Bana vatana ihanetin tanımını yapabilir misin Abidin?
Tayyip Erdoğan son zamanlarda özellikle de eski Mısır Devlet Başkanı’nın idama mahkum edilmesinden sonra, anlamsız bir şekilde “Beni sadece vatana ihanetten yargılayabilirsiniz” demeye başladı.
Hatta o kadar ileri gitti ki, bir gazetenin internet sitesinde Mısır’daki olayla ilgili açıklamasının resmiyle verilmesi üstüne, “Vay ben de yüzde 52 ile seçilmiştim, beni mi ima ediyorsunuz?” gibi akıllara durgunluk verecek açıklamalarda bulundu.
1991 yılında kaldırılan, Hıyaneti Vataniye Kanunu suçu ve cezayı tarif ediyordu. Bu kanun yürürlükten kaldırıldığı için günümüze bir etkisi kalmadığı düşüncesiyle böyle söylüyor herhalde.
Elbette Tayyip Erdoğan bunları bilemez, bunu ona etrafındaki hukuk dehaları söyletiyorlardır ama bana sorarsa buna çok güvenmesin.
Bazı anayasacılar da özellikle de rahmetli Aldıkaçtı Hoca, Cumhurbaşkanı’nın yeminine aykırı hareketlerinin vatana ihanet olarak değerlendirilebileceğini savunurdu.
Bana göre sağlıklı bir görüş değil.
Ama eğer TBMM’de bu görüş egemen olursa, Tayyip Bey her konuşmasında en azından “tarafsızlık ilkesini” alenen çiğnediğinden maazallah başı çok ağrır.
Türk hukukunda vatana ihanet kavramı yasalarda tarif edilmemiş olsa bile, hukukçular arasında genel kabul bulan görüşe göre devletin bütünlüğüne, anayasal rejime karşı işlenen suçların bu kapsamda değerlendirileceği konusunda tartışma pek yoktur.
Bizim hukuk düzenimizin, hangi fiillerin vatana ihanet suçu oluşturacağını (askerler hariç) açıkça belirtmemiş olması nedeniyle TBMM’nin takdir yetkisini kullanacağı açıktır.
Yani Cumhurbaşkanının herhangi bir suç oluşturan eyleminin vatana ihanet kavramı içinde değerlendirilip değerlendirmeyeceğine TBMM karar verecektir.
Elbette TBMM bir fiilin vatana ihanet kavramı içinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine, fiilin vahametine, fiilin işlendiği tarihteki ülke şartlarına bakarak karar verecektir.
Bugün hukukçuların hemfikir olduğu konulardan biri “devletin bütünlüğü”dür.
Eğer bir Cumhurbaşkanı devletin bütünlüğüne yönelik bir fiilin içinde olursa bunun vatana ihanet suçu oluşturacağı her türlü tartışmanın dışındadır.
Dünyada örneklerini görüyoruz, kendisine veya yakınlarına menfaat temin eden devlet adamları yargılanıp tıpış tıpış hapse de giriyorlar.
Hiç kimsenin aklına, o makama gelmiş bir insanın kendisine veya yakınlarına çıkar sağlayacağı gelmez ama böyle bir durum söz konusu olursa da bunun vatana ihanet kavramı içinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine TBMM karar verecektir.
Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden bir kimsenin yasaları ve anayasal hükümleri ihlal ederek suç işlemesi düşünülemez.
Cumhurbaşkanının halkı kin ve düşmanlığa sevk edebilecek konuşmalar yapması beklenemez. Örneğin Gezi olayları sırasında “Toplumun yüzde 52’sini evde zor tutuyorum” demek gibi...
Cumhurbaşkanının ülkeyi bir savaş tehlikesiyle karşı karşıya bırakacak şekilde, aramızda savaş hali bulunmayan BM üyesi bir ülkenin rejimine karşı savaşacak “savaşçı” toplamasına göz yummasının beklenemeyeceği gibi...
Cumhurbaşkanı ister yüzde 50.1 ile ister yüzde 90 oyla seçilsin, fiili eğer hukukumuza göre suç teşkil ediyorsa, bunun vatana ihanet olup olmayacağının takdiri TBMM’ye kalmıştır.
TBMM kararı sadece bir iddianame niteliğindedir, yoksa onun iradesi tek başına bir mahkûmiyetin tescili değildir.
Fiilin vatana ihanet suçu oluşturup oluşturmadığına Yüce Divan karar verecektir.
O da aynı şekilde TBMM gibi fiilin vahametine, fiilin işlendiği tarihteki ülke şartlarına bakarak hüküm tesis edecektir.
Türkiye bir hukuk devletidir, Cumhurbaşkanı da göreve başlarken “anayasa ve hukukun üstünlüğüne” bağlı kalacağına dair yemin ettiğine göre, Cumhurbaşkanının da işlediği suçtan sorumsuz olması düşünülemez.
Hukuk devletinde hiç kimse krallar ve padişahlar gibi mukaddes ve mutlak dokunulmaz değillerdir; onun için Cumhurbaşkanları da yargılanır.