22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bakanın ‘kız okulları’ gerekçesinin altı boş

Utku Reyhan

Utku Reyhan

Gazete Yazarı

A+ A-

Millî Eğitim Bakanı sayın Yusuf Tekin’in ‘kız okulları’ çıkışı çok tartışıldı.

Sayın Bakan özetle, “ben çocuğumu erkek öğrencilerle aynı okula göndermek istemiyorum” diyen veliler olduğunu, kendi görevlerinin başında kız çocuklarının okullaşmasını sağlamanın geldiğini, bu nedenle kız çocuklarını okutmak istemeyen velileri ikna etmek için gerekirse kız okulları açılabileceğini belirtti.

Biz bu girişime temelden karşı çıkıyoruz. Kadın ile erkeği ayıran yaklaşımlar, esas olarak kadını toplum dışına atmak içindir. Ancak bu yazıda konunun ideolojik-siyasi yönünü değil, Sayın Bakan’ın kamuoyuna sunduğu gerekçenin geçerliliğini ele alacağız.

DAHA ÖNCE BAŞARI DEMİŞLERDİ

Veriler, sunulan gerekçenin altının boş olduğunu gösteriyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 22 Ekim 2022 tarihli açıklamasında “Kız çocukların okullaşma oranı rekor seviyeye ulaştı” deniliyor. Yani Bakanlık, kız çocuklarının okullaşmasındaki durumu kendisinin bir başarısı olarak kamuoyuna sunuyor.

Çok haksız da değil. Çünkü sayılar bu başlığı doğruluyor.

SAYILAR NE DİYOR?

Bakanlığın yayınladığı “Milli Eğitim İstatistikleri – Örgün Eğitim 2021-2022” isimli raporda şu bilgiler var.

İlkokullarda (1-4’üncü sınıflar) kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 96,27, erkek çocukların ise 96,88. Hemen hemen aynı.

Ortaokullarda (5-8’inci sınıflar) kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 96,83, erkek çocuklarının ise 95,63. Ortaokullarda kız okullaşması, erkekleri geçmiş.

Lise diye bildiğimiz ortaöğretimde ise, kız çocukların oranı 89,29, erkek çocukların ise 90,03.

Üniversitede ise kız çocukları yüzde 49,2, erkek çocuklar ise 40,31 oranında okullaşmışlar.

Bakanın ‘kız okulları’ gerekçesinin altı boş - Resim : 1

KIZ VE ERKEK ARASINDA FARK YOK

Milli eğitimin bu dört düzeyi birlikte incelendiğinde kız ve erkek çocuklar arasında okullaşma anlamında bir fark olmadığı görülüyor.

Bakanlık yaş gruplarına göre de net okullaşma oranlarını yayınlamış. Buna göre:

6-9 yaş aralığında;

Kız – 98,47

Erkek – 98,40

10-13 yaş aralığında;

Kız – 98,33

Erkek – 98,43

14-17 yaş aralığında

Kız – 91,55

Erkek – 92,48

Önceki Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer’in haklı olarak tespit ettiği gibi 2000’lerin başında tablo böyle değildi. Liselerde kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 39’du. 2013-18 döneminde Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olarak görev yapan Sayın Yusuf Tekin’in de bu ilerlemede kuşkusuz önemli payı vardır. Ancak şimdi bu başarıya sırt çevirdiğini görüyoruz.

Yukarıdaki istatistiklerden şu sonuç çıkıyor. Sayın Bakan Tekin’in gerekçesi gerçeklere dayanmıyor. Türk milleti ezici çoğunlukla kız çocuklarını okutma sorununu aşmış görünüyor. Bunun ufak bir kısmı kanuni zorunluluklarla olsa da yaygın olan ailelerin kız ya da erkek fark etmeksizin çocuğunu okutma, geleceğini kurtarma gayretidir.

Özellikle son yıllarda ailelerin kız çocuklarının okuması, meslek sahibi olması, ekmeğini eline alması, ev ekonomisine katkı sağlaması gibi konularda hızla bilinçlendiğini görüyoruz. Ekonomik ihtiyaçların da zorladığı bu olumlu gidişat, kadın istihdamındaki sürekli artıştan da izlenebiliyor.

Aksi yönde düşünen ebeveynler çok düşük oranlarda da olsa şüphesiz var. Burada devletin görevi, bu anne—babaları ikna etmektir. Millî Eğitim, yalnızca teknik bir konu değil, aynı zamanda toplumu ideolojik olarak değiştirme, ilerletme faaliyetidir.