Başka insan, başka düşler, başka zamanlar
Günlerdir zihnimde döneduruyordu Elias Canetti’nin şu sözleri: “Lânet olsun öç almaya, en sevdiğim kardeşimi öldürseler bile öç almak istemiyorum; başka insanlar istiyorum.”
İnsanlık binlerce yıllık uykusundan uyanalı beri kavga sürüyor; şiddet var, kıyım kırım var, korku var.
Teknoloji hiçbir yarayı iyileştirmiyor, aksine körüklüyor çoğunu da.
Seçimsiz, sadakatsiz, günsüz güneşsiz bırakıyor üstelik her yeni teknolojik gelişme insanlığı.
“Dünya artık küresel köy” sözü dilimize pelesenk olmuş durumda. Nereye gitseniz yakanıza yapışan bu salgının izleri. Yerlilik / yerellik küçümsenir oldu.
Aşınan değerler kadar insanın nefes aldığı kara parçası da bundan payını almaya çoktan başladı bile. Erozyon hayatın her yanında.
MOTTOSU TEKNOLOJİ
İnsan başkalaştıkça ülkelerin yönetim anlayışları da, teknolojinin dolaşımı da değişkenliğe uğradı. Bilişsel olan her şey; bilgi / kültür birer meta olmaya dönüştü. Dahası bilişsel kapitalizm erişebildiği her şeyi kendi tekelinde görmeye başladı.
Denetlenebilirlik kamusal alanı tehdit etmeye başlayınca, ister istemez insanlığın geleceğini içeren her şey bu “güç”ün elinde veriye dönüştü. Öyle ki, bunu var eden insan köleleşme / ruhunu satma sürecini yaşarken; dişlinin nasıl bir parçası olduğunu da çok umursamamaya başladı. Çünkü kendi “getto”sunda “motto”sunu yaşıyordu artık.
Sanırım bu erozyon, yıkımı, özellikle de içsel yıkımı getirince; doğasal yıkımın da farkına varmaya başladı insanlık. Bir tür sivil itaatsizlik başka bir boyutta filizlenir oldu.
Buna ister popülizm deyin, ister inanç / düşünce üzerinden siyaset yapmanın panzehiri; Fransa’nın son seçimi şunu gösterdi ki; artık başka insan, başka düşlerin ve başka zamanların peşindedir.
SARSINTIDAKİ DUYGU - AKIL DENGESİ
Kim ne derse desin Emmanuel Macron’un öncülüğündeki “EnMarche” (Yürüyüş) hareketi, Fransız siyasetinin sol ve sağ uçlardaki çözülmesi, inandırıcılıklarını yitirmesi sonucunda insanları “başka” bir bakışa/söyleme yöneltti.
Evet o başka zamanlara geçiş ise arayış ve yönelişlerle ortaya çıkan bir olgu. Savaş çağı, insanlığa şunu öğretiyor; sürekli şiddet şiddeti doğuruyor. Yapay zekânın giderek egemen olduğu bir çağda insanları sürüleştirmek isyan fikrini körüklüyor. Kim ne derse desin teknoloji kazandırdıkça öldürüyor. Dünyanın ekolojik dengesi kadar duygu / akıl dengesi de sarsılıyor.
İnsanlık daha akılcı yöneticiler istiyor.
Bugün Fransa’nın genç cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un bir Kant okuru olduğunu, Stendhal’in Kızıl ve Kara romanını hiç elinden düşürmediğini söylersem; o “başka insan”ın kim/ler olabileceğini de az çok tahmin edebilirsiniz sevgili okurum.
Ülkemiz siyaseti kültüre, sanata, bilime dayanmadığı sürece, körleşme ve sürüleşme sürecek ne yazık ki!