Bakalım Başbakan Gazze'ye gidecek mi! -(TAMAMI)
Türkiye’nin dış politikasının güvenli ellerde olduğunu söylemek ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Türkiye’yi son ziyaretinden sonra artık mümkün değildir.
Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana hiçbir hükümet yabancı bir devletin dışişleri bakanının tavsiyelerine katılarak, bağımsızlığın yok edilmesi şeklinde algılanabilecek bir tutumda bulunmamıştır. Düşünün ki; Atatürk’ün karşısında dışişleri bakanlarını el pençe divan görmeye alışmış bir ulusuz. O kadar ki Atatürk’ün karşısında bulunan İngiliz ve ABD Büyükelçileri tavırlarıyla belgesel filmlere bile konu olmuştur. Örneğin, Atatürk elini yelek cebine soksa, aynı anda büyükelçiler onu takliden ellerini ceplerine sokarlar, kollarını konuşurken birleştirse onlar da birleştirirlerdi!
Osmanlı devrinin Tanzimat Fermanı’nı Büyük Reşit Paşa ile birlikte kaleme alan Lord Stratford Canning (İstanbul’daki İngiliz büyükelçisi) bu alıştığımız tavrın tek istisnasıdır. Lord Canning Babıali’ye atıyla gelir, Osmanlı Sadrazamının görevden aldığı nazırları yerlerine oturtur, yine atıyla halkın şaşkın bakışları altında Babıali’yi terk ederdi.
DP devrinde bile Başbakan Menderes’in, İsmet Paşa’ya karşı takındığı olumsuz tavrı terk etmesini öneren İngiliz Büyükelçisini Menderes’in nasıl terslediğini biliriz. Elbette Kıbrıs Harekatı sırasında Ankara’ya acele gelen ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’e Ecevit’in
“Sayın Bakan havalimanını kapatacağız. Lütfen uçağınıza gidiniz.”
dediğini unutmamız mümkün değildir. THK uçaklarının Kıbrıs Harekatı sırasında Başbakan İnönü’ye gelen Johnson mektubuna Paşa’nın verdiği tokat gibi cevabı da tarih yazar.
Kerry’nin rahatlığı
AKP’nin iktidara gelişiyle başlayan süreçte, Cumhuriyet’in dışişleri kadrosunu bir yana itilip dış politika ehil ellere değil, hayalperestlere bırakıldı. ABD Dışişleri Bakanları, CIA başkanlarının Türkiye’de mekik dokuyor. Sürecin son halkasında ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin yanında Dışişleri Bakanı Davutoğlu olmadan bir basın toplantısı yapması ve ikili görüşmelerde ele alınması gereken konuları kamuoyuyla paylaşması bağımsız Türkiye Cumhuriyeti yetkililerini hiç rahatsız etmiyor mu acaba?
John Kerry tek başına Conrad Otel’de Türk ve yabancı basının karşısına çıkıyor ve şunları söylüyor:
“Potansiyel Gazze ziyaretiyle ilgili olarak biz Başbakan Erdoğan’a, bunun ertelenmesinin daha iyi olacağını ve bazı nedenlerle bu ziyaretin şu anda gerçekleşmemesi gerektiğini düşündüğümüzü ifade ettik. Başbakan’ın tabii ki ne yapacağına veya yapmayacağına karar verme hakkı var ama bizim düşüncemiz şu ki; bu ziyaretin zamanlaması, yoluna sokmaya çalıştığımız barış süreci için kritik. Tarafların dikkatinin dışarıdan mümkün olduğunca az dağıtılmasını istiyoruz. Dolayısıyla bu ziyaret için doğru koşulların beklenmesinin daha yararlı olacağını düşünüyoruz.
Başbakan, bizi hüsnükabulle dinledi. Bu konuda çok düşünceli ve hassas olduğunu düşünüyorum. Gerekirse Washington’a geldiğinde de bu konuda ayrıca görüşülebilir. Şunu vurgulamak istiyorum ki, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu süreçte yardımcı olmak konusunda son derece yapıcı ve istekliler. Onları, bu iklime yararlı katkı sağlayıcılar olarak görüyoruz.”
Bu müstemleke valisi edası kuşkusuz Kerry’nin düşüncesini medyayla paylaşması, bağımsız TC devletine sessiz kalmak hiç ama hiç yakışmıyor.
Birileri bunu açıklasın
Ülkemizde çok kimse biliyor ki: Amerikan politikası İsrail politikasına endekslidir ve İstanbul’da toplanan ve Suriye’deki terörü destekleyen sözde ‘Suriye dostları’ adına ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Ankara üzerinden istediği mesajı rahatlıkla verebiliyor. Bu demektir ki: Türkiye’de olup bitenler, Türkiye’nin izlediği Suriye politikası ve Esad’a karşı tavrı artık ABD’nin yeni politikasına endekslenmeli. Oysa Başbakan Gazze’ye gideceğini açıklamıştı.
Kerry diyor ki: “-Sakın yapmayın Gazze’yi erteleyin. Önce İsrail!”
Allah aşkına birisi çıkıp Türk halkına ya biz:
“Bağımsız bir ülkeyiz, Başbakan istediği yere istediği zaman gidebilir” diyebilsin ve onurumuzu ABD Başkanının bakanına çiğnetmesin; ya da yine bir kul çıkıp açıklasın ki:
“Biz ABD’ye sormadan hiçbir iş yapamayız!”
Ne hale gelmişiz de farkında olan kimse yok!
Bırakın açılım furyasını önce Türkiye Cumhuriyeti’nin onuruna sürülen bu lekeyi silmek için bir kez olsun İsmet Paşa gibi “Hadi oradan sen de!”deyiverin.
Acaba Brother Obama çok mu kızar?