Bağış gecesinden notlar
Adı üzerinde, bağış. Gönlünüzden ne koparsa onu veriyorsunuz. Tek Yürek Türkiye ortak yayını sırasında büyük küçük bağış yapan herkesten Allah razı olsun.
Bağışların tüm ülkeye duyurularak toplanması doğru bir şey miydi gibi bir soru akla gelebilir. Evet doğruydu. Çünkü bu sayede bağışçılar özendirildi, bir yarış havası ile daha yüksek meblağların verilmesi sağlandı. Daha önemlisi ise kardeşlik duygularının tüm ülkeye yayılması oldu.
Kampanyanın maksadı hasıl oldu, 100 milyar liradan fazla para toplandı. Geriye aklımızda hem adı geçenler hem de geçmeyenler ile ilgili kimi detaylar kaldı.
VERENLER VERMEYENLER
Bağışların yükü büyük oranda devlet şirketleri, kamu kurumları ve vatandaşın sırtındaydı. Özellikle bir grup sermaye “aman Erdoğan’a yakın görünmeyeyim” kafası ile vatandaşa merhem olacak parayı esirgedi. Bunda, Kılıçdaroğlu’nun yıllardır işadamlarını tehdit eden açıklamalarının payı olduğu açık. Ama servetlerine düşkünlükleri de bu beylerin eski hastalığıdır, hepimiz biliriz.
Pandemiden beri semirdikçe semiren büyük market zincirleri ortalıkta görünmedi.
Geçen sene 430 milyar lira kar eden bankacılık sektöründe kamu bankaları ve birkaç özel banka hariç kimsenin adını duyulmadı. Özellikle yabancı bankalar, sırra kadem basmıştı!
Hızlı tüketim malları pazarının büyük kısmını yiyen dev yabancı şirketler de sessizliğe bürünmüştü.
Birkaç köklü grup dışında TÜSİAD şirketleri genel olarak görünürde yoktu.
Düğünlerinde taktıkları kilolarca altınla gündeme gelen aşiret ağaları da iş bağışa gelince buhar olmuştu!
Bazı inşaat şirketlerinin sattıkları bir dairenin parası bile olmayan bağışlar yapması komik kaçtı.
Kimi işadamlarımız altlarındaki otomobilin fiyatı bile etmeyecek paraları vermeyi “gösteriş” için kafi gördü.
CHP BİLDİĞİNİZ GİBİ
CHP belediyelerinden küpünü dolduran müteahhit şirketlerin adı sanı bile duyulmadı!
Tüm yardımları kendileri yapıyormuş gibi tuhaf pozlara bürünen CHP’li devasa belediyeler ise nezaketen olsun ortalıkta görünmedi.
CHP cenahından gece boyunca çok sevimsiz bir görüntüler yayıldı. Muhalif kanallar kampanya ortak yayına katılmadılar, NATO kafa NATO mermer yorumcuları ile halkın çabası ile alay etmeye, ülkeye küfür etmeye devam ettiler.
CHP Genel Başkanı’nın bağış yapan şirketleri hedef alan açıklaması ise rezaletin üstüne tüy dikti. Kılıçdaroğlu adeta bir hezeyanı andıran sözleri ile bağış yapmayanları değil bağış yapanları hedef aldı!
KAZALAR, SEVİMSİZLİKLER
Yayının gülümseten kazası bir oto galerinin bağış miktarının sehven 50 milyar olarak anons edilmesiydi.
Sevimsizliğe dönüşen kaza ise Tansu Çiller’in telefonun kesilmesi oldu. Fatih Altaylı, telefonun kesildiğini görmesine rağmen “konuşup konuşup bağış yapmadan telefonu kapadı” diye Çiller’e iftira attı. Oysa Çiller, 1 milyon TL bağış yapmıştı. Altaylı, bu gerçek kendisine hatırlatılmasına rağmen tivitini silmedi.
Meral Akşener aradığında “Meral başkanım” diye ağzı kulaklarına vararak karşılayan Manken Hanım’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin eski başbakanı Tansu çiller konuşurken abuk sabuk ağız burun hareketleri yapması ise kendi seviyesini göstermiş oldu. Halk, “Böyle bir felaket döneminde bile bu tuhaf insanların kaprislerini izlemek zorunda mıyız” sorusunu sordu.
METİN DORUKLU
Bu sırada ajanslara Metin Doruklu adında bir kurtarma gönüllüsünün vefat ettiği haberi geldi. Lüks plaza katlarından süslü pozlar verip dünyayı kurtarıyor havalarına giren bir Zübük olsaydı emin olun tanınırdı. Devletine milletine düşmanlık eden bir zıpçıktı olsaydı ölümü sosyal medyayı sallar, artiz takımı üç gün yas ilan ederdi.
Ama Metin Doruklu o kadar “şöhretli” biri değildi. Onun bir şöhreti varsa eğer, depremin üçüncü saatinde intikal ettiği deprem bölgesinde, halk içindeydi. Beşir Derneği’ne bağlı tüm arama kurtarma ekiplerinin başındaki kişiydi. Ecel onu sahada insan canı kurtarmaya çalışırken yakaladı. Biz kendisinden razıyız, Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.