaz." diye ekledi. Bunların dışında ABD'nin Başkan Nicolás Maduro'yu tanımayarak Bogota’da kurdurduğu sürgündeki sözde hükümeti kapatarak Maduro başkanlığındaki Venezuela ile diplomatik bağları yeniden kuracağını ilan etti.
Bunlar mütevazı, hayata geçirilebilir vaatler. Ancak mütevazı da olsa bu vaatler onu şahsen tehlikeye atabilecek nitelikte. Kolombiya'da siyasi suikastların uzun bir geçmişi var. Petro kısa süre önce, La Cordillera suç çetesinin onun hayatına kastetmeyi planladığı bilgisi üzerine bir kampanya gezisini iptal etmek zorunda kaldı.
SANAYİSİZLEŞME KRİZİ
Ancak Petro'nun reformları, Kolombiya'nın zayıf kapitalist ekonomisinin altında yatan derin sorunlara temas etmiyor. Bunu Kolombiya sermayesi üzerindeki kâr oranını hesaplayarak ölçebiliriz. Son zamanlarda, Carlos Alberto ve Duque Garcia, Kolombiya'da ekonomik büyüme ile sermaye üzerindeki kâr oranı arasındaki bağlantıyı incelediler ve yakın bir korelasyon buldular. Yazarlara göre, 20. yüzyılın son on yılında Kolombiya ekonomisi bir dizi neoliberal reformdan geçtikten sonra ortalama büyüme oranı yılda sadece yüzde 1 olduğu için model tamamen başarısız oldu. Nitekim, Kolombiya ekonomisi en kötü durgunluğunu 1998-2000 yıllarında kaydetti ve sanayinin GSYİH içindeki payı yüzde 14,5'e düştü. Bu dönemde kâr oranı en düşük seviyesine ulaştı.
21. yüzyılın ilk on yılında, ekonomik büyüme yılda ortalama yüzde 2,6'ya yükseldi, ancak bu esas olarak maden üretimi ve inşaatından kaynaklanıyordu. GSYİH içindeki sanayi payı 2019'da sadece yüzde 10,9 olduğu için sanayisizleşme devam etti. Kolombiya ekonomisi giderek minerallere ve enerji üretimine dayalı bir "tek kalemlik ekonomi" haline geldi.
2002'deki küresel emtia patlaması sırasında kârlılık toparlandı, 2013'te yüzde 19,8'e ve o yıllarda ortalama yüzde 16,4'e ulaştı. Ancak bu yüzyılın ikinci on yılında emtia patlamasının sona ermesi, yatırım ve ekonomik büyümede önemli bir gerilemeye tanık oldu ve ardından pandemi geldi. Petro'nun şu anda çözüm getirmesi gereken ekonomik kriz budur.
MONROE DOKTRİNİ’NE YENİ DARBE
Petro'nun reformları, Kolombiyalı iş dünyasının ve yabancı çok uluslu şirketlerin ekonomik gücünü tam anlamıyla tehdit etmiyor. Ve gerçekleşmeme ihtimali de var. Koalisyon partisi olan Tarihi Pakt, Kolombiya kongresindeki en büyük grup haline gelebilirken, iş dünyası yanlısı partiler çoğunluğu koruyacak. Ancak Petro kazanırsa, Amerika’nın bölgedeki en yakın müttefiki olan Kolombiya, ABD denetiminden çıkmış olacaktır. Bu da Latin Amerika'nın Amerikan emperyalizminin oynayabileceği “arka bahçesi” olduğu şeklindeki ABD’nin “Monroe Doktrinine” yeni bir darbe olacaktır.