24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Barzani’ye teşekkür mü etsek?

İhsan Sefa

İhsan Sefa

Site Yazarı

A+ A-

Önce tarihi gelişmeleri hatırlayalım.

ABD emperyalizminin malum emelleri için düğmeye basıldı. 1980'de Irak, İran’a saldırtıldı. 8 yıl Müslüman Müslümanı kırdırtıldı. Çok değil, 2 yıl sonra Irak’a Kuveyt işgal ettirildi.

Bu kez tuttu.

Dünya gözünde saldırgan Saddam’a karşı ABD nin öncülüğünde oluşan koalisyon güçleri(1nci körfez savaşı) ile Irak dize getirildi. Önüne konulan ağır ateşkes şartlarını kabul ederek ve Kuveyt’den çekildi.

Bu sayede ABD, Suudi Arabistan başta olmak üzere körfez ülkelerinde yeni üsler elde etti . Bölgenin jandarması oldu.

Ancak ABD, elde ettiği yeni üsler ve Irak’a kestiği yüklü savaş tazminatı ile yetinmezdi. Bugünün şartların askeri güç kullanarak bir ülkeyi kalıcı olarak işgal etmek ve oraya hakim olmak dünya kamuoyunun kabul edemeyeceği bir olgudur. Bunun yerine hedef ülkelerdeki ayrılıkçı güçleri sözüm ona demokrasi ya da özgürlük adına destekleyip kendi kontrolü altında tutacağı küçük devletçikler oluşturma yolu seçildi.

Saddam’ın İran Savaşı esnasında ayaklanan kuzey Irak Kürtlerine karşı kimyasal gaz kullanmak gibi insanlık dışı ağır tedbirlere baş vurması karşıdan da ABD, BM nin de desteğini alıp resmi olarak Kürtlerin hamiliğine soyundu (aslında ABD ve batı emperyalizminin Kürt hamiliğine soyunmaları Sevr öncesine kadar dayanır). İşte Barzani’nin yıldızı bu noktada başlıyor parlamaya. Bunun için İncirlik’e ilave güç yığıldı ve Saddam güçlerinin 35.paralelin kuzeyine geçmeleri yasaklandı(Temmuz 1991). ABD uçakları Irak’ın kuzeyinde keşif yapıyor görüntüsü ile Barzani peşmergelerine ve el altından da PKK ya silah, teçhizat desteğinde bulunmaya başladılar. İncirlikte görev yapan Türk Subayları PKK desteğini rapor ettiklerinde ABD yetkilileri toptan inkar edip, peşmerge güçlerine havadan yapılan yardımların kazara PKK bölgesine atılmış olabileceğini savunuyorlardı.

Irak’da tam istediğini alamayan ABD, “Saddam’ın ordusunda kitle imha silahları var” iddiası ortaya atıyor, BM Güvenlik Konseyi’nin (8 Kasım 2002, 1441) kararına uymadığı ve BM denetçilerine yardımcı olmadığı, ülkeye alamadığı vb. gerekçelerle 20 Mart 2003 de Irak’a yönelik harekatı başlattı (Güvenlik Konseyi üyelerinden Almanya, Rusya, Çin, Fransa, Belçika, Suriye’nin karşı çıkmasına rağmen)

9 Nisan 2003'de ABD tankları Bağdat’a girdi. Ertesi gün Kürt gruplar, Türkiye’nin daha önce kırmızı çizi olarak belirtip, buralara yapılacak bir müdahaleye karşılık vereceğini açıkladığı Kerkük ve Musul’a girerek, resmi dairelerdeki nüfus kütükleri dahil bazı belgeleri yaktılar.

İşte Barzani’nin çakma krallığı böylece başlamış oldu. Türkiye her nedense aşılan bu kırmızı çizgilere ve olup bitenlere sessiz kaldı. Yetmedi mezhepçilik öne çıkarılarak Şiilerin hakim olduğu Irak merkezi yönetimi bir kenara bırakıldı ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin başındaki Sunni Barzani ile ikili anlaşmalar yapıldı. Türkiye’ye gelişlerinde devlet başkanı gibi karşılamalar, Kürt Bölgesel Yönetim flamasının devlet bayrağı gibi şanlı Türk Bayrağımızın yanında gönlere çekilmesi, vb. yanlışlar ile Barzani şımartıldı.

