05 Ocak 2025 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bahçeli’nin Yolu: Sistem milliyetçiliğinin krizi

Atakan Hatipoğlu

Atakan Hatipoğlu

Gazete Yazarı

A+ A-

Siyasette kuraldır: Güçlü olanlar, ateşteki kestaneleri almak için, muhtemel kamuoyu tepkisini en aza indirebilecek olan aktörleri öne sürerler. ABD, 2002’deki Irak saldırısı öncesinde Türkiye’yi “Müslümanların” yönetmesi için az çabalamamıştı. Öcalan’ın Meclis’e davet edildiği “açılım olmayan açılım” sürecinde bu kez Bahçeli’nin şahsında milliyetçiler öne sürüldü.

Geçen açılım da “analar ağlamasın” diye başlamıştı. Kim, analar ağlasın diyebilirdi ki! Bugün yapılan işin milliyetçilik perdesinin arkasına saklanabilmesi için, hepimizin devlet aklının devrede olduğuna inandırılmamız gerekiyor. Bizim cüz’i akıllarımız ermeyebilir, hikmetine vakıf olamayabiliriz. Ama her şey göründüğü kadar aleni olamaz. Ortada kesinlikle bir devlet aklı vardır!

SİYASAL GÜÇLER VE AKILLAR

Devlet aklı kavramı, gündelik politikanın üzerindeki uzun vadeli kamusal çıkarların farkında oluşa gönderme yapar.

Siyasal aktörlerin aralarındaki güç mücadelesini aşan, kısa vadede herhangi bir aktörün işine yaramıyormuş, sonuçları siyasal rekabette üstünlük sağlayıcı sonuçlara tahvil edilemiyormuş gibi görünen, ama uzun vadede herkesin işine yarayacağı görülecek olan hareket tarzlarına gönderme yapar bu kavram.

Ancak aklın yolu bir değildir. Farklı sınıflar ve onların siyasal temsilcileri farklı akıllara sahiptirler.

Hatırlayalım, Mustafa Kemal Samsun’a yani sistemin dışına çıktığında, İstanbul’un aklını temsil eden kanaat önderleri onu makul (akla uygun) davranmaya çağırmışlardı. Zaten İttihatçılar yüzünden her şeyi elimize yüzümüze bulaştırmış, İstanbul’un işgali ile sonuçlanan bir hata yapmıştık.

Şimdi galipleri daha da kışkırtmanın ve işgali Anadolu’nun içlerine kadar yaydırmanın âlemi yoktu. Mustafa Kemal ve Kuvvacıların yaptığı maceracılıktan başka bir şey değildi. Bu akılsız davranışlarıyla, yenilginin faturasını ileride de telafi edilemeyecek kadar ağırlaştıracaklardı.

Oysa yapılması gereken şey sağduyulu davranmak, İngilizleri teskin edici şekilde hareket etmek, uğradığımız zararı minimize etmek ve ileride durumu lehimize değiştirmenin yollarına bakmaktı.

Görüldüğü gibi, teslimiyetin bile bir aklı vardır…

Bugün MHP çevreleri, Bahçeli’nin izlediği yolda bir devlet aklının varlığına inanmak istiyor. Çünkü durum öyle değilse, bir milliyetçilik krizi yaşamak üzere olduklarını seziyorlar. Peki, varlığına inanılmak istenen bu devlet aklı nasıl bir siyasal akıldır?

Bugün Bahçeli’nin yolu, yeni Suriye koşullarında PKK terörünün, ancak uluslararası sistemin izin verdiği şartlar içinde çözülebilir bir olgu olarak gören, çözümleri sistemin içinde arayan bir akla tekabül ediyor. Milliyetçi, ama sistemin dışına çıkacak ne cesareti ne hazırlığı olan türden bir milliyetçilik bu!

MİLLİYETÇİLİK KRİZİ

Devlet Bahçeli, DEM Parti üzerinden PKK’ya kayıtsız şartsız silah bıraktırma iddiasında. PKK Apo’yu dinler mi, dinlemez mi tartışmalarını bir tarafa bırakalım. Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP, Erdoğan’ın da onayını almak suretiyle, açılım döneminde olduğu gibi bir kez daha Öcalan’ı “çözüm muhatabı” kabul etmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir kez daha diz çökmüş görüntüsü vermekte, zevahiri kurtarmak için “pazarlık falan yok, kayıtsız şartsız silah bırakın” demektedir.

Oysa DEM Parti heyetinin İmralı’da görüştüğü Öcalan, muhatap alınmanın rahatlığı içinde, yaptığı açıklamada kendisini yeni bir çözüm sürecinin aktörleri arasında saydı. Bahçeli Öcalan serbest bırakılıp DEM Parti Meclis grubunda konuşmasına razı olduktan sonra, Öcalan’ın “silah bırakma çağrısı kolay, önce şartları konuşalım” diye pazarlığı zorlamasından daha doğal ne olabilir?

Bahçeli, geçtiğimiz yıllarda ara sıra Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde yaşanan sıkışma dönemlerinde, NATO üyeliğini sorgulama ihtimaline kapıyı aralayan bazı açıklamalar yapmıştı. Fakat bunlar basit blöfler olmaktan öteye gitmedi. MHP programı güncellenmedi.

Programda hala liberalizm cephaneliğinden ne ararsanız bulunuyor: NATO üyeliği, serbest piyasa, hatta özelleştirme taraftarlığı vb. Esasen küreselleşmenin milli devlete yönelik baskıları karşısında bu milliyetçiliğin program düzeyindeki yetersizlikleri, özellikle DSP-MHP-ANAP Hükümeti döneminde fena halde sırıtmıştı.

Çünkü sistem-içi milliyetçiliğin aklı, sistemin sınırları içinde çözüm aramakla çerçeveleniyor. Bunun neresinde devlet aklı var?

Suriye’deki gelişmelerden sonra, PKK-PYD’nin yıllardır yararlanmakta olduğu siyasal boşluk, federasyonun kurumsallaşması ihtimalini güçlendirdi. PKK, meşru bir devlet olarak tanınmaya hiç bu kadar yakın olmamıştı. Türk milletinin çıkarları, üniter bir Suriye’yi gerektiriyordu. Oysa artık bunu sağlamak çok zor.

PKK’nın tasfiyesi, Türkiye’nin bir an önce askeri inisiyatif almasını gerektiriyor. Bu ise Suriye sahasında ABD ile karşı karşıya gelmeyi göze almak demek.

Bu koşullarda ne üniter Suriye’yi koruyabilen, ne ABD ile karşı karşıya gelebilen bir milliyetçiliğin, elbet gerçekçi olmak ya da devlet aklı adına, sistem-içi koşullar çerçevesinde bir “çözüm süreci” başlattığını görüyoruz. Nitekim dün açılımı alkışlayanlar bugün Bahçeli’yi alkışlıyorlar. Türk milliyetçileri bu manzarayı bir başarı manzarası olarak görüyorlar mı acaba?

Devlet Bahçeli Açılım Milliyetçilik PKK MHP
Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları