Başbakanın çantasını da mı o taşıyacak?
Bu sütunların, Suat Kılıç ve muadilleriyle çar-çur edilmeyecek kadar değerli olduğunun bilincindeyim. Ancak, "devlette devamlılık esas" ise; demek oluyor ki, Suat Kılıç'ın icraatları, Akif Kılıç'ın icraatlarının teminatıdır. Hatırlamaya değer o halde.
Kendisinde sınırsız yetkiler vehmeden bir adamdı Suat Kılıç. 10 gün arayla; Düzce'deki stadın açılışını 16 yaşındaki oğluna yaptırıp, Şanlıurfa'daki spor salonunun açılışını, başbakanına bırakmak için töreni erteletecek kadar. Meclis'te başbakanının çantasını taşıyıp; hükümet konağında valiyi, toplantıda bürokratı, törende işadamını azarlayacak kadar.
Gençliğe hitabe aşırılığı
Bu "alçak dağları ben yarattım" hâlinin cılkını çıkarttığı da olmuştu. Kütahya'da bozkurt selamı veren öğrenciyi bile yaka paça dışarı atmıştı korumaları. Gençlik Bakanı, Gençliğe Hitabe'yi okuduğu için kaldığı yurttan çıkarılan Gazi Üniversitesi öğrencisi Sinem Gülcan'a yapılan muameleyi savunurken, "Böyle gençlerle yollarımızı ayırmak gibi bir vazifemiz var. Diğerlerinin huzurunu bozan aşırılıklar." sözleriyle koymuştu teşhisini.
Genç-yaşlı fark etmiyordu;
Zonguldak'ta, maaş adaletsizliğinin düzeltilmesini isteyen bir emekliye, "Allah Tayip Erdoğan'dan ve hükümetinden razı olsun ama biraz daha verseniz iyi olur, desenize!.." diye seslenirken, "Bi' takla at da görelim"e ramak kalıyordu.
Maymundan mı geldin?
Hayal ettiği gençliği böyle tanımlıyordu Bay Kılıç: "Vatan millet için aranan adam. İnanmış adam, imanlı adam..." Hâliyle devamı da şöyle geliyordu: "Evrimi tabii ki sansürleyeceğim. Sen evrime mi inanıyorsun? Maymundan mı geldin? Yukarda Allah var!" Bunları bir bilim kurumunda söylüyordu, Çukurova Üniversite'sinde.
Hükümetleri döneminde, 2 bin öğrencinin yurtlardan çıkarılıp, burs ve kredilerinin kesildiğini, 10 bine yakın öğrenciye kınama cezası verildiğini açıklarken, yurtlardan çıkarılma gerekçeleri arasında, "direnme", "resim yapma", "slogan atma" yer alıyordu.
Üniversite gençliği için çözümler de üretiyordu Bakan Bey; evli öğrencilere yurtların bedava olması, kredilerinin karşılıksız bursa dönüştürülmesi gibi. Kredi alan 6oo bin öğrenciden 2 bini, yurtta kalan 310 bin öğrenciden sadece 500'ü evliydi ama niyet zaten sorun çözmek değil, toplumu dizayn etmekti.
"Arıza bakan"
Kızlı-erkekli öğrenci
evleri meselesi de, hem gündemi değiştirmek,
hem de reaksiyonları
ölçmek için ortaya atılmamış mıydı? Saman alevi gibi parlayıp sönen bu yapay adımın da en hararetli savunucusu Suat Kılıç'tı. Öte yandan mevcut "karma" yurtları, hatta yemekhaneleri bile "kız-erkek" diye ayırıyor, ayrıca 51 ilde 96 adet harem selamlık yurt yaptırıyordu bakanlığı.
Yeni Şafak gazetesinin yakıştırmasıyla, "Arıza Bakan" Kılıç, "Gençlik Barış Gemisi'nde barlardan alkol servisi de yapılmaz, alkolü de kaldırttım. Bir daha Gençlik Barış Gemisi olursa, gene alkol servisi olmayacak. Bunu da peşinen söyleyeyim. Bu kadar net yani." dediği, gençlerin "sosyalleşmesini" hedefleyen projede, her kata nöbetçi dikiyor, kat değiştireni ilk limanda gemiden atmakla tehdit ediyordu.
1 Mayıs bile tatil!..
İleri, en ileri demokrasiyi inşa eden partinin mensubu olarak, özgürlükler konusunda yaptıkları, bunlarla sınırlı değildi tabii ki. Başbakanının, "Biz, tatil ilan ettik" diyerek övündüğü 1 Mayıs'la ilgili, "Bugün de '1 Mayıs tatili'. Okullar bile tatil. Soruyorum arkadaşlara: Bu kadar tatili hak edecek ne yaptık?! Çalışın..." tvitini atan da oydu; futbol seyircilerine "önleyici hapis tedbiri" uygulanmasını isteyen de.
"Türkiye'de hiçbir siyasi iktidar stadyumlarda atılan siyasi sloganlarla iş başından gitmedi." lafının peşinden, "Burası muz cumhuriyeti değil, polisle yargıyla kimseyi korkutmuyorum ama devlet 24 saat içinde lamba gibi ortaya koyar. Canlar yanabilir." tehdidini taraftarlara savurabilmiş bir adamdı.
"Samsun'da Gezi Parkı direnişine katılan kişileri tek tek tespit edin!" talimatını Emniyet Müdürü'ne verdiği basına yansımıştı. Yalova Triatlonu'nda kürsüye, #direngezi tişörtüyle çıkan sporcu hakkında
soruşturma başlatan da onun teşkilatıydı. "Gezi"nin "G"sine tahammülü yokken, "Rabia"ya yol veren yine oydu.
1071 adet Alpaslan
Güzel bir tesadüf olarak, Kayseri'deki Süper Kupa finali öncesinde, seyirciye alkol muayenesi yapılması da onun dönemine denk geldi. 1071'deki Malazgirt Savaşı'nı yâd etmek için; değişik illerden adları "Alpaslan" olan 1071 genci toplayıp, Kırgızistan'dan getirtilen 71 kıl çadırla zenginleştirilen Malazgirt'te olağanüstü yaratıcılıkta bir etkinlik düzenlemek de Kılıç'a nasip oldu.
Kendisi gibi düşünmeyenlere, sosyal medyadan uluorta "Kına yakın!" diyebilen, kendi arkadaşları tarafından dahi eleştirilen, "kınalı bakan" olarak tarihe geçen, belki de bu yüzden başbakanın kendisine yakın hissettiği kişiydi.
Eski Kılıç'ın bakanlık makamındaki ömrü, "e-bilet 'fişleme' projesi"ni sonuçlandırmaya yetmedi. Bu keyifli görev, Yeni Kılıç'a kaldı. Tıpkı Olimpiyat hayali gibi... Bir de doping meselesi var; abartılmış ödüllerin doğal sonucu olarak ortaya çıkan. Vitrini süslemek telâşıyla akıl edemediğini, iş işten geçtikten, dünyada adımız "doping cenneti"ne çıktıktan sonra fark etmişti Suat Kılıç. Sonra da öğretmişti hepimize: "Sporun gayesi çok madalya kazanmak değildir. Sporun gayesi öncelikle insanı sağlıklı yaşatmaktır."
Belleklerimizi kısmen tazelemiş olduk. Görüldüğü üzere, Eski Kılıç, at oynatmıştı adeta. Yenisinin işi o kadar kolay değil, şimdi tam saha pres var. Kritik soru şu: Kabinenin en genci olarak, başbakanın çantasını getirme görevi de yine aynı bakanın mı olacak?