Gelelim bu son aylara...

Barzani arkasında ABD ve İsrail desteğini alarak bağımsızlık referandumunu yaptı ve ardından da bağımsızlık ilanı girişimlerini başlattı. Başta Türkiye, İran, Suriye ve tabi ki Irak Merkezi yönetimi olmak üzere Rusya ve Almanya gibi ülkelerin karşı çıkmalarına arkasındaki desteğe güvenerek kulak tıkadı. Özellikle de Türkiye’nin kendisine verdiği tavizlerden cesaret alarak Türk hükumetinin referandum konusundaki uyarılarını ciddiye almadı.

Evdeki hesapları çarşıya uymadı beklenmedik bir gelişme oldu.

Türkiye, İran ve Rusya Irak Merkezi hükumetinin yanında yer aldılar ve Barzani’ye karşı yapılacak müdahaleye destek vereceklerini açıkladılar. ABD önce Barzani’ye karşı yapılacak silahlı müdahaleye sessiz kalınamayacağını açıkladı ise de bölge ülkelerinin kararlı tutumu üzerine iki gün sonra bağımsız bir Kürt devletinden yana olmadıklarını söylemek zorunda kaldı.

Türkiye, Rusya ve İran’ın desteğindeki Irak Merkezi hükumet kuvvetleri kısa zamanda Barzani’ nin 2003 sonrası işgal ettiği yerleşim yerlerini, sınır kapılarını, petrol bölgelerini ve boru hatlarını geri aldı. Kısacası Barzani krallığı sona erdi.

Suriye konusunda ilk olarak Ocak 2017'de, Astana’da bir araya gelen Türkiye, Rusya ve İran aslında Batı Asya Birliği’nin temelini fiilen de atmış oldular. Şayet Astana görüşmeleri olmasaydı Barzani’ye ve patronlarına karşı bu kadar çabuk bir araya gelip sonuç alınamayabilirdi?

Sonuçta kazanan Batı Asya, kaybeden ABD olmuştur, emperyalizm olmuştur.

Barzani’nin bu çıkışı ile Türkiye’nin geçmişteki kayıpları, kırmızı çizgileri geri alınmıştır. Başta Kerkük olmak üzere bölgedeki Türkmen kardeşlerimiz baskılardan, zulümden kurtulmuştur.

Emperyalizme karşı filizlenmiş olan Batı Asya Birliği fiiliyatta ilk meyvelerini vermiştir. Artık bu birliktelik ile dönüşü olmayan bir yola girmiştir.

Emperyalistlerin Barzani’yi kullanıp sıkışınca da yalnız bırakmaları klasik tutumlarının son göstergesi olmuştur. Umarız bölgedeki diğer emperyalist uşakları bu son olaydan ders alırlar.

Bölgesel sorunların din ve mezhepçilikle değil, karşılıklı menfaatlerin gözetilmesi ile çözülebileceği görülmüş. Din ve mezhep üzerinden bölge halkını dövüştürme zamanı geçmiştir. Emperyalistlerin bu silahları ellerinden alınmıştır.

Emperyalizmine karşı Irak’ın kuzeyinde Batı Asya güçlerinin kazandığı bu başarı, İdlib ve Afrin ‘de de devam ediyor. ABD nin bölgesel kantonları ve Türkiye’nin güneyini kapsayan 2 nci İsrail projesi darmadağın etmiştir. Batı Asya güçleri karşısında ABD yenilmiştir.

Barzani sayesinde, Batı Asya’da güç birliğinin neleri başarabileceği kanıtlanmıştır

Türkiye açısından son bir nokta kalmıştır. Suriye ile barışmak. Bunun da gerçekleşmesi ile PKK/PYD ‘ye Sam amcalarının verdiği 3 bin tır yükü silahın da çöpe atılacağı günler de çok yakındır.

Barzani’ye teşekkür mü etsek?