Başbakan’a ve halka edilen en büyük hakaret!
Ben şimdi desem ki “Çoban ile başbakanın farkı yok, biri sürüyü biri halkı yönetiyor...”
Başbakan hakkımda hem ceza, hem de tazminat davaları yağdırır.
Yetmez; linç edilirim!
“Sen nasıl olur da yüce milletimizi koyun yerine koyarsın” diye, gazetecilik hayatım bitirilir!
***
Ancak... Bu sözleri bir milletvekili, hele hele AKP’li bir milletvekili söylerse, herkes güler geçer!
Çünkü onların dokunulmazlıkları...
İstedikleri gibi saçmalama...
Diledikleri gibi hakaret etme özgürlükleri vardır!
Kimse de linç etmeye falan kalkışmaz, “Adam ne kadar doğru söylüyor kardeşim” diye bir de madalya takarlar!
***
Meğer bu AKP’nin Cem Zorlu diye bir Konya Milletvekili varmış...
Ereğli’de düzenlenen “Sürü Yönetimi” yani halk arasındaki adıyla çobanlık kursuna katılmış... Çoban adaylarına hitaben bir de konuşma yapmış:
“Bir Başbakan’la çobanın arasında bir fark yoktur. Çünkü biri sürüyü yönetiyor, diğeri halkı yönetiyor!”
***
Cem Bey’e göre demek ki neymiş; Başbakan, baş çobanmış!
Halk da koyun, kuzu, inek, dana, boğa...
Eeee; halkı yönetme sanatını çobanlığa benzetirsen, o zaman elbette köpeklere de ihtiyaç duyarsın!
Peki; siyasetteki “çoban köpekleri” kim?
Kim olacak, baş çobanın “Oraya koş, şuraya koş, o yasayı çıkar, bu yasaya el kaldırma” dediği kişiler!
Peki; çoban neyle yönetir sürüyü?
Sopayla ve kavalla!
Siyasetteki sopa zaten ortada; polis ha bire dövüp duruyor sürüden ayrılanları...
Kaval ise dinci söylemler!
***
Bu adamların demokrasiden anladıkları bu işte sevgili dostlar!
Eşitlikmiş, halk iradesiymiş, özgürlükmüş, barışmış; hepsi palavra!
Birkaç ay sonra sandık başına gideceğiz ya; bunlara göre, “çoban” seçeceğiz kendimize...
***
Bir de bu adamlara bizi Meclis’te temsil etsinler diye kucak dolusu para ödüyoruz...
Zehir zıkkım olsun!
MAKBULE...
Gezi Direnişi sırasında, olayların tam göbeğinden yaptığı canlı yayınlarla izleyicilerin gözbebeği haline gelen Halk TV muhabiri Makbule Cengiz, kanalından kovulmuş...
Neden?
Kendi deyişine göre, “yöneticilerin bir takım uygunsuz ilişkilerine tanıklık etmiş” de ondan!
Bu tanıklıkları o kadar vahim (!) olmalı ki; CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin’in araya girmesi bile onu kurtarmaya yetmemiş!
***
Bence Halk TV üzülsün!
Bin tane liboş yönetici bulurlar ama gaz bombalarına tekme atan bir Makbule’yi daha, mumla arasalar bulamazlar!
UYARI...
Çarşamba akşamı saat 21:33’te bana ait [email protected] adresinden, daha önce yazıştığım tüm internet kullanıcılarına, “asla benim göndermediğim ve haberim olmayan” bir e-posta gönderilmiş...
Bu e-postada benim fotoğrafım bulunuyor ve şunlar yazıyor:
“Merhaba,
Google belgesini kullanarak sizinle önemli belge paylastim, buraya tiklayin ve görüntülemek için e-posta adresinizle oturum açin.
Saygilarimla...”
***
Eğer bu e-posta; size de ulaştıysa sakın tıklamayın!
Birileri, daha önce başta “odatv soruşturması” olmak üzere birçok kumpas davasında oynadıkları bir oyunu bu kez bana karşı oynuyor olabilir...
Günün birinde beni bu e-postanın taşıyabileceği virüslü dosyalar için yargılayabilecek hakimlerin bilmesi için tekrarlıyorum:
Bu ve buna benzer e-postalarla hiçbir ilgim ve ilişkim yok; bundan sonra da olmayacak...
GÜNÜN SORUSU
Yurtdışına kaçan bir Milli Piyango yöneticisi, CHP Milletvekili Atilla Kart’a gönderdiği mektupta, son yıllardaki tüm çekilişlerin şaibeli olduğunu, TRT’deki canlı yayınlara son verilmesinin ardından çekiliş sonuçlarının değiştirildiğini itiraf etmiş... Sorum bu arkadaşa:
Hangi siyasetçilere kaç lira kazandırdınız?
HAYRET... SEVİLAY DA YAZDI! (93)
Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı görevini devretmesinin üzerinden 161 gün geçti ama bir türlü Huber’i devredemedi.
Konuyu birer kez Yılmaz Özdil ile Necati Doğru, dört kez de Emin Çölaşan yazdı. Necip Türk Medyası’ndan başka da yazabilen çıkmadı.
Ta ki düne kadar!
Dün hiç beklemediğim bir isim, yandaş Sabah’ın yazarı Sevilay Yükselir, (sanki ilk kez kendisi gündeme getiriyormuş gibi gösterse de) Huber’i kaleme aldı.
Özetle şunları yazdı:
“Maalesef eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Huber Köşkü’nü hâlâ boşaltmadı. Ben bir yurttaş olarak Huber’in hâlâ Gül ve ailesi tarafından kullanılmasından rahatsızım efendim.
Sayın Gül büyük bir yanlışın içindedir. Ve bence tez elden de bu yanlışı düzeltmelidir. Huber Köşkü’nü hakkı olmadığı halde hâlâ kullanıyor olması onun son derece bağlı olduğunu bildiğimiz etik kurallarla da örtüşmemektedir!”
***
Bakalım tam 93 yazıdır bana yanıt vermeyenler, bu kez yandaş bir gazetenin yandaş yazarına açıklama yapacak mı?
Bu arada...
Bu konudaki 100’üncü yazım 14 Şubat Sevgililer Günü’ne denk geliyor! Saat 12:00’de Huber’in sahildeki kapısının önünde buluşmak için tüm programlarınızı iptal ettiniz değil mi?
GÜNÜN İSYANI
Polis, mimar ve mühendis odalarının yetkilerinin kısıtlanmak istenmesine karşı çıkan ve bunun için yürüyüş yapan 11 mimar ve mühendis hakkında “çelenk taşıyıp açıklama yaptıkları” gerekçesiyle soruşturma başlatmış... Sorum İstanbul Emniyet Müdürü’ne:
Hoşgörü göstermeniz için çiçek yerine silah taşımaları ve PKK çaputu açmaları mı gerekiyordu